O N

5.7K 540 80
                                    


"Gitmek istemezsen bir şiir miktarı kadar otursak diyorum." Tarık Tufan


Harun karşı koltukta kucağında Yasin'le oturan karısını seyrediyordu. Onun küçük bebeğe mutlulukla bir şeyler anlatmasını dinliyor, arada yanağını öpüp sıkıca sarılmasını izliyordu. Rabia da hemen yanlarında aynı aşkla Yasin'le oynuyordu. Bebeğin evin havasını tamamen değiştirdiği ortadaydı. Ve genç adam arada kendisini, küçük adamın bütün evin yeni favorisi oluşunu kıskanırken buluyordu. Annesi ve kız kardeşi onu tamamen gözden çıkarmışlardı. Genişçe sırıttı Harun, rakibi fazla güçlüydü.

"Beyza'nın teklifini düşündün mü Adeviyye?" Karısı kısa saçlı başını ona çevirip "Hâlâ düşünüyorum." diye cevapladı. Bir an sonra bakışları yeniden Yasin'e dönmüştü. Rabia yanaklarını sıktığı küçük bebeğin saçlarını öptükten sonra "Ne teklifi?" diye sordu açık bir merakla.

"Yasin'i bir süre emzirmek istediğini söyledi. Yasin'in aileye İslamî koşullar altında dahil olmasının faydalı olacağını düşünüyor."

Abisinin açıklamasından sonra Rabia bir an duraksayıp yüzünü dehşete düşmüş bir ifadeye soktuktan sonra "Ama ben Asiye Meryem'le Halil Yasin'i beşik kertmesi yapacaktım!" diye açıkladı. "Yasin'in yakışıklılığını kendi yeğenimden başkasına nasıl yar edeceğim şimdi?"

Adam, kız kardeşinin açıkça yaptığı şakaya sırıtırken "Evet, haklısın. Bence de ilerde Asiye Meryem'in öptüğünde yakışıklı prense dönüşecek bir kurbağaya ihtiyacı olabilir." diye ilave etti. Zira Halil Yasin onun gözünde dişsiz ağzı, şelale gibi coşkunca akan salyaları ve ciyaklamaya epeyce yakışan sesiyle yakışıklı olmaktan epeyce uzaktı. Ve ancak bir kurbağa olabilecek potansiyeli vardı.

"Harun! Sen benim oğluma neler diyorsun öyle!" Fazilet Hanım elindeki mushafla içeriye girmişti. "Benim Yasin oğlum, çok yakışıklı maşallah. Hem senin o yaşlardaki halini de bilirim ben."

Bunun üstüne Rabia koca bir kahkaha atarken Adeviyye genişçe gülümsemeye başlamıştı. "Hatta ben bir ara o zamandan kalma resimlerini çıkarayım da Adeviyye'ye de göstereyim." Annesi de Yasin Bey'in diğer tarafına oturduğunda Harun bu savaşı daha fazla sürdüremeyeceğini anlayıp konuyu değiştirmek üzere Beyza'nın teklifine geri döndü.

"Ben de bu konuyu açmaya gelmiştim." Fazilet Hanım elindeki mushafı koltuğun kolçağına bırakıp gelinine döndü ve devam etti. "Kızım, eğer sen de kabul edersen biz Yasin'i de alıp Rabia'yla birlikte Beyza'ya gidelim üç beş gün kalırız. Hem Beyza Yasin'i emzirir hem de biz iki bebeğe birden bakmasına yardımcı oluruz."

Böylece başlayan konuşma herkesin fikirlerini açıklamasıyla devam etti. Nihayetinde akşama kadar hazırlıkların tamamlanmasına ve Yasin'le birlikte Fazilet Hanım ve Rabia'nın gitmesine karar verildi. Sonrasında evde hummalı bir hazırlık başladı. Çok uzun olmasa da yeterince uzun sayılabilecek bir misafirlik planlandığından valizler hazırlandı. Ev işleri tamamlandı ve yola çıkmaya az bir vakit kala Fazilet Hanım buzlukta şu var, dolapta bu var, kilerden de şunu çıkarırsınız, salep de yeni bitmişti içesiniz tutarsa alırsınız diye başlayan ve bitmek bilmeyen nasihatler listesine başlamıştı. Tam bu noktada genç adam odasına çıkmanın mantıklı bir karar olacağını sezmişti. Karısıyla annesini baş başa bırakıp yukarıya çıktı.

"Abi, annem olmasa haliniz nasıl olurdu bilmiyorum, kadın bulduğu ilk fırsatta balayını ayağınıza getirdi resmen."

Kız kardeşi kocaman sırıtırken Harun da gıcık bir gülümsemeyi yüzüne yerleştirip "Aslında ben Bahamalara bir gezi planlamıştım oradan da satın aldığım Pasifikteki adamıza geçecektik lakin Valide Sultanımızın emri bu yönde olunca bütün planlarımı değiştirmek zorunda kaldım. Bilirsin romantik olduğum kadar anneme saygıda kusur da etmem." dedi ve ardından gözlerini devirip "Rabia kendine gel. Bu aralar çok fazla çiçek böcek bir kıza dönüşüyorsun." diye ekledi. Ve lafı biter bitmez kız kardeşinin alnına bir fiske vurdu.

HasbelkaderWhere stories live. Discover now