O N İ K İ

5.1K 477 75
                                    

"Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar
Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar."
Erdem Beyazıt

Genç kadının en sevmediği tipteki ödev, grup ödevi şeklinde olanlardı ve ne yazık ki üniversitede bile varlıklarını sürdürüyorlardı. Üstelik hocalar tarafından dayatma şeklinde gruplara ayrılmak diye korkunç bir zorbalık da devam etmekteydi. Kantinde huzursuzca oturduğu sandalyede sabırsızca etrafa bakınmaya başladı Adeviyye. Altı kişilik gruplarından iki kişi henüz gelmemişti. Gruplarındaki tek erkek Allah'tan düzgün birine benziyordu, bekleyeceklerini öğrendiğinde üç kadınla aynı masada oturmak yerine bir yan masaya geçmişti. Lakin masadaki diğer iki kız sabrını zorluyordu.

"Duydun mu, bundan sonra Harun derslere girmeyecekmiş?"
"A aaa niye ki?"
"Ya şimdi o asistan ya, Mahmut Hoca dönünce kendi derslerine o girecekmiş."
"Ufffff yaa. Sabah sabah bir gözümüz gönlümüz açılıyordu onu da çok görüyorlar. Harun da taş gibi adam ama hiç pas vermiyor kimseye."

Adeviyye dişlerini sıkarken en son cümleyi söyleyen kızın saçlarını yolma hayalleri kuruyordu. Kızdaki cürete inanamıyordu üstelik, önünde kocasından nasıl böyle rahatça bahsediyordu?

"Arada düşünürken sakallarını sıvazlıyor ya o an eriyorum resmen. Model olacak adam yeminle, yanlış mesleği seçmiş."

Kızlar kıkırdamaya başladıkları vakit Adeviyye daha fazla dayanamayacağına kanaat getirdiğinden ayağa kalktı. Biraz olsun uzaklaşması gerekiyordu yoksa ağzından çıkmaması gereken şeyler çıkacaktı.

Çantasını sertçe omzuna takıp derin nefesler alarak kantinin öbür ucuna kadar yürüdü. Hâlâ inanamıyordu! Kendi önünde kocası hakkında ileri geri konuşulmuştu ve hiçbir şey yapamamıştı. Dişlerini kırılacak kadar sıkıp açık pencerelerden birinin önünde durdu. Soğuk hava biraz olsun içinde kaynayan öfkeyi hafifletir gibi olduğunda omuzlarını düşürdü. Bunu kendi başına kendi açmıştı. Harun onunla nikah meselesini her konuşmaya çalıştığında bir yolunu bulup konuyu kapatmış ve her seferinde kaçmıştı.

Ancak başka yol göremiyordu işte. Bulundukları durumda evli olduklarının ortaya çıkması Harun hakkında insanların kötü düşüncelere kapılmasına neden olacaktı. Üstelik davadaki pozisyonu tamamen farklı bir noktaya gelecekti. Fakültedeki bazı çevrelerin Müslüman insanları karalamak için ellerinden geleni esirgemeyeceklerini de biliyordu. Harun'u nasıl böyle bir pozisyona sokmaya razı olurdu.

Derin nefesleri pencereden gelen soğuk havada beyaz buhara dönüşürken iyice yatışana kadar dışarıyı seyretti. Nihayetinde masaya geri döndüğünde grubun eksik elemanları da gelmişti. Yeni gelenlerden lacivert şallı olanı "Önce tanışalım isterseniz." diye konuştu. "Ben Müge." Yanındaki arkadaşı "Ben de Canan." diye devam ettirdi. Sonra konuşmalarıyla sinirlerini zıplatan kızlar sırayla kendilerini tanıttılar.

"Senem ben."
"Ben de Melis. Çok memnun oldum."

En nihayetinde o da kendi adını söylediğinde gruplarının son üyesi de kendisini Ahmet olarak tanıtmıştı. Bundan sonrasını ödev olarak onlara verilen konu hakkında küçük çapta bir beyin fırtınası yapmakla geçirmişlerdi. Birkaç fikirde yoğunlaştıkları bir saatin ardından da yeni bir buluşma tarihi ayarlayıp görev paylaşımı yaparak ayrıldılar.

Genç kadın okulun mescidine doğru giderken iç sıkıntısı henüz geçmemişti. Önce abdestini alıp sonrasında ikindiyi kıldı ve uzunca oturup tesbihatını yaptıktan sonra kalktı birkaç dersi daha olmasına rağmen adımları onu metro istasyonuna doğru götürmeye başlamıştı. Kartıyla turnikelerden geçip merdivenleri indi. Tenha olan alanda bekleyip gelen metroya bindi ve tekli koltuklardan birine yerleşip başını sol tarafındaki cama yasladı. Düşünceleri Harun'daydı. Evliliklerinin henüz tam anlamıyla bir düzene kavuştuğu söylenemezdi. Aralarında çoğu konuda fikir ayrılığı bulunuyordu ve karakterleri de birbirlerinden çok farklıydı. Ancak her şeye rağmen güzel olmadığını söyleyemezdi genç kadın. Derin bir nefes verip akıp giden duvarları seyretmeye koyuldu.

HasbelkaderWhere stories live. Discover now