17-Gök Gürültüsü

3.8K 291 23
                                    

Yoongi üzerinde hissettiği hafif ağırlıkla gözlerini araladı. Yoongi'nin gözleri karanlıkta ona sarılan Erva'yı gördüğünde gök bir kez daha gürlemişti. Erva istemsizce titrerken Yoongi istemsizce gülümsedi.

Seol Min gibiydi Erva...

Seol Min gibi bakıyor, Seol Min gibi kokuyordu.

Ve Seol Min ile aynı şeylerden korkuyordu.

Erva'dan uzaklaşmadan çekmecesinde olan defteri aldı, Seol Min'in Erva için yazdığı defteri...

3 yıl içinde defalarca okumaktan ezberlemişti. O sayfayı açtı hemen.

Gök gürültüsüyle ilgili olan sayfayı.

'Baban çok düşünceli birisi aslında. Sadece bunu göstermeye korkuyor. Kalbi her daim endişeyle atar ama bunu bilmemizi istemez.

Gök gürültüsünden korkarım mesela. Ama Yoongi yanımdayken, ona sarılırken duymam bile dışarıdaki fırtınayı. Bilmiyorum, belki de içimdeki fırtınaya kıyasla dışarıdaki fırtına önemsiz gelirdi.

Bir gün deli gibi fırtına koparken çaldı zilim. Saçlarından yaşlar akarken duygusuz gözükmesini sağlayan yüz ifadesini takınmıştı. İçeriye geçti hızlı adımlarla. "Basketbol maçını izlemem gerek, yurttaki televizyon bozuldu." dediğinde gülümsemem solmuştu. O televizyona bakarken uysalca gitmiştim yanına. "Sarılabilir miyim? Biliyorsun, korkuyorum..." Gözünü televizyondan ayırmadan konuştu. "Nasıl istersen!"

Ve sonra benim uyuduğumu zannettiğinde mırıldandı. "Hiç sormayacaksın sandım."

Babasıyla arası bozuk olduğundan dolayı çocuğuyla birlikte fazla vakit geçirmek istediğini söylese de biliyorum ki yapamayacak. Sana doyasıya sarılamayacak, elinden tutup gezdiremeyecek. Yanaklarına sulu öpücükler bırakmayacak ama sen gözlerini yumduğun an başına gelecek, suratını inceleyecek ve seni incitmekten korkar gibi yanaştıracak dudaklarını alnına.

Onun sevgisini hissetmek istiyorsan benim gibi yap; gözlerini kapat ve hisset...'

Yoongi, ona biraz daha sokulan Erva'nın üzerini örterken aklına o gece geldi. Çin'den geri dönmüşlerdi. Aklındaki tek şey yatağının içine girip uyumaktı. Ancak kulaklarına dolan tek şey gök gürültüsü değildi, Seol Min'in her gök gürlediğinde istemsizce attığı çığlıklar da dolmuştu kulağına. Yurtlarına giderken arabayı durdurtmuş ve Seol Min'in evine doğru koşmaya başlamıştı. Seol Min'in kapısına geldiğinde aklına gelen ilk yalan dökülmüştü dudaklarından.

Tek yapmak istediği Seol Min'e sarılıp onun o titreyen kalbini sakinleştirmekti.

Ama yapamıyordu, kollarını ardına kadar açıp Seol Min'i içine hapsedemiyordu. Bunu dile dökemiyordu.

Ve her zaman olduğu gibi Seol Min geldi yanına. "Sarılabilir miyim? Biliyorsun, korkuyorum..." dediğinde sarılmasına izin vermişti. Seol Min'in kolları onu sardığında gülümsedi istemsizce.

Televizyon ekranındaki görüntüler umrunda bile değildi. Seol Min'i izlemeye çoktan başlamıştı. Seol Min'in kapalı gözlerine, sakince nefes alış verişine inanıp mırıldandı. "Hiç sormayacaksın sandım..."

Gözlerini tekrar araladı Yoongi. Seol Min'i anımsamak istemiyordu. Seol Min'e kızdığına kendini o kadar inandırmıştı ki... Onu anımsayıp gülümsemek istemiyordu.

Bong Cha'yı haklı çıkarmak istemiyordu. Kendisini cezalandırdığına inanmak istemiyordu.

Aynanın karşısına geçip "SEN BÜYÜK BİR APTALSIN MİN YOONGİ!" diye bağırmak zor geliyordu, başkasını suçlamak, nefretini kendisine değil başkalarına kusmak daha kolaydı.

Şu ana kadar bunu yapmıştı.

Ama kendisi de biliyordu ki, en çok kendisine kızmıştı. En çok kendisini cezalandırıyordu. Bu yüzdendi Erva'nın gülümsemesinden korkması...

Kendisini gülümserken görmek istemiyordu. Gülümsemeyi yasaklamıştı kendisisine.

Dışarıdaki fırtınayı dinledi Yoongi, içindeki fırtınayı dinlemek çok zordu zira...

Kollarını gizlice Seol Min'e doladığı gibi doladı Erva'ya.

Ve fısıldadı.

"İyi uykular, Min Erva..."

I CONTRACT(ED) Where stories live. Discover now