X/fall in love tonight too

8.7K 905 329
                                    

Ne yazık ki Park Jimin'i deli etme planlarım suya düşmüştü. Çünkü arabaya bindiği gibi arka koltuğa geçmiş, kulaklıklarını takmış ve gözlerini yummuştu. Namjoon ise oflaya puflaya yanıma oturmuş telefonundan navigasyonu açarak birkaç kez Jimin'in uyuyup uyumadığını test etmek için ona seslenmişti.

"Sanırım gerçekten müzik dinliyor. Buradan sağa dön." Namjoon dikiz aynasından yeniden onu kontrol etti ve ben kendimi ona bakmamak için zorladım.

"Beni dinleyecek kadar umursadığını sanmıyordum zaten." Direksiyonu sağa kırarken önümüzdeki caddede yavaş yavaş ışıkları yanmaya başlayan lambaları izlerken ne dediğimin farkında bile değildim.

"Bugün aranızdaki konu gereksiz yere büyüdü, Jungkook. Hatalı olduğumu biliyorum fakat bizim için bir şey yapmak istemiştim. Bütün sene köpek gibi çalıştık ve rektör bütçemizden kısıp durdu. Tüm o paraları cebe indirdiklerini görüp sesimi çıkaramadığımda deliye döndüm. Ben de gezi düzenlemek bahanesiyle kapılarını çalıp ek bütçe isteyip durdum işte." Namjoon omuzlarını silkerek kendi penceresinden sola doğru baktı. Direksiyonun bu adada sağda olması alışmamı biraz geciktirmişti fakat şimdilik her şey yolundaydı. En sonunda kafamı kaldırdım ve dikiz aynasından Jimin'in hareketsiz duran bedenine baktım.

"Sorun değil, Namjoon. Sorun gerçekten bu değil. Herkes her şey aynıymış gibi davranıyor fakat hiçbir şey aynı değil. En başındaki arkadaşlık Jimin ve ben için olamaz artık." Devam etmeden önce durdum, sebebi bilinmezdi.

"Duymadın mı, artık onun hiçbir şeyi değilim." Elimin birini direksiyondan çektim ve vitesi değiştirdim. Namjoon'un yeniden sağa dönmemi söylemesiyle birlikte direksiyonu sağa kırdım.

"Jimin çok dengesiz biri. Hayatı boyunca böyle oldu, zor bir çocuk Jungkook biliyorsun. Beni onun hareketleri şaşırtmadı hiç. Ama senin bu kadar çabuk pes etmiş olman..." Başımı çevirdim ve bakışlarımı kısa bir süre Namjoon'un sıkıntılı yüz ifadesinde gezdirdim.

"Ya ne yapsaydım? Gitti, terk edildim. Bundan daha ağır ne olabilir ki? Aşık olduğum adam tarafından terk edildim. İnatçı ve istediğini elde eden biri olabilirim fakat gurursuz değilim, Namjoon. Hepiniz aynı şeyi söylüyorsunuz fakat birinizin bile kendini benim yerime koyduğunu düşünmüyorum." Sesli bir nefes verdiğini duydum. Jimin arka koltukta kıpırdandı. Bakışlarım yeniden aynadan ona kaydı, oturduğu alanda iyice yayıldı. Derin bir uyku çekiyor olmalıydı. İçimi çekerek yeniden yola odaklandım.

"Bunun zor olacağını biliyordun. En başında hepimiz seni uyardık."

"Jimin'in ne kadar zor biri olduğunu bana mı öğretecektiniz? Yapma, Namjoon. Onu gözüm kapalı çizerim ben. Sadece... Sadece..." Sessizlikte Namjoon'un elindeki telefonun navigasyonundaki komut duyulduğunda denilene uydum ve ışıklardan sonra sola döndüm.

"Sadece kimse, en başta da Jimin, benim ne kadar kırılabileceğimi anlamadı. Herkes zor olduğu için Jimin'in peşini bırakmamam gerektiğini söyledi, benim üstümde durdu. Fakat kimse, hiç kimse Jimin'e hatalı olduğunu söyleyen bir kelime bile sarf etmedi. Ben söylerdim, ilişkimiz boyunca da söyledim. Beni terk ettiğinde bunu söylemek bana düşmezdi, bu sefer değildi. Değildi işte." Sonlara doğru sesim kısıldığında pes edercesine omuzlarımı düşürdüm. Ben çoktan yenilmiştim.

"Bilemezsin." İleride, yolun sonunda sokağın köşesinde duran arabayı ve arabadan inen çocukları gördüğümde gözüm arabayı park edecek bir köşe aradı.

"Hiç birimizin Jimin'e olan tutumunu bilemezsin. Fakat Jimin bu, uslanmaz inatçı bir adam." Sağdaki sokak lambasının altındaki boş yeri gördüğümde direksiyonu oraya doğru kırdım.

apego ¦ jikookWhere stories live. Discover now