... Kardeşim

91 26 146
                                    

Ah, kardeşim!.. Demek bana o soruyu sordun ha. “Birisini sevdiğini nasıl anlarsın?”… Bu soru açıklaması en zor sorulardan. Bildiğim kadarıyla anlatayım sana kardeşim. Anlatacaklarım bir erkeğin gözünden hissedilenlerdir, aşağı yukarı sizinkilerle aynıdır yani, kardeşim.
Her şey ilk onu görmenle başlar. Onu görür ve etkilenirsin ve hayatına sokar, abi-kardeş olursun. İyi vakit geçirirsin herkesle geçirdiğin gibi. Herhangi bir gün başkasıyla onunla ilgisiz bir konu konuşurken ağzından onun adı çıkar. Çevrendekiler pek anlamaz ama sen bir süre sonra yalnız kaldığında “Neden onun adını andım ki?” diye düşünürsün. Bir mana veremezsin, işte ilk o zaman istemeden onu yeni bir sayfa ve yeni bir makamla sokmuş olursun hayatına ama bu sevdiğini anladığın zaman değildir.

“Peki sonrası, kardeş...im.”

“Sonrası biraz daha ilginç... İlk belirtileri yine kalbin hissettirir sana. Herkesin yanında normal atan o kalp, korkman ya da çekinmen gereken birisinin karşısında hiçbir şey hissetmeyen o cesur kalp onun yanında kafesinden kaçmaya çalışarak çırpınan bir kuş olur. Kafesten çıkacak ve onun gönlündeki dişi kuşa konmaktır çabası ama daha seven fark edemez onu sevdiğini. Sonrasıysa beyne düşmüştür iş… Her an istemeden onu düşündürür sana, anlam veremezsin ama her konuyu onunla bağlandırırsın, dünyan onun merkezinde döner artık."

"Ve sonunda aşık olursun, kardeş...im”

“Evet, âşık olursun ama hemen değil! Çünkü o gönüllerin kat edeceği daha çok yol vardır. Artık her gün uyandığında ilk onu düşünerek başlarsın hayatına. Gece kafanı yastığa koyup uyumaya çalıştığında uyuyamazsın, ondan önce saatlerce onu düşünmen, uykusuz kalıp günün son zamanlarında son bir kez onu düşünerek dalarsın rüyana. Senin hayatının merkezi olan o, şimdi gördüğün o rüyaların en güzel süsü, görmenin en güzel mutluluğu olur. Beyin kendi görevini yerine getirirken biri daha başlar görevine, o da gözdür. O tatlı güzel rüyalardan uyanıp hızla hazırlanıp evden çıkmaya çabalarsın çünkü bir an önce onu görmen gerekir. Yollarda dolaşırken kendi başına hep etrafa bakınırsın. Gözlerin köşe bucak onu arar olur. Onu görene kadar huzursuzdur, onu bulmadıkça rahatlamayacak, gönlün ferahlayamayacaktır… Ve nihayet onu görürsün ama uzaktan izlersin, yanına gitmek istersin ama bir şey engel olur sana. O korkusuz kalp var ya o an nasıldır bilemezsin! Ayakların ona yaklaşmaya korkar, uzaktan bakmakla yetineceğin sırada kulakların yardımına koşar sana. Uzaktan da olsa sesini duyar, yüzünü görür mutlu olmaya çalışırsın. O an elinden sadece bu kadarı gelir.”

“Peki bu mudur aşk, uzaktan sevmek, ona yakınlaşamamak mıdır aşk, kardeş...im?”

