3.1

1.6K 107 2
                                    

Clarke

Okulda haftanın son günü, sonunda Cuma günüydü. Artık Lexa ile ilişkimi saklamıyordum, okulda bile. Bu her zaman onun yanında olduğum anlamına gelmiyordu. Sadece birbirimizin etrafında rahat davranabiliyorduk.

"Toparlandın mı?" Kitaplarımı dolaba koyarken Lexa, yanımda belirdi.

"Hayır." Cevabım karşısında kaşlarını çattı. "Şaka yapıyorum."

"Güzel. Seni okuldan sonra evinden alacağım." Yanağımdan hızlıca öptü. "Görüşürüz."

"Görüşürüz."

Lexa bir sonraki dersine yürürken ben de benimkine gittim.

"Yani hafta sonu Lexa'yla şehirden uzaklaşıyorsunuz. Davetiyem nerede?" Octavia sahte bir üzgün surat yaptı.

"Üzgünüm." Cevapladım.

"Nereye gidiyorsunuz?" diye sordu Raven.

"Aslında bilmiyorum."

"Oooo gizemli, belki de gerçekten bir seri katil ve sen onun tuzağına doğru yürüyorsun." Sırıttı.

"Komik." Omzundan ittirdim.

Octavia Raven'ın söylediğine gülüyordu. "Lexa'nın bu kadar romantik olduğuna inanamıyorum."

"Ben de. Birinin benim için yaptığı en romantik şey sağlıksız bir restorana götürmesi olmuştu." dedi Raven.

"Lexa'nın romantik olduğunu kim söyledi?" Öyle olduğunu biliyordum ama o bunu göstermek istemiyordu. Sert görünmeye çalışıyordu.

"Sen. Seni sahile, birlikte güneşin batışını izlemeye götürdüğünü, sana öğretmek için bowling salonuna daha erken gittiğinizi söyledin. Şimdi de seninle uzaklaşmak istiyor." Onlara her şeyi anlatmamalıydım.

"Kıskanıyorsunuz." Sırıttım.

"Evet! Romantik bir film izliyormuşsun gibi, her kızın hayali bu." dedi Octavia.

"Tabii ki bu sonsuza kadar sürmeyecek." diye ekledi Raven. "Gelecek hafta partiye geliyor musun Clarke?"

"Ne partisi?"

"Nathan Millers. Evinde büyük bir parti veriyormuş, herkes davetli. Biz gidiyoruz." Octavia'ya baktı.

"Lexa senin için özel bir şey planlamadıysa sen de gelmelisin." Octavia alay etmişti.

"Gelirim." Sadece çok fazla alkol almamam gerek, böylece Lexa'nın üzerine bir daha kusmam.

"Güzel. Eğlenceli olacak."

--------------------------------------------------------------

Lexa

Okuldan sonra Clarke'ı otoparkta görünce, "Senin evin de görüşürüz." dedim.

"Bekleyemiyorum." Heyecanlı gözükmüyordu.

"Gelmek istemiyor musun?" diye sordum. Cevabından korkuyordum.

"Hayır, istiyorum." Elimi tuttu. "Sadece yorgunum ve ödev yapmam lazım."

"Orada ödev yapmak yok. Sadece birbirimizle ilgileneceğiz."

"Biliyorum. Yetiştiremezsem seni suçlayacağım."

"Suçu üstleneceğim. Stres yapma Clarke. Bu hafta sonu sadece eğlenmeye bakacağız."

Arabasına gitmeden önce yanağıma sıkı bir öpücük bıraktı.

Hafta sonu için gelmek istediğinden hala emin değildim.

Arabamı evinin önüne parkettim ve gidip kapıyı çaldım.

"Merhaba Abby." Clarke'ın annesi kapıyı açtı. Beni içeriye aldı.

"Merhaba Lexa. Kızımı nereye götürüyorsun?"

"Biz küçükken gittiğimiz gölün yanında ki evi hatırlıyor musun?"

"Evet, güzel bir yerdi."

"İşte oraya gidiyoruz." Önceden yazdığım numarayı ona uzattım. "Telefonlarımız orada çekmeyebilir bizi merak edersen bu numaradan ararsın." dedim.

"Teşekkür ederim." Gülümsedi. "Clarke'a dikkat et."

"Ona bir şey olmasına izin vermem." Abby'e güven verici bir gülümseme yolladım. Bu doğruydu, Clarke'ı korumak için elimden geleni yapardım. "Pazar gecesi döneceğiz." Ah uzaklarda iki gün, Clarke'la birlikte.

Clarke çantasıyla birlikte koşarak merdivenlerden indi.

"İyi eğlenceler kızlar. Arabayı dikkatli kullanın."

"Görüşürüz anne." Clarke annesine sarıldı.

"Hoşça kal Abby." Arabaya yöneldik.

"Nereye gidiyoruz?" Arabaya biner binmez Clarke sorusunu yöneltti.

"Buradan uzak bir yere." Gülümsedim. Benimle gelmeyi kabul ettiği için mutluydum.

-----------------------------------------------------------------------

Clarke

İki saatten fazla olmuştu yola çıkalı, benzin ve atıştırmalık bir şeyler almak için bir kez durmuştuk. Neredeyse akşam olmuştu ve Lexa hala gideceğimiz yeri söylemiyordu. Sürprizleri seviyordu.

Ormanlıklardan gidiyorduk.

"Bu bana korku filmlerini hatırlatıyor." dedim.

"Nasıl bilebilirsin? İzlemiyorsun."

"Herkes bilir." Kıkırdadım.

Bir gölün yanındaki büyük ahşap bir eve vardık. Günün son ışıkları göle vuruyordu.

"Neredeyiz? Tanıdık geliyor." Daha önce burada bulunduğumu hissettim.

"Ailelerimizle birlikte küçükken buraya gelirdik."

Eşyalarımızı alıp eve girdik. İçerisi dışarıdan daha güzel görünüyordu. Her yer ahşaptı.

"Ateş yakmak için kulübeden biraz odun alıp geleceğim." Lexa çantasını kapının yanına bırakıp gitti.

Etrafı gezdim ve kontrol ettim. Merdivenlerden yukarı çıkmak istemedim. İzin almadığım bir yere çıkmak istemiyordum.

İçeri geri döndüğümde Lexa şömineyi yakmaya çalışıyordu. Koltuğa oturup bunu bile kusursuz yapışını izlemeye başladım.

"Aç mısın?" Yanıma oturdu.

"Hayır, teşekkür ederim." Yolda gelirken bir şeyler yediğimiz için aç değildim. "Planın var mı?" Omzuna yaslandım.

"Bir şeyler düşündüm."

"Dur tahmin edeyim bana söylemeyeceksin."

"Hayır." Sırıttı. O ve sürprizleri..

"Peki ya şimdi ne yapacağız?"

"Hiçbir şey. Sadece dinlenelim. Uzun bir yolculuktu ve yarın için dinlenmeye ihtiyacımız var."

Omzundan kafamı kaldırıp onu öperek koltuğa uzanmasını sağladım.

"Güzel olur ama biraz korkutucu." Üstünden kalkıp yanına uzandım. Ateş etrafı ısıtırken o da kolunu bana sardı.

Lexa güldü. "Merak etme. Eğlenceli olacak." Sıkıca sarıldı.

Bedenlerimiz birbirini ısıtırken yavaşça uykuya daldım.

She's Special | GirlxGirlWhere stories live. Discover now