"10- Ona bundan bahsetme!"

100K 4.3K 174
                                    

Mağazaya geldiğimiz zaman, gelinlik istemediğimi onun yerine sade beyaz bir elbise giymek istediğimi söylemiştim. Neyse ki diretmemiş ve kabul etmişti. 

Mağazada çalışan bayan yardımcı olmak için bir elbise uzatınca, uzattığı ilk elbisenin bedenime tam olmasını diledim. Bir an önce bitsindi artık bu şey. 

Üstümü giyindikten sonra Nikah saatini söylemediğimi fark ettim ve kabinden kendimi dışarı atıp "Nikah saat kaçta olacak, Hande'lere mesaj atacağım." dedim. 

Ben bunu demiştim, demesine ama. Beni aşağıdan yukarıya kadar gözleriyle yiyip bitirmişti Serhat. O ne biçim bakış öyle zalım herif! 

Tek kaşımı kaldırarak "Nikah saati?" diye sorumu yeniledim. Sesi düzelsin diye boğazından Ihım sesi çıkarıp "15:30'da." dedi ve yüzünü döndü. Hödük!

Hande'lere mesaj saatini attığım zaman, Gökhan bana cüş oha gibi tepkiler vermişti.

Elbisenin üstümde kalmasına karar vererek, Serhat'a doğru yürümeye başladım. Onu takım elbise içinde görmek yutkunmama sebep olmuştu.  Zaten güzel olan fiziği iyice ortaya çıkmıştı. Ne diyorum lan ben? Ayten'e dönüştüm iyice.

Adımlarımı düzgün tutmaya çalışarak ilerledim. Umarım adımlarımı sağlam atıyorumdur. Çünkü her an bayılabilecek gibi duruyordum. "Girme şunun etkisi altına" telkinimi yaptıktan sonra, Serhat'ın karşısında durdum.

"Sende hazırsan, gidelim mi?" 

Benim boğazım neden kurmuştu şimdi?  Bu bedenimi saran ateş, bu tuhaf his. Olmamalıydı. Ben içimde boğuşurken zat-ı muhterem konuştu. 

"Gidebiliriz." 

Hah soğuk nevale ne olacak! İnsan bi güzel olmuşsun der. Ne bileyim iki iltifat eder. Zırto herif!

###

Nikah dairesine zaman'ında gelmiştik. Hande, Gökhan ve it Kemal kapıda bizi bekliyordu. Kemal neden Hande ve Gökhan'a öldürecek gibi bakıyordu peki? 

Yoksa o da Hande'yi seviyordu da bu şizofren yüzünden mi böyle bir yola başvurmuştu. Bunu öğrenmeyi aklımın bir köşesine not ederken, kollarımı Hande'ye doladım. 

Kulağına eğilip "Konuşalım mı biraz?" diye sordum. "Tamam." cevabını aldıktan sonra "Bizim Hande ile konuşmamız gerek" diyerek onunla biraz uzaklaştık. Kimsenin bizi duymayacağına emin olduğum bir yerde durup konuşmaya başladım.

"Hande, Kemal seninle bir şey konuştu mu?"

"Benden özür diledi ve barışmak istediğini söyledi."

Bunu söylerken gözlerinde hüzün vardı. Onu anlayabiliyordum. Bu onun için zor bir şeydi.

Serhat'ta beni öpmüştü. Ama bunun hesabını bile soramamıştım. Hastane, Hande derken araya kaynamıştı. Aklıma gelen şey ile yine kalbimin atışları hızlanmaya başlamıştı. Hande bana "Yağmur, sence ne yapmalıyım?" dediğinde, daldığım dünya'dan soyutlandım. 

"Herkes ikinci bir şansı hak eder. Ona bir şans ver. Gözlerinden de anlaşılıyor, onu seviyorsun." 

"Haklısın." dedi ve bana sarıldı.

Şimdi yapmam gereken şey, Hande'den bir rica'da bulunmak olacaktı. 

"Hande, bir şey isteyeceğim." 

"İste, birtanem."

"Eveleyip gevelemek istemiyorum. Gökhan'a, Kemal'e ve Serhat'a hastalığımdan bahsetmeni istemiyorum."

Sessizliğin Sesi! [Tamamlandı]Where stories live. Discover now