I/yürü ve unut

15.3K 1.1K 274
                                    

"Bu akşam bizimle geleceksin, değil mi?" Hoseok elindeki notları derslikten çıktığımız gibi buruşturup çöpe attı.

"Niye attın onları?" Dedim konuyu geçiştirme şansım varmış gibi.

"Yılın son dersinden çıktık, onlarda not değil karalamaydı zaten. Tae'den alırım notları." Ellerini kotunun cebine yerleştirdi ve önüme geçerek geri geri yürürken yüzündeki o gevşek sırıtmayla yüzüme baktı.

"Ayrıca sana bir şey sordum, Jungkook. Geliyorsun, değil mi?" Gözlerimi devirerek elimde çevirip durduğum defterimin kapağını kapadım.

"Hayır tabii ki, Hoseok. Orada ne işim var benim? Ayrıca tezimi son bir kere kontrol etmem gerek, yarın teslim günü." Yüzündeki sırıtmayı sildi, ağzını sinir ve şaşkınlık arası bir tavırla araladı.

"İkimizde geçen haftadan tezini bitirdiğini ve her şeyin hazır olduğunu biliyoruz, Jungkook. Bahane uydurma, iki hafta sonra mezun oluyoruz ya! Geleceksin tabii!" Sonuna doğru yükselen sesiyle sınıftan çıkan birkaç kişinin garip bakışlarına maruz kalmamız onun umurunda bile değildi.

"Finaller var ve sen mezuna kalmıyor muydun hem? Ayrıca ısrar etme işte gelmeyeceğim." Çıkış kapısına doğru yürürken Taehyung'u gördüm, telefonla konuşuyordu. Hoseok onu görmeden benim önümden yürümeye devam etti.

"Finaller varsa var, ne olmuş yani? O da geliyor diye böyle bahaneler uyduruyorsun, değil mi? Ayrıca mezuna kalan ben değil Namjoon'du, neyin var senin?" Sallana sallana yürürken omzunu hafifçe benimkine çarptı. Onay almak için yaptığı bir çeşit hareketti sanırım.

"Senin dünya umurunda olmayabilir ama benim umurumda. Finaller pazartesi başlıyor, tezimin daha çıktısını almadım, üstelik evimi bok götürüyor ve hafta sonu annemlere uğramam gerek. Yani yarın sabaha ayık kafa olmalıyım. Bir de söylemeden geçemeyeceğim, inan bana umurumda olmayan tek şey o."

Yalan, eve gider gitmez üzerimdeki her şeyi fırlatacağım ve dağınık, üstelik eskiden onun da yattığı, yatağımıza yatıp hiçbir şey yapmadan saatlerce oturacağım. Belki ağlarım, belki evi biraz daha dağıtırım ve annemin yoğun ısrarlarını geçiştirip bu hafta da yanlarına gitmemek için bahane uydururum. Tezimin çıktısını da çoktan aldım, hatta bir parmak tozun yüzeyini kapladığı çalışma masamın üzerinde duruyor.

"Bunların hepsini eve gidince akşam buluşana kadar halledebileceğini ikimiz de biliyoruz, Jungkook. Hem fazla bir şey içmezsin ve ertesi gün tezini teslim ettikten sonra sizinkilere geçersin. Ayrıca senin o çatlak hocan nasıl bir kafayla tezini cumartesi teslim etmeni isteyebilir? Resmi tatil günü falan hani?" Omzumu silktim ve okulun kapısından çıkar çıkmaz kampüsün bahçesini esir alan güneşten nasibimi tam yüzüme vuran ışık huzmeleriyle aldım.

"İstediğini söyle, Hoseok. Bu akşam gelmiyorum, işte o kadar."

"Seni Taehyung'a havale edeceğim, hakkından ancak o gelir. Daha fazla uğraşamam." Kafamı iki yana sallayıp ona cevap bile vermezken etrafa bakındı, her zamanki gibi kendi kendine konuşmaya başladı.

"Sahi nerede o, gördün mü?"

"Hayır, görmedim." Dedim yalan söylemeyi seçerek. Bir de onun çenesiyle uğraşamazdım.

"Derse de girmedi bu salak, devamsızlıktan kalmasa bari." Yeniden omuz silktim. Hoseok'un çenesini tutacağı yoktu, bir an önce onu atlatıp eve gitmeliydim. Evet, kesinlikle yapmam gereken Hoseok dışında başka kimseyi görmeden eve gitmekti.

"Ben eve geçiyorum." Dedim Hoseok'un bana dönmesini sağlayarak.

"Bay Han'ın dersi var, kalmayacak mısın?" Kafamı iki yana salladım.

"Hayır, tüm notları var bende. Büyük ihtimalle saçma sapan yıl sonu konuşması yapıp herkesle zorla toplu fotoğraf falan çektirecek." Hoseok panikle kaşlarını kaldırdı.

"Aman tanrım, toplu fotoğraflarda iğrenç çıkıyorum. Yerime imza atacak birini bulmam lazım. Sen notları verirsin bana, değil mi?"

"Bakarız." Dedim geçiştirerek. Benden notları isteyecekti elbette, bende verecektim. Tabii, istediğim bir şeyi yaptırdıktan sonra.

"Ben gidiyorum artık."

"Eve mi geçiyorsun yani? Kalsaydın, takılırdık." Dedi dudaklarını büzerek.

"Evet, çok sıcak. Başka zaman." Sol koluma hafif bir yumruk attı.

"Tamam, git bakalım. Seni Taehyung'a yönlendireceğim bu arada, şimdiden kolay gelsin." Kıkırtısı o an için en sinir bozucu şeydi.

"Görüşürüz." Diyerek el salladım ve arkamı döndüm. Önüme bakarak spor ayakkabılarımın solmuş rengini inceliyordum ve birden kafamı kaldırma ihtiyacı hissettim.

Lanet olsun ki hep bakmamam gereken yerlere bakıyordum. Yoksa tam olarak bana doğru gelen onu görmemin imkanı olmazdı. Siyah kollarını sıvadığı bol, beyaz desenli gömleğinin içine askılı bir tişört daha giymiş, her zamanki siyah dar pantolonu ve beyaz spor ayakkabılarıyla 'bakışlarını sakın üzerimden çekme' diye bağırıyordu sanki bana. Halbuki kendime söz vermiştim, bir daha asla onun olduğu tarafa bile bakmayacaktım. Tabii tek bir söz dışında, benim verdiğim tüm sözlerin vadesi kısa oluyordu tıpkı bunun olduğu gibi.

Bir kere bile yüzüme bakmadı. Diğer günlerde yan yana, karşı karşıya ve yakın mesafelerde birbirimizin bakış açısına girmiş olsak bile bana asla bakmamıştı. Üç hafta önce çekip gittiğinden beri gözleri benden teğet bile geçmemişti. Bana doğru birkaç adım daha attı, yanımdan hızla geçti, gömleğinin eteği bileğime değdi. Yürüdü, yürüdü ve Hoseok'a neşeli sesiyle merhaba dedi. Yanımdan geçtikten sonra gülümsemeye başladığına adım gibi emindim. Kalbim acı bir sancı ile büzüştü, göğüs kafesimin içinde küçücük kaldı. Avuçları mı oradaydı? Kalbimi sıkan o muydu? Oh hayır hayır, elleri şu anda Hoseok'un üzerinde olmalıydı. Benimle meşgul olmayı bir kenara bıraktım, beni düşünmeyi bile boş vakit olarak görüyor olmalıydı.

İşte bu yüzden bu akşam içinde onun da olduğu grupla eğlenmeye gitmeyecektim. Beni istemediğini adım gibi bildiğim bir yerde işim neydi ki?

Yürü Jungkook. Hızla, bir kere bile arkana bakmadan yürü. O gün seni ağlarken bir başına bıraktığı günü hatırla, içindeki özlemi ona olan öfkeni sildiğin gibi sil. Onu sevmeyi unut. Onu, hissettirdiklerini ve hissettiklerini unut. Yürü, unut, yürü ve unut.

Yürüdüm fakat asla unutamadım. Ne onu, ne de o gün tenime değen kumaşının hissettirdiği acıyı asla unutamadım.

*

Şimdi öyle hemen barışıp, öpüşüp, koklaşmalarını beklemek ayıp olur. Süründürmek lazım :)

apego ¦ jikookWhere stories live. Discover now