VIII/hisler+kuşlar

5.8K 543 217
                                    

"Kuşlar toplanmış göçüyorlar,
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni."

18 Mayıs 2016
Jeju

Jung Kook, gözümü ondan alamayacağım bir şekilde kumların onu hüsrana uğratmasına rağmen ahenkle dans ederken nutkum tutulmuştu. Yaptığı yalnızca birkaç figürdü fakat ona o kadar yakışmıştı ki, değişen kalp ritimlerime bir darbede ben vurmak istesem de zihnim kurumuş bir şekilde yalnızca onu izleyebilmiştim. Asık suratıyla dansı bitirdiğini göstermek için Jae Hyun'a baktıktan sonra, yanıma oturmak için adımlayarak ayakkabılarının etrafındaki kumları etrafına saçarak geldi. Eğildi ve kokusu tamamıyla burnuma teneffüs etti. Gözlerimi kırpıştırarak bağdaş kurmasını izledim ve çekingence ona doğru eğildim.

"Harikaydın." Hala asıklığından ödün vermeyen yüzüyle bana döndüğünde bir anlığına da olsa yüzünü bir gülümseme kaplamıştı. Fakat bu gülümsemenin gerçekçi olduğundan pek emin değildim.

İçimdeki heyecan, o bana karşılık vermediğinden dolayı sönüp giderken tıpkı onun gibi kafamı çevirdim. Herkes eski muhabbetine geri dönmüş, oynadıkları oyunu çoktan unutmuş gibilerdi. Gözlerimi karşımdaki insanların üzerinde gezdirirken Jae Hyun'a denk geldim. Gülümseyerek bakıyordu bana. Bir şeyleri anlamamı isteyen yüzündeki o alaylı gülümsemeyle.

*

Saat epey ilerlemiş neredeyse gece yarısına geliyordu. Tahminimce sarhoş olduğundan sessizliğini istemsizce bozan Eun Ha, Ho Seok'a saçma sapan şeyler sorarak kıkırdıyor ve ara sıra tüm bakışların üzerine dönmesini sağlıyordu.

"Biliyor musunuz," Diye başladı sözlerine.

"Soo Jung beni iki gün önce odasından kovdu." Hıçkırarak Ho Seok'un koluna girdi ve gözlerini yumarak kafasını omzuna yasladı.

"Ve dibine kadar haklı. Onu çok üzdüm. Üzdüm değil mi, Soo Jung?" Ağzını şapırdatarak derin bir nefes aldı.

"Ben gerçekten baş edilemez birisiyim. Arkadaşım neredeyse ero-"

"Eun Ha!" Jung Kook'un birden bire yükselen sesi, beni çok büyük bir felaketten kurtardığında gözlerimi şaşkınlıkla açarak Eun Ha'ya diktim. Az önce neredeyse her şeyi ortaya döküyordu.

"Ho Seok seni odana götürsün bence. Yarın da Soo Jung ile konuşursunuz, hım?" Az öncekine oranla dinginleşen sesiyle Eun Ha'yı yatıştırmayı başaran Jung Kook, Eun Ha'nın başını sallamasıyla derin bir nefes aldı.

"Tamam. Onu benimle konuşmaya ikna ederseniz giderim." Gözlerini açmadan işaret parmağını ortaya doğru savuran Eun Ha, kaşlarını çatmıştı.

"Tamam, seninle konuşacağım Eun Ha. Hadi şimdi odana çık." Sesimi duyduğu gibi gözlerini araladı.

"Olur." Uysallığı neredeyse gözlerimi yaşartacaktı. Dediklerimi yapıyor olduğuna göre oldukça pişman olmalıydı. Ho Seok, birkaç saniye içinde Eun Ha'yı sırtına alarak yanımızdan uzaklaştı. Saatin geç olduğunun farkında olduğumdan boğazımı temizledim ve etrafımdakilerin, özellikle de Jung Kook'un bakışlarının bana dönmesini sağladım.

"Geç oldu, bende odama çıkayım artık." Daha ayağa bile kalkmamışken Jung Kook ayaklandı.

"Sana eşlik edeyim." Kitabımı yerden alıp uyuşan bacaklarımı harekete geçirdiğimde aşağıdan ona baktım.

"Hayır, gerek yok. Kendim gidebilirim." Omuzlarını silkti ve elini uzattı.

"Bu bir soru değildi ve bende cevap vermedim, Soo Jung. Hadi kalk." Eline tutunarak doğrulduğumda bakışlarını doğrudan ileriye dikti ve elini yavaşça elimden sıyırdı. Ne yani arkadaşlarına veda etmeyecek miydi?

azalea ¦ jeon jungkookWhere stories live. Discover now