“Şu anda anlattıklarım aşkın belirli bir kısmıdır. Bu aşk yolculuğu uzun bir yoldur ve bizim geldiğimiz yer sadece birkaç adımlık yürünmüş mesafedir. Ama merak etme diğer kalan kısım hızla kapanacaktır çünkü onu çok seven beden tüm gücüyle ona doğru koşacaktır. Aslında bu yol karşılıklı gelmeyle daha çabuk biter ama karşındaki bu sevgiyi fark edemediyse sadece biraz daha yorulacaksındır. Neyse kaldığımız yere geri dönecek olursak, artık onu izlemek, uzaktan sesini duymak yeterli gelmez sana ve cesaretini toplayıp onun yanına gidersin. Yanına gitmekle mutlu olursun ama bu yaptığın sende bir bağımlılığa yol açar ve artık her fırsatta kendini onun yanında bulursun. Onu her gördüğünde kollarsın yanına gitmeye. Gittiğinde ise yeni bir yardımcı edinirsin, onunla konuşmayı sağlayacak dilindir, o da. Onunla sohbet eder, konuşursun. Her fırsatta daha çok seversin onu, her geçirdiğin dakika paha biçilemez olur onun yanında. Onun her konuşması, her sergilediği davranış zevk verir sana, yaptığı saçmalıklar görünmez sana, görünse de hoş gelir gözüne. Ama bir sorun vardır hala, sen onu sevdiğini hala fark edememişsindir! Sonra o konuşmalarınız arasında ilk kez komik bir şey söylersin ve onu güldürürsün. O gülüşü, yüzündeki tebessüm var ya o an aklına mıh gibi kazınır ve anlarsın ki artık o senin kardeşin değildir!

“Acaba onu seviyor muyum?” diye düşünürsün ama en başta bunu kabullenmek istemezsin. Onun yanında sürekli durur, sürekli konuşur, sevdiğin için takılır, beraber gülüşür, sırlarını, hayatını ve düşüncelerini paylaşırsın… Bunlarda yetmezmiş gibi şimdi de iş ellere düşer. Eline bir kalem alır işlersin önündeki kâğıdı. Satırlarla doldurursun kâğıdı, sıralarsın peşi sıra gönlünden düşen dizeleri. Yazdıklarının sonuna kazayla “Sevdiğim” yazarsın ve anlarsın aslında onu sevdiğini. Artık inkâr etmek yoktur, alenen kabullenirsin onu ne çok sevdiğini. Bakışın, konuşman, tavrın bir ayrı olmuştur artık. Bu kalem tutan el daha nice şeyler yazar bu beyaz sır tutan dostlara. Tüm kalbinle haykırırsın o dostlara onu ne kadar çok sevdiğini.

Artık kalem tutan bu eller ona dokunmak ister. Sevdiğinin elini tutmak, bir çığlık atarcasına onu ne kadar çok sevdiğini kulağına fısıldamak ister. Fısıldamaktır evet, çünkü karşındaki sevdiğin, âşık olduğunu bilse yeter sana ama söyleyemezsin nedense. Onu bir hayat boyu sever, ona “sevdalın olduğum mümin kardeşim” dersin ama o sadece “kardeşimi” duyar çünkü gerisini içinden haykırırsın."

“Bu kadar çok şey anlatıp, bu kadar güzel tasvir ediyorsun ki, sen de birisini seviyorsun değil mi, kardeş...im.”

“Hmmm! Evet, seviyorum… Öyle birisidir ki sevdiğim, dünyada eşi benzeri bulunmayan, kimsenin göremeyeceği bir güzellikle donatılmıştır adeta. En iyi seçimimdir o… kardeşim!”

“kardeşim… Evet, böyle daha kolaymış söylemesi. İtiraf et artık bana, “arkadaşım” diye seslenirken içinden “hayat” diye haykırıyorsun bana, değil mi?”

“Evet, sevdalım!”

“Madem ben senin en iyi seçiminim, neden açıklamadın bana?”

“Evet, sen benim en iyi seçimimsin ama ben senin için öyle değilim.”

“Evet, öyle değilsin çünkü sen benim tek seçimimsin, sevdalım!

☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
Selamun Aleyküm kardeşimlerim

Vote ve yorumu unutmazsanız çok sevinirim.
Arkadaşlarınızı da etiketleyebilirsiniz 😊😊😊😊😊

Helalim #Wattys2021Where stories live. Discover now