X/merhaba+bencil

5.4K 529 161
                                    

"Uzatmış ay aydınlık karanlığıma,
Nereden uzatmışsa tenha boynunu."

22 Mayıs 2016
Jeju

Jung Kook iki gününü sadece uyuyarak geçirdiği hastane yatağında öylece yatmaya devam ediyordu. Arada bir odaya doktorlar gelip gidiyor, serumunu değiştiriyor, Jung Kook'un sersemlemiş bir halde kalkmasını sağlayarak ilaç veriyorlardı.

Jung Kook'un o hapı içtikten sonra bile kendine gelemiyor oluşu beni iyice endişendirdiğinden bağıra çağıra da olsa etrafta birilerini bulmuş ve onlardan ambulansı aramalarını istedikten sonra Jung Kook'un baygın bedeninin sedyeye taşınmasını izlemiştim. Hastaneye ulaştıktan sonra kırık telefonum yüzünden danışmadan Eun Ha'ya telefon etmek zorunda kalmıştım. O da Ho Seok'a haber vererek yaklaşık yarım saat sonra ikisi de şu an bulunduğumuz odaya gelmiş, daha sonra ise Ho Seok doktorun yanına giderek ondan gerekli bilgileri almıştı. Daha sonra doktorun bizim yanımıza gelerek söyledikleri gerçekten kaldırmak istediğimden fazlasıydı.

Jung Kook'un kanında çok fazla uyuşturucu bulunmasını söylemesine rağmen, bağımlılığının ileri derecede olduğunu söyleyerek onu iki gündür ciddi bir tedavi altına almışlardı. Doktorun söylediğine göre önce ona detoksifikasyon* yapılmış, midesi temizlendikten sonra da damar yolundan ilaç tedavisi almaya başlamıştı. Arada bir uyanıp mırıldanan Jung Kook, günün yarısını yüksek ateşle bitiriyordu. Şehir dışında olduğu için hiçbir aile üyesi yanında yoktu ve nedendir bilmediğim bir sebeple Ho Seok onları aramıyordu. İki gündür otel işlemleri, hastane işlemleri ve ilaç gibi şeylerle ilgilenen Ho Seok doğru düzgün Jung Kook'un yanına uğrayamamıştı bile. Eun Ha ise çoğunlukla onun peşinde dolaşıyor bazen birkaç dakikalığına yanıma geliyordu. Bir keresinde kaçırdığım uçak biletinin parasını kurtaramayacağımı söylemek için uğramıştı hatta. Onun dışında burada tek başımaydım. Daha kendisini bile doğru düzgün tanımadığım bu adamın, başında bekliyor oluşumu anlamdıramıyordum. Ama belki de şefkatti, belki merhamet?

Tüm bunların hepsi benim için ağırdı. Bundan iki hafta öncesinde gayet sıradan ve normal bir hayatım vardı. Tüm gün evde yatar, akşamları birkaç arkadaşımla belki dışarı çıkar, belki evde tek başıma sabaha kadar dizi izler dururdum. Bazı sabahlar yürüyüşe çıkar, bazı sabahlar saatlerce yatağımda yatardım. Sıradandım. Tüm bunların kenarından köşesinden bile geçemeyecek kadar sıradandım. Fakat buraya geldikten sonra her şey berbat olmuştu. Her şey içinden çıkılamaz bir hale gelmişti ve hayatım bir anda kabusa dönmüştü. O zaman sebebini bilmediğim ama şu an kavrayabildiğim uyuşturucu olayı, Eun Ha ile arkadaşlığımın bitiyor oluşu, Jung Kook ile ilgili kafamı karıştıran bir ton düşünce ve şimdi de bu... Bunlar gerçekten kabullenebileceğimden fazlasıydı.

İki gündür yarım yamalak uyuduğum uykuları kapı dışarı ettiğimde, fazlasıyla uykusuz olduğumu biliyordum. Bu yüzden sık sık başım ağrıyor, defalarca kez ağrı kesici alıyor ve bu rahatsız koltukta uzanmaktan başka bir şey yapamıyordum. Gözlerim kapalı bir şekilde uzanmaya devam ederken odanın kapısı açıldı.

"Merhaba." Gözlerimi açtığımda içeri giren doktoru gördüğümde hemen doğruldum ve ayağa kalktım.

"Merhaba." Dedim gerginlikle.

"Bugün nasılsınız?" Dedi kibarlıkla, elindeki rapora bir şeyler yazarken.

"Yorgun, belki biraz uykusuz?" Dürüstçe cevaplayarak biten serumu çıkarıyor oluşunu izledim. Jung Kook'un elinin üzerinden çıkarılan iğne ortalığa birkaç damla yaş akmasına sebep oldu.

"Daha kötü bir cevap bekliyordum." Dedi gülümseyerek. Serumu yatağın yanındaki komodine koyduktan sonra cebinden çıkardığı küçük feneri yakarak Jung Kook'un teker teker göz kapaklarını açarak gözlerini kontrol etti.

azalea ¦ jeon jungkookWhere stories live. Discover now