O N B E Ş

8.1K 597 233
                                    

"Bir şey söylemedi.
Ben de nasıl devam edeceğimi bilemedim...
Birbirimizle içimizden konuştuk."
Cahit Zarifoğlu

"Kızım bak böyle olmaz. İnan aklım sende kalır."

Genç kadın bakışlarını kayınvalidesinden kaçırıp elindeki eşyaları sırt çantasına sokuşturmaya devam etti. Gün yeni yeni aydınlanıyordu ve Fazilet Hanım yaklaşık bir saatten bu yana yani Harun şiddetle evden çıkıp gittiğinden bu yana ona yalvarıyordu. Kavga ettiklerini anlayacak kadar yaşanan felaketten haberdar olmuş fakat ne hakkında bir tartışma yaşandığını anlayamamıştı. Üstelik ne oldu diye de sormuyor sadece Adeviyye'ye aniden giriştiği işi yeniden düşünmesi için dil döküyordu.

"Adeviyye evladım bak böyle apar topar gitme ha kızım. Aklımı sende koyma benim. Her evlilikte kavga olur, ikiniz de biraz sakinleşince oturur konuşursunuz. Böyle üzgün ayrılma evladım."

Adeviyye ise hissetmeden öylece aklındaki tek sığınağına kaçmaya çalışıyordu. Harun çıkıp gittiğinden beri sadece nefes almaya çalışarak, sadece düşünmeden mihaniki hazırlanıyordu. Düşünse ölecek gibiydi çünkü. Düştükleri durumu düşünse çıldıracaktı. İçi boğum boğum her saniye biraz daha sıkışıyordu. Midesi bulanıyor, kalbi acıyla kasılıyor ve beyni sürekli Harun'un o anki çaresizliğini canlandırıp önüne koyuyordu. Sadece lahzada kalmaya çalışıyordu genç kadın, sadece o anda bulunuyor ve varlığını ızdırap dolu bir sürünüşle taşıyıp gidiyordu.

Çantasını alıp omuzlarına koyduğunda hiç duraksamadan iç odaya geçip uyuyan Halil Yasin'i kangurusuyla birlikte önüne aldı. Bu eve girdiği gibi çıkıyorlardı işte birkaç parça kıyafet ve iki kimsesiz olarak... Kapının önüne kadar vardı ve neden sonra gözlerini yerden kaldırıp yaşlı kadının yüzüne derince baktı. Ne diyeceğini bilemedi Adeviyye. Hiç annesi olmamış küçük bir kız çocuğunun mahcubiyetiyle sevmişti bu kadını. Söylemeye cesaret edemese de ömründe ilk kez bir annesi olmuştu, ilk kez bir annenin şefkatinin o hiçbir şeye değişilemeyecek sıcaklığında ısınmıştı. Geriye dökecek gözyaşı kalmış olsaydı eğer o an ağlayabilirdi işte fakat bütün yaşlarını önceki gece tüketmişti. Bir şeyler söylemek istedi, ne olursa ama kelimeleri iflas etmiş gibiydi.

Bir an sonra kendisini Fazilet Hanım'ın kollarında bulduğunda içi titredi. Bedenini olabildiğince o kucağa sıkıştırırken gözleri buğulandı hafiften. Yüzünü annesi saydığı kadının bembeyaz tülbentine gömerken yine de konuşamadı. Küçük bir anlığına olanları anlatmak gibi çılgınca bir fikre kapıldı lakin sonrasında onun yüzüne bakamayacağını bildiğinden hemen o anda bu fikir zihninin karmaşasında yitip gitti. En nihayetinde o kucaktan sıyrılıp dış kapıyı araladığında Fazilet Hanım "Beni de götürür müsün, Adeviyye?" diye soruverdi. İşte saatlerden beri ilk gözyaşı yanağına doğru inişe geçmeye başlamıştı, bakışlarını kaldırıp annesine baktı ve burukça gülümsedi.

.....

Bankonun önünde cüzdanını karıştırırken duraksadı Adeviyye. Harun'un ona verdiği parayla Harun'dan kaçacak olması ciğerine oturdu. Çıkardığı kağıt paraları avcunda sıkarken görevli adamın sabırsızlandığını hissedebiliyordu. Ancak onu umursayacak halde değildi. Kocasını aklından uzaklaştırmaya çalışırcasına gözlerini yumdu ve derin bir nefes aldı ancak gözlerini açtığında omzunun üzerinden iki yüz altmış lira uzatılıyordu. Bakışlarını kaldırıp Fazilet Hanım'a baktı.

"Anne, ben veririm." deyip bir yandan da elindeki parayı adama doğru uzatmaya yeltendi fakat Fazilet Hanım ondan çabuk davranmış ve parayı adamın eline tutuşturup biletleri almıştı. Sonra bir şey olmamış gibi "Daha önce hiç Diyarbakır taraflarına gitmemiştim. Benim için de değişiklik olacak." diye başladı konuşmaya. "Gezdirirsin Yasin oğlumla beni." Gülümseyip Adeviyye'nin kucağındaki bebeğin kafasını okşadıktan sonra "Hadi gidip yerleşelim." diye devam etti.

HasbelkaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin