O N Ü Ç

4.9K 498 77
                                    


"Ama sen uzaklardaydın ey kalbim,
Uzaklardaydın, sevdiğim uzaklardaydı"
                                          Erdem Bayazıt

Olayın nasıl bu hale geldiğini bilmiyordu Harun. Ona tahsis edilen küçük odanın içine bu boyutta bir kaos nasıl sığıyordu emin olamıyordu. Belki de onuncu kez burnunun kemerini parmaklarının arasında sıkıp gözlerini kapattı. Tek istediği bu insan topluluğunu odadan dışarıya sürmekti lakin karısının da bu durumda kalkıp gideceğini bildiğinden katlanmak zorundaydı. Her saniye masasının karşı köşesinde biraz daha öne doğru eğilerek derinleşmekte olan dekoltesini gururla sergileyen kız sinirlerini bozuyordu. Lakin daha da sinirlerini bozan asıl mesele Adeviyye'nin ona yabancı erkeklerden daha da yabancıymış gibi davranmasıydı. Aralarında tek kelimenin geçmesi şöyle dursun, göz göze bile gelmemişlerdi.

"Harun..." bir nefeslik duraksama sonrası "...hocam," diye devam eden yumuşak sesle kaşlarını biraz daha çattı. İşte yeniden başlıyorlardı. Daha önceki dört seferden tecrübeli olduğu için kızın söylediklerini dinlemediği halde dinliyormuş efekti verme konusunda uzmanlaşmış sayılırdı. Bakışları odanın diğer köşesindeki üçlüye kayınca içi yeni bir huzursuzluk dalgasıyla gerildi. 

Adeviyye elindeki kitaptan bir yeri işaret ediyordu, yanında duran adının Canan olduğunu tahmin ettiği kız ve Ahmet denen çocuk da onayladıklarını belirten cümleler söylüyorlardı. Aslında tam karşısında vuku bulan durumda herhangi bir art niyet sezdiğinden değildi aksine karşısındaki manzara o kadar düzgün ve olabilecek en nezih halindeydi. Yine de Harun her nedense içinde yeşeren huzursuzluğun önüne geçemiyordu. 

Allah katında evli olduğu kadınla, kulların arasında tuhaf bir oyun oynamaktaydılar. Adam nedenini henüz anlayamadığı bu oyunda her an biraz daha boğuluyordu. Sert bir hareketle sandalyesinden kalktı. Tahmininden daha sertçe olan bu hareketiyle bütün odanın dikkatini üzerine çekmişti. Bunu fırsat bilip "Bugünlük bu kadar yeter." diye konuştu. "Ortaya daha net bir taslak çıkardığınızda bir daha görüşürüz." 

Grubun eşyalarını toparlayıp manto ve kabanlarını giymeye başlamasını seyrederken Adeviyye ile konuşmanın hesabını yapıyordu. Onun odadan kaçarcasına çıkan ilk kişi olacağını hissettiğinden kapıya doğru hareketlenmeler başladığı ilk anda "Adeviyye Hanım," dedi sadece ikisinin anlayabileceği bir vurguyla "sizinle konuşacaklarım var, biraz bekleyin." 

Karısının yüzünün soluşunu izlerken dişlerini sıktı. Yeni bir kavga daha kapılarına kadar gelip dayanmış gibi duruyordu. Bütün gereksiz insanlar, adama yüz yıllar kadar uzun gelen bir süre sonunda kapıdan çıkmayı başardığında neredeyse derin bir nefes alacaktı. 

"Kapıyı aralık bırakabilir misiniz?"    

Adeviyye'nin kapıdan en son çıkmakta olan adama yönelttiği bu rica son damla gibi bir şeydi Harun için. Güldü lakin bu gülüşü normalden çok vahşi hayvanların dişlerini göstermesini andırıyordu. "Kendi kocanızla halvet halinde kalmamaya özen göstermeniz ne büyük rikkat Adeviyye Hanım!" diye tısladı. Kadın ise onun öfkesinden çok omzunun üzerinden kapıyı izlemekle meşguldü. Bu adamı iyice çileden çıkardı. "Adeviyye!" diye kükredi bu sefer ama daha devam ettiremeden karısının hızla ona dönüp "Bağırma, duyacaklar şimdi." demesiyle söyleyecekleri yarım kaldı. Adeviyye'nin de bakışları öfke saçıyordu. "Sen..." dedi kadın, büyük bir hırsla "...sen benim evlilik konusundaki şartımı kabul etmedin mi? Kendi ağzınla tamam demedin mi bana? Hadi söyle Harun. Kendin, ağzınla şartını kabul ediyorum demedin mi?" diye sordu. "Şimdi neyin davası bu? Neyin öfkesi, söyler misin? Benim buradaki kimsenin evliliğimizi bilmemesi şartımı kabul ettin mi? Etmedin mi?"

HasbelkaderWhere stories live. Discover now