XII/your lips, my lips, apocalypse

9.5K 880 388
                                    

"Günaydın." Elimdeki torbaları girişe bıraktıktan sonra ayağımın yardımıyla kapıyı kapadım.

"Günaydın, ne zaman kalktın da dışarı çıktın sen?" Yoongi elindeki kahve kupasıyla girişteki masaya ilerlediğinde ben ayakkabılarımı çıkarıyordum.

"Pek uyku tutmadı, ben de turladım biraz. Dolapta yiyecek pek bir şey yoktu. Alışveriş yaptım. Aç mısın? Diğerleri kalktı mı?" Eğilip poşetleri masaya boşaltmaya başladığımda Yoongi atıldı.

"Mutfakta boşaltsana. Bir daha oraya taşıyacaksın sonra." Omuz silktim ve yaptığım işe devam ettim.

"Çoğu hazır zaten