1.1

2.2K 125 22
                                    

Clarke

Salonda uyandım. Telefonumu kontrol ederken Lexa'nın bana bıraktığı kağıdı gördüm. Üzerinde telefon numarasının yazılı olduğu kağıdı cebime koyup annemin eve gelip gelmediğini kontrol etmek için yukarı çıktım. Odasına baktığımda uyuyordu.

Onunla konuşmak istemediğime karar verdim Anahtarlarımı alıp evden çıktım. Arabama bindim. Nereye gideceğim hakkında bir fikrim yoktu. Octavia Lincoln'la birlikte, Raven evden çıkmayacaktı. Biriyle konuşmaya ihtiyacım vardı.

Raven, Lexa'yı öptüğüm dışında her şeyi anlattığım biriydi. Lexa'yı öptüğümü henüz anlatmaya hazır değildim.

Raven'ın evine gelip kapıyı çaldığımda kapıyı annesi açtı.

"Günaydın Clarke." Raven'ın ailesini pek tanımıyordum. Çünkü onlarla birlikte yaşamıyordu. Kapıyı annesi açtığında şaşırmıştım.

"Günaydın Bayan Reyes. Raven evde mi?"

"Maalesef değil. Monty birlikte üzerinde çalıştıkları proje için yardım istedi. Raven da gitti." Gözlerini devirdi. "Ne kadar süreceğini bilmiyorum, üzgünüm."

"Sorun değil. Daha sonra görüşürüm. Teşekkür ederim." diyerek arabama döndüm. Tabii ki ihtiyacım olduğunda evde değildi. Başka zaman olsa kesinlikte evde inekliyor olurdu.

Arabamda başka kiminle konuşacağımı düşünerek oturdum. Lexa ile konuşabilirdim ama şu an istemiyordum zaten biriyle konuşma ihtiyacı duymamın sebebi oydu. Geriye sadece biri kalıyordu.

Kapıyı çalıp bekledim. Biraz bekleyişin ardından kapı açıldı.

"Clarke."

"Hey Bell. Lütfen kapıyı kapatma."

"Ne istiyorsun Clarke? Octavia burada değil."

"Biliyorum ben seni görmeye geldim." Beni içeriye davet etmeden önce yüzüme baktı. "Benden nefret ettiğini de biliyorum Bell."

Yukarıdan aşağı beni süzdü. "Senden nefret edemem Clarke."

Gülümsedim. "Birileriyle konuşmam gerek ve seninle konuşabileceğimi düşündüm. Sonra buradayım işte." Gözlerimin dolduğunu hissedebiliyordum.

Oturduk ve dün gece Lexa'nın söylediği her şeyi ona anlattım.

"Annemin neden doğruyu söylemediğini anlayamıyorum." Göz yaşlarım kendini serbest bırakmıştı.

"Üzgünüm Clarke. Belki de seni üzmemek için anlatmamıştır." Ağladığımı görünce bana sarıldı. Ben de kollarımı olabildiğince ona kenetledim. O, her zaman güvenip, her şeyimi anlatabileceğim biriydi. Çekildiğimde önce gözlerime baktı. Sonra bakışları dudaklarıma kaydı ve dudaklarını, dudaklarımla birleştirdi. Elim yanağına uzandı. Kendimi geri çektim.

"Clarke?"

"B-bunu yapamam Bellamy." Çabucak kalkıp kapıya yöneldim.

"Clarke." Arkamdan bağırdı ama geri dönüp bakmadım.

Arabaya bindim ve başımı direksiyona dayadım. Bellamy'nin beni sevdiğini biliyordum ama ben onu sevmiyordum, o şekilde değil. İçimde öfke hissettim. Beni öptüğü için Bellamy'e, buna izin verdiğim için kendime.

Eve gitmeye karar verdim. Annemle er ya da geç yüzleşecektim.

---------------------------------------------------------

Lexa

Henüz Clarke'dan haber almamıştım. Bütün gün bekledim ama ne aramıştı ne de mesaj atmıştı. Bir kaç kez onun evine gitmeyi düşündüm ama sonra vazgeçtim. Eğer benimle konuşmak isterse konuşacaktı.

Yiyecek bir şeyler almak için aşağıya indim. Bütün gün bir şey yememiştim, aç hissetmiyordum ama düşüncelerimi Clarke'dan uzak tutmak için biraz yemek yemeye karar verdim.

"Selam Lexa." Annem mutfak tezgahında oturuyordu.

"Selam." Annemle fazla konuşmamıştım. Onu en son kamptan döndüğümde görmüştüm.

"Acıktın mı? Indra'ya bir şeyler yapmasını söyleyebilirim." Indra bizim hizmetçimizdi. Evi temizler, yemek yapar, kıyafetlerimi yıkardı felan. Ona yakındım ve elimden geldiğince yardım etmeye çalışıyordum.

"Hayır kendim bir şeyler hazırlayabilirim." Indra bizim hizmetçimiz olsa bile daha çok aileden gibiydi. Uzun zamandır bizim için çalışıyordu.

Buzdolabında bir şeyler bulmak umuduyla kapağı açtım. Dün geceden kalma gibi görünen tencereyi açıp içine baktım. Hah! Spagetti güzel. Onu ısıttım ve masaya oturdum.

"Ee kamp nasıl geçti?" Annemin neden sorduğunu anlayamamıştım çünkü benimle pek ilgilenmezdi.

"İyi." Ayrıntıları anlatıp onu sıkmak istemedim.

"Güzel. Bu gece babanla buluşmak için Chicago'ya uçacağım. Salı gününe kadar da evde olmayacağım. Evde Indra'yla kalacaksın. İyi olacağınızdan şüphem yok."

"Her zaman iyiyiz." Annem ara sıra babamı görmek için ya da gezmek için yolculuk yapardı.

"Kuralları biliyorsun, parti yok."

Gözlerimi devirdim. "Biliyorum." Birbirimize başka bir şey söylemedik.

Konuşmamız bittiğinde odama döndüm. Clarke'tan hala haber yoktu.

Lütfen benden nefret etme Clarke. Lütfen.

---------------------------------------------------------

Clarke

Ağlayarak merdivenleri çıktım.
Annem babamın ölümüyle ilgili gerçeği sakladığı için benden özür dilemeye çalışmıştı ama duymak istemiyordum. Lexanın ailesinden bahsetmedi ve bende konusunu açmadım. Gerçekleri Lexa'nın anlattığını söylemedim. Anneme çok yakındım ve birbirimize nerdeyse her şeyi anlatırdık. Neden bana gerçeği söylemedi? Babamın nasıl öldüğüne üzülmedim, sonuçta oldu ve ben geçmişi değiştiremem. Annemin olanları değiştirerek anlatmasına kızgınım.

Elimi cebime atıp Lexa'nın bıraktığı kağıt parçasını çıkardım. Ona mesaj atıp atmamakta kararsızdım. Telefonumu çıkarıp yazmaya başladım.

Ben: Hey Lexa. Ben Clarke. Oraya gelsem, konuşsak?

Cevap vermesi uzun sürmedi.

Lexa: Tabii olur. Nerede yaşadığımı biliyor musun?

Clarke: Hayır.

Lexa: Polis Caddesi Numara 317.

Anahtarlarımı alıp merdivenlerden aşağıya indim. Kapıyı açtım. Arkamdan gelen sese döndüm.

"Clarke nereye gidiyorsun?"

"Bir arkadaşımın evine gidiyorum."

"Olanlar hakkında konuşmalıyız Clarke."

"İstemiyorum, şu an değil. Zamana ihtiyacım var."

"Pekala ne zaman evde olacaksın?"

"Bilmiyorum. Bekleme." Diyip evden çıktım.



She's Special | GirlxGirlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin