Bana bırak

40.4K 2K 122
                                    

Ezdirmem demişti. Karımı hiç kimseye ezdirmem. Ailesine karşı beni koruyup kollarken benim için değerlim, kıymetlim demişti. Ben bu denli onun için kıymetliysem neden aramızdaki aşkı heba ediyordu. Elim gözümün altına götürerek aynada kendime daha yakından baktım. Birazcık gözlerimin altında kırışıklık vardı. Her geçen gün biraz daha yaşlanıyor hayatımız tükenip gidiyordu. Bizim birbirimize kenetlenmemiz gerekirken ayrılığın dile gelmesi azap gibiydi.

Ben... Ben Aras'tan sonra hayatıma kimseyi dâhil edemezdim. Ben kocam gibi hiç kimseyi sevemezdim. Onun sevgisi şurada kalbimin tam orta yerindeydi. Kapı tıklatılınca elimle yüzümü silmiştim. Yüzümde tek bir damla gözyaşı yoktu fakat gözlerimin içine kızarıktı. Yüzüme kondurduğum gülümsemeyle kapıyı açıp karşımdaki adama baktım. Aras kapıda durmuş bana bakıyordu. İçeriye girmesi için geri çekildiğimde Aras girmiş bende dışarıya çıkarak banyo kapısını çekmiştim.

Kapıyı çektikten sonra banyo kapısına bakarak yutkundum. Ailesi gittiğinde Aras'la bir daha konuşacaktım. Ben böyle olacağını düşünmezken ben yavaş yavaş tükeniyordum. Hiç böyle olacağımı tükeneceğimi düşünmezdim. Ben sonuna kadar savaşırım derken Aras bana olan ılımlı yaklaşımları beni tüketiyordu. Yatağa girip oturduğumda Aras da banyoda çıkmıştı. Bir şey söylemeden sol tarafıma oturarak ayaklarını uzatmıştı. Bir süre parmaklarıma odaklanıp düşünmeye devam ettim. Galiba ben zeki bir kadın değildim. Benim yerimde başka birisi olsaydı kesinlikle olup bitene anlam verir ya da söke söke öğrenirdi. Ben ne zaman dişli bir kadın olacaktım. Otuzumdan sonra mı? Hayat bana biraz daha bir şeyler öğrettikten, tecrübe sahibi olduktan sonra mı?

Oysa dünya üzerinden milyarlarla insan geçip gitmiş hala da gelip geçiyordu. Hiçbir yaşadığım olayı yaşamamış mıydı? Hiçbiri tecrübelerini yazmamış mıydı? Keşke diyorum kitaplarda tecrübelerde yazılsa da benim gibi çaresiz kalan insanlar hemen bir yol bulsaydı. "Arya, ne düşünüyorsun?" Kocamın sorusuyla ona bakmak yerine omuz silktim.

"Ne kadar saf ve cahil olduğumu düşünüyorum..."

"Nedenmiş o neden böyle bir düşünceye kapıldın. Sen ne safsın ne de cahilsin sen gayet aklı başında..."

"Hayır, değilim işte akıllı olsaydım. Annem beni eziklerken senin paçalarına tutunmak yerine edebimi bozmadan annene karşılık verebilirdim. Ben her seferinde Annenin karşında ezilip büzülüyorum. Benim ne öz güvenim var ne de hazır cevap olacak kadar aklım. Ben aptalın tekiyim..." Aras elimden tutunca gözyaşlarımın ne ara aktığını düşündüm. "Biliyorum sende bu yüzden benden ayrılmak istiyorsun. Benim gibi bir kadına daha fazla tahammülün kalmadığı için sen her zaman zeki ve öz güveni yüksek biriydin. Şirkette herkes sana saygı duyuyor bana ise yine senden dolayı saygı duyuyorlar. Arada sen olmasan belki hiç kimse beni sevip saymaz. Hatta sen olmasan ben bir işte bile çalışamam."

Aras çenemden tutup başımı kaldırınca burnumu çekiştirdim. O ise her zaman ki gibi kızaran burnumdan öpmüştü. Bende daha fazla dayanamayarak "Bazen bana neden bu kadar katlandığını düşünürdüm. Bana neden bu denli ılımlı ve sevecen olduğunu sende..."

"Yeter artık Arya, kafanda kurgulayıp kurgulayıp yazma. Sen ne saf ne de başka bir şeysin. Şirkette hiç kimse benden ötürü sana saygı duymuyor. Herkes seni çok seviyor. Patron karısı olmana rağmen onlara karşı alçak gönüllü davranman hoşlarına gidiyor. Bende asla senin hakkında hiç ama hiçbir zaman kötü düşüncelere kapılmadım çünkü öyle bir yanı yok. Sen mükemmel bir kadınsın benim harikuladesin ben bugüne kadar sana katlanmadım ben seni her gün biraz daha çok sevdim. Ben senin kalbini masumluğunu naifliğini sevdim."

"Yalan... Yalan söylüyorsun. Bunlar doğru olsaydı asla benden boşanmak istemezdin. Sen... Sende herkes kadar yalancısın." Ellerimi ellerinden çekince onda arkamı dönerek iki büklüm yattım.

"Sen güçsüz değilsin Arya, bunu yarın sana ispatlayacağım."dediğinde sus demiş o da susmuştu. Sonra kalkıp ışığı kapatmış tekrar yatağa gelince üstümü örtüp yatmıştı. Bende merakımdan dayanamayarak "Nasıl yapacaksın bana bunu nasıl ispatlayacaksın?" diye sordum.

"Yarın seni anneme karşı korumayarak... Bakalım tek başına annemle baş edebilecek misin?" Yapabilir miydim? Dudağımın iç kısmını dişlerken arkamı dönerek kocama baktım. Yüzünü net görmesem de bana baktığını görebiliyordum. Bence makul bir karardı. "Peki, yarın anneni alttan almayacağım. Bana kızmak bozulmak yok değil mi?"

"Hayır, yok. Bakalım annemle nasıl baş edeceksin."

Edecektim. Ben aptal bir kadın değildim. Az önce duygusala bağlayıp kendimi yersem de Aras'ın duygularımı kamçılaması işe yaramıştı. Bir süre yarın onunla nasıl baş edebilirim düşüncelerine kapılıp düşünmüştüm. Gül Anneyi terslemeyecektim fakat yine de beni küçük lokma olarak görmesine de izin vermeyecektim. Sabaha kocamın kollarında uyanırken moral öpücüğü olsun diye kocamı öperek yataktan çıkmıştım. Sabah kahvaltısını itinayla hazırlayıp Gül Anne herhangi bir kusur bulmaması için elimden geleni yapmıştım.

Uyanan ilk kocam olmuştu. Aras salonda bir süre oturduktan sonra önce babası sonra da annesi uyanmış bende hazır olan masaya çağırmıştım. Dinçer Baba masaya övgüler yağdırırken Gül Anne burun kıvırmıştı. Herkes yerine oturduğunda bende kocamın yanına oturmuştum. "Arya neden kahvaltı da meyve suyu yok. Siz sağlıklı beslenmeyi ne ara unuttunuz." Aras bıyıkaltı gülüp kaşlarını çatarken bende gülümseyerek "Hemen getiriyorum."demiş ayağa kalkarken de "Ah!" diye elimi ayağıma götürmüştüm.

"Arya ne oldu?" Dinçer Baba da ne oldu diye telaşlanırken kocamın yardımıyla tekrar yerime oturarak "Ayağıma kramp girdi. Bir anda ayaklandığım için olmuş olmalı... Gül Anne sizinde meyve suyunuzu getirecektim ama..."

"Kızım olur mu öyle şey sen otur. Gül kendi meyve suyunu alır..."dediğinde ayağa kalkan Gül Anne "Tabi alırım sen otur."diyerek masadan uzaklaşmıştı. O giderken bende arkasından baktım. Artık onu ezberlemiştim. Her masaya oturduğumuzda illa yemekleri boğazıma dizip sürekli bir şeyler isterdi. Aras da anlamış olmalıydı ki gülümseyerek kahvaltısına devam etti.

Kahvaltı sonunda da ayağa kalkacağım sırada Dinçer Baba izin vermeyerek "Oğlum sen karının oturmasına yardım et bizde buraları kaldıralım." Demişti. Gül Anne bunda da kızarıp bozarsa da kocam dâhil üçü bir masayı kolaylıkla kaldırmıştı. Oysa onlar oturacak ben tek başıma kaldıracaktım. Dinçer Baba karşıma gelip oturduğunda teşekkür etmiştim. Aras da yanıma otunca elimi tutup dudağına götürdü.

"Gül sabah kahvemizi yap da içelim. Oğlum sende bizimle kahve içemeye kalacaksın değil mi? Annenin elinden kahve içmek her babayiğide nasip olmaz."

"Dinçer Baba ben yapardım." Derken Gül Anne bana ölümcül akışlar atıyordu. Bu yüzden çok da aşırıya kaçmak istemedim. "Olmaz kızım eklem ağrıları büyük sorun teşkil eder Allah korusun liflere zarar gelse aylarca acısını çekersin."

"Babam haklı Arya, dikkat etmelisin. Annecim benim kahvem orta olsun. Karıcığım sende orta istiyorsun değil mi?"

"Gül Anneye zahmet olmazsa orta şekerli içerim." Dedim ama bir yandan da gülmemek için dudağımın içini dişliyordum. Umarım dudak içlerimde apse oluşmazdı.

"Ne zahmeti kızım ben bir koşu yapıp gelirim. Sen yeter ki rahat et."





ŞARKI GECEYE ARMAĞANIM OLSUN.






AHMAK KOCAM 🚬  Where stories live. Discover now