🔥 1.BÖLÜM: VASİYET 🔥

2.3K 128 97
                                    

  Canlarım merhaba umarım iyisinizdir.  Bir paranormal korku hikâyem ile daha karşınızdayım. Azab-ı Aşk ve Ervah hikâyelerimin ardından umarım bu hikâyemi de severek okursunuz.

Acıtasyon vs. Yapmak için söylemiyorum. Sadece ufak bir duyuru yapmak istiyorum. Doğuştan görme engelim nedeniyle telefon ve bilgisayarımı ekran okuma programımla kullanıyorum. Ekrandaki yazıları ve bastığım tuşları bana sesli olarak okuyor. Bazı yazım, isim vb. Hatalar yapabilirim. Kırıcı olmadan hata yaptığım yerlerde uyarırsanız çok mutlu olurum.

Oy ve yorumlarınızla yanımda olursanız beni çok mutlu edersiniz. Kocaman sevgilerimle...🖤

İlk bölümü engelleri kalemim ile aşarken yanımda olan siz değerli okurcanlarıma ithaf ediyorum.
İyi ki varsınız.🖤🖤🖤

           ~~~~~~~

  Ağlamak çare olur muydu ölümün bizden alıp götürdüklerine? Bir göz yaşı geri getirebilir miydi son nefesini veren yakınlarımızı geri bize?

  Gözyaşları süzülürken yanaklarından sessiz iç çekişlerinin izi kalıyordu arabanın soğuk camında. İçindeki ağlama dürtüsünü bir türlü bastıramıyordu. Neşe kaynağım dediği babasının ölüm haberini aldığı andan itibaren yüreğinde volkanlar patlıyordu. Babasını bir daha göremecek olma ihtimalini kabullenmek istemiyordu.

O haberi aldığı andan itibaren iyi değildi. Ve bundan sonra hiçbir zaman eskisi kadar iyi olamayacaktı. Bakışları kapkara bulutlara değdiğinde gözünden yağmur damlası misali bir damla yaş aktı ve yüreğindeki yangını daha da harladı.

  Babası ve annesi insanların uğursuz diye tabir ettikleri o köyden ayrıldıktan sonra  bir daha geri gelmemişlerdi. 

  Şimdi ise babasına karşı son görevini gerçekleştirmek için annesi ve kardeşiyle birlikte köye gidiyordu.

  Bu ne yaman bir çelişkiydi. Eskiden bu köye gelmeyi çok istese de babası katı bir şekilde bu isteğine karşı çıkıyordu. Şimdi ise vasiyetinde yazdığı mezara gömülmesi için babasını kendi elleriyle köye götürüyordu.

  Hafif hafif çiseleyen yağmur hızını yavaşça arttırırken gök gürültüsünün korkutucu tınısı içini ürpertiyordu.

  Oldu olası gök gürültüsünden nefret ederdi. Bazı geceler gördüğü korkunç kâbusların sonunda kulakları sağır edecek bir gök gürültüsüyle uyanırdı.

  Başını iki yana sallayarak kötü anılarından düşüncelerini uzaklaştıran Ebrar başını yan tarafında ağlayarak oturan annesinin omzuna koyup gözlerini kapattı. Gördüğü son şey ise öndeki cenaze arabasındaki babasının tabutuydu.

Birkaç saat sonra köye gelmiş babasını vasiyet ettiği yere gömmüşlerdi. Şimdi ise taziyeleri kabul etmek için halasının evine gelmişlerdi. Bir koltukta öylece oturmuş geleni gideni izliyor, arada taziyeleri kabul ediyordu.  Çevresindeki çoğu kişiyi tanımıyordu. Bazı akrabalarını bile ilk defa babasının cenazesinde görmüştü.

Salona simsiyah giyinmiş yaşlı bir kadın girdi. Gözlerine çektiği sürme ve alnının ortasındaki dövme ile çok değişik görünüyordu.

Yaşlı kadın kendisine doğru gelip elinden tuttu ve onu ayağa kaldırdı.

" Kızım seninle yanlız görüşelim. Diyeceğim önemli şeyler var. "

Ebrar şaşkıkla başını tamam anlamında sallayarak yaşlı kadını takip etti ve birlikte evin boş bir odasına girdiler.

Kadın hiç beklemeden çarşafının içinden bir anahtar ve mektup çıkarıp Ebrar'a uzattı.

Bunları başına birşey gelirse sana vermem için baban bana emanet etmişti. Artık emanetlerin sahibine kavuşma vakti geldi. Bak kızım bu mektubu asla birinin yanında okuma ve kimseye tek bir söz söyleme. Gideceğin o eve tek başına git. Babanın daha fazla acı çekmesini istemiyorsan bu dediklerimi yap.

TUTSAK HÜDDAM ( Tamamlandı)Where stories live. Discover now