GiRiŞ

21.8K 676 106
                                    

Öç benimdir, ben karşılık vereceğim

(İncil, Romalılar 12:19)

Nefesim yetmiyordu. Ne dudaklarımdan süzülüp dolan ciğerlerime, ne de kuvvetli her adamımla göğüs kafesimi döven kalbime. Yetersiz kalıyordu. Tıpkı kendime göre büyük, ardımdakilere göre küçük kalan adımlarım gibi.

Kaç!
Durmadan beynimin odacıklarında yakılanmasını sağladığım emir. İç sesim defalarca tekrarlayarak kazıyordu benliğime. Olur da bedenim sekteye uğrarsa  olacakları hayal dahi edemiyordum.

Azrail tepemde soluklanıyor, defterim dürülmüş, son dakikalarım için beni bekliyordu. Yakalanmaya niyetim yoktu ama görünen o ki kader benim için başka ağlar örmüştü. O inanmadığım kader kavramı bacaklarıma dolanmış, ilmeklerini işlemiştir işte  üzerime.

Gerçi sızım sızım sızlayan kaslarım ve her an patlayacak gibi şişen ciğerlerim çoktan iflas bayrağını çekmişti ya neyse.. Durmam için yalvaran kalbimin iplerini iyice sıkıya aldım. Bırakamazdım kendimi yenilgiye, başka şansım yoktu! Ya ölecektim, ya da kaçacaktım.
Tercihim nedenini bilmediğim bir şekilde ikinci şıktan yanaydı.

Tenha ana yolda ne iyi niyetli bir insan sesi, ne de araba farlarının aydınlattığı  hareketlilik vardı. Boştu, aynı ruhum gibi. Öyle sessizdi ki; beyaz şeritli asfalt yolda  zemini hızla döven çıplak ayak seslerimin, boşlukta yankılanıp kulaklarımda yer edinmesini sağlıyordu.

Yalnızlık, karanlık ve korku sadece bunlar eşlik ediyordu, yarı çıplak yaşam savaşıma. Hızla koşarken Bacaklarıma dolanan beyaz geceliğim ve çıplak ayaklarımla ilerlediğim yolun sonunu görmüyordum.

Asfalt yolun her İki tarafında  seri halde ağaçlar ve düz toprak alandan oluşuyordu. Ormanlık alanda ana yolun ne aradığını sorgulayacak vaktim yoktu, önemseyemedim.

Sadece koştum.

Uğulduyan Kulaklarım da melankolik bir ritim tutturmuş, kalbime eşlik eden düzensiz nefes seslerimin arasına diğer ayak sesleri ilişti. Boğuk bağırma seslerine kulaklarımı kapamak ve aynı zamanda büyük bir tezzat ile ne kadar yaklaştıklarına bakmak için arkamı dönmek istiyordum. Ama buna cesaretim de yoktu.

Korku o kadar kuvvetli bir duygudur ki ya sizi harekete geçirir, ya da elinizi kolunuzu bağlar dumura uğratırdı. Beni ise karamsarlıkla bulardı.

Ama ne olursa olsun içimizde umudun varlığı vardı. Hayatım boyunca tekrarlanan bilinç altıma yer etmiş, 'Umut her zaman vardır' sözüydü devam etmemi sağlayan.

" Kaçamazsın!"

Yankı yapan ses çok yakından geliyordu. İsteğime karşı koyamayarak, hafifçe arkaya doğru baktığım da azrailin çoktan görüş alanına girmiş olduğumu fark ettim. Bu gidişle kaçmamda kâr sağlayan küçük bedenim, son anda fikir değiştirerek azizliğine uğratacak ve sonum hüsranla son bulacaktı.

Ama pes edemezdim. Denemeden ölürsem kendime ihanet ederdim.

Ufukta yol devam ediyor, yolun sonu görünmüyordu. Engebeli yol kıvrımlıydı ve bir kaç metre sonra yol yokuşlaşıyordu. Çıkmakta zorlanıp zaman kaybedeceğimi anladığım da, dolan gözlerimle telaşla etrafa bakındım. Rüzgara karşı koşmam hızımı düşürüyor, Saçlarım, yüzüme ve boynuma kırbaç gibi iniyordu. Başımı sağa sola sallayarak saçlarımdan kurtulmaya çalıştım. Seğiren vücudumu koşmaya zorlarken bir yandan bakındım ama bir seçenek bulamadım.
Başka kaçış yolu bulamazsam, kimsesiz bu yolu sıcak kanımla sulayacaktım.

Yabani (Rulet'in Çocukları)~ Tamamlandı!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin