1-Haberler

12.3K 489 133
                                    

Yoongi uzun, kemikli parmaklarını biraz daha sıkarak sinirlerini bozan o haberi baştan izledi. Elini gereğinden fazla sıkmasından dolayı kollarındaki damarları belirginleşmiş, kendisi dışarıdan izleyen kızlara ziyafet verir nitelikteydi. Haberi kaçıncı kez izlediğini bilmiyordu ama değişen hiçbir şey yoktu. Haber hala sinir sistemini yerinden oynatıyordu.

Oflayarak kafasını yavaşça kanepeye kondurdu. Derin derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştı. Yine de başarılı olamayıp "LANET OLSUN!" diye bağırmaktan kendini alıkoyamadı. Kuliste bulunan diğer üyeler ve çalışanların bakışları kısa süreliğine de olsa Yoongi'yi bulmuştu.

Yoongi umursamaz bakışlarını odada hafifçe gezdirerek tekrar habere yoğunlaştı. İnternete konulan videonun başlat tuşuna tekrar bastığında kulaklıktan gelen o tiz ses sonucunda yine suratını buruşturdu.

"Dün geceki KJC şirketinin 5. yıldönümü kutlamasında Kore piyasasını alt üst edecek bir skandal patlak verdi. Genç yaşta, kendi imkanlarıyla KJC şirketini kurarak televizyon sektörüne atılan Park Seol Min 5 yıl içinde inanılmaz başarılara imza atarak sektörde başarılı isimler arasında yer almıştı. Dün geceki kutlamada konuşma sırasında aniden gelen mide bulantısı nedeniyle konuşmasını kesen Park Seol Min'in hamile olduğu iddiası ortaya atıldı. Buna kanıt olarak Park Seol Min'in son dönemde almış olduğu kilolar gösterilmekte. Şimdiden muhafazarlığıyla bilinen yatırımcılar yatırımlarını KJC şirketinden çekmesine rağmen Park Seol Min bu konu hakkında henüz bir açıklama yapmadı."

Yoongi kulaklıkları sinirle çıkartıp haberin devamına konulan Seol Min'in öğürdüğü videoyu izlemedi. Yakınındaki telefonuna uzanan Yoongi hızla Seol Min'e mesaj attı.

'Hamile olmadığını söyle.'

Uzunca bir süre beklemesine rağmen bir cevap gelmedi Seol Min'den. Yoongi, Seol Min'in evinin yakınlarında bir gazetecinin olmayacağı bir saate kadar beklerken bir yandan da Seol Min ile olan ilişkisini düşündü.

Bir yetimhaneye gönüllü olarak yardımda bulunuyorlardı ikisi de. Gözlerden uzak, karşılıksız, olması gerektiği gibi... Yurt müdürünün odasında birbirleriyle tanıştıktan sonra da konuşmayı sürdürmüşlerdi. Birbirlerinin eksiklerini tamamladıklarını fark etmişlerdi. Duygusal bir ilişki değildi ama bir ilişki içerisindelerdi. Beraber yemek yapıyor, birbirlerine günlerinin nasıl geçtiğini soruyor, bazen güzel bir film izliyor, cinsel istek duyduklarında birlikte oluyorlardı. Bir nevi içinde duygu olmayan sevgililik dönemi geçiriyorlardı. Seol Min bir nedenden ötürü rahminin olması gerekenden daha beter bir halde olduğunu bu nedenle de hamile olmasının çok zor olduğunu hatta imkansız olduğunu söylediği için korunma gereği hissetmeden rahatlıkla birlikte oluyorlardı. Ancak bir mucize gerçekleşmiş olabilirdi. Seol Min'in harap olmuş rahminde Yoongi'nin spermiyle döllenmiş bir yumurta bulunuyor olabilirdi.

Bu düşünce Yoongi'nin ürpermesine neden oldu. Baba olmak istemiyordu, özellikle aşık olmadığı bir kadının doğurduğu bir çocuğun babası olmak hiç istemiyordu. Aşık olmuş olsa bile bir bebeğin sorumluluğunu alabileceğini zannetmiyordu. Bir grubun içindeydi, dünyanın dört bir yanında olan hayranları vardı, ilerlemesi gereken bir kariyeri vardı. Saatlerce çalışması gerekiyordu, sık sık yurt dışına çıkması gerekiyordu. Durum buyken bir çocuğun sorumluluğunu alamazdı, bir sorumluluk alsa bile o çocukla ilgilenenezdi bile. Ayrıca o çocuğun sorumluluğunu alması büyük bir skandal ortaya çıkaracaktı. Bireysel çalışmıyordu, grup arkadaşları vardı. Baba olmak istemesi bencillikten başka hiçbir şey olmayacaktı.

Yoongi, Seol Min'in evinin çevresinde kimsenin olmadığından emin olunca arabasından inip Seol Min'in küçük müstakil evinin bahçesine girdi. Bahçeyi hızlı adımlarla geçip evin kapısına gelerek hızla şifreyi girdi.

Eve girdiğinde karanlık karşıladı Yoongi'yi. "Seol Min, evde değil mi ki?" diye mırıldandı. Ancak salondan gelen ışık kırıntısı düşüncelerinden sıyrılmasına yardımcı oldu.

Salona girdiğinde Seol Min'in gözünü dahi kırpmadan televizyona baktığını gördü. Yoongi'nin bakışları istemsizce televizyona döndüğünde sendelemesine neden olacak o görüntüyle karşılaştı.

Bir ultrason fotoğrafıydı ekrandaki. Karaltı ya da beyazlık... O bebeğin o fotoğrafta nerede olduğu umurunda bile değildi. Kalbi bir kez olsun titrememişti. O ultrason fotoğrafında görmek bile istemediği şey tez zamanda kurtulması gereken bir varlıktan öteye geçmiyordu onun için.

"Napıyorsun?" Yoongi bakışlarını televizyona yansıtılan fotoğraftan alarak o fotoğrafa gözünü bile kırpmadan bakan Seol Min'e çevirdi. Ses tonundan umursamazlık ve nefret akıyordu. Seol Min ise bakışlarını ekrandan çekmeden yanıtladı Yoongi'yi. "Düşünüyorum."

"Düşünecek bir şey yok." Yoongi, cam sehpanın üzerindeki kumandayı alarak ekranı kapattı. Televizyonun da kapanmasıyla tek ışık kaynağı kapanmış, oda tamamen karanlığa gömülmüştü.

Yoongi gözü karanlığa alışana kadar bir müddet ayakta bekledikten sonra Seol Min'in oturduğu ikili kanepenin diğer ucuna oturdu. "Bu şeyi doğurmayacaksın."

Yoongi'nin emredici ses tonunu, saygı ekini kullanmadan kurduğu cümlelerini hiçbir zaman önemsememişti Seol Min. Ancak bu sefer içinde bir şeylerin kırıldığını hissediyordu. 7. haftasını dolduran çocuğunun kalbiydi kırılan...

Seol Min gözlerini karanlıkta bile parıldayan gözlere çevirdi. Yoongi'nin gözlerine yansıyan parıltının Yoongi'nin  içindeki öfke ve kendi çocuğuna duyduğu nefret olduğunu bile bile Yoongi'nin duymak istemeyeceği o kelimeler döküldü dudaklarından. "Ben anne olmak istiyorum."

Yoongi'nin suskunluğunu fırsat bilen Seol Min sakince konuşmaya devam etti. "Eğer istemiyorsan senden babalık yapmanı istemeyeceğim. Tek başıma-" Yoongi'nin alay dolu kahkahası kesti Seol Min'in sözlerini. "Tek başına? Hamile olma ihtimalinde bile yatırımcılar şirketinden çekilmişken mi? Muhafazakar Kore toplumunun karşısına geçip 'Ünlü birisinden çocuk peydahladım, bebeğin babası da istemeyince bekar bir anne olmaya karar verdim.' mi diyeceksin? İflas ettikten sonra ne ile besleyeceksin o bebeği? Umut dolu gereksiz laflarla mı?"

Seol Min duraksadı. Yoongi gelmeden önce zaten bunları düşünüyordu. Yine de dudaklarını ürkekçe araladı. "Bir mucize oldu Yoongi... Hamile kalma ihtimalim %1'den bile azken tutundu o bebek oraya. Nasıl ondan vazgeçerim? Onu hissetmişken, kalp atışlarını duymuşken nasıl o kalbi durdurabilirim?"

Seol Min karanlıkta da olsa Yoongi'nin duygudan yoksun bakışlarını ayırt edebiliyordu. "Bir ailem olmadı, biliyorsun. Şimdi... Bir aile olma imkanım var. Bu şansı benden alma, yalvarırım."

Yoongi şaşkınlıkla duraksadı. Seol Min 18 gibi genç bir yaşta iken televizyon sektörüne girmiş neredeyse bir yıl bile geçmeden kendi televizyon kanalını kurmuştu. Eski bir Ssambap dükkanını şirket binası olarak kullanırken bile kimseye yalvarmadan, kendi ayakları üzerinde durarak şimdi Kore'nin en iyi 5 televizyon kanalı arasına girmişti. Oysa şimdi yaşaması halinde tüm bu emeklerini yok edecek bir varlığın yaşaması için Yoongi'ye yalvarıyordu.

Seol Min, Yoongi'nin elini karnına doğru götürdü. "Seni hissettiği son an şu an olacak Yoongi. Şu an dünyanın başka bir ucunda doğan bir çocuk gibi hiçbir bağınız olmayacak bundan sonra."

Yoongi hızla elini çekti Seol Min'in karnından. Ayağa kalkıp hızlı adımlarla kapıya doğru yürüdü. Kapıdan çıkmadan önce son sözlerini söyledi. "Kimin çocuğunu doğuracaksın bilmiyorum. Sen..." Yoongi kısa bir an duraksadı ise de hemen cümlesine devam etti. "Sen benim çocuğumu çoktan aldırdın. Bunu böyle kabul edeceğiz ikimiz de." Derin bir nefes aldı Yoongi. O bebeği istemese de onu reddedeceği bu kelimeleri söylemekte zorlanıyodu. "Onunla ne yaparsan yap... Benim bir ilgim yok artık." Yutkundu Yoongi. "Sen ölsen bile... Onu korumayacağım."

Yoongi evden arkasına bile bakmadan hızla çıkarken Seol Min'in eli hala karnının üzerinde duruyordu. "Baş başa kaldık, bebeğim..."

I CONTRACT(ED) Where stories live. Discover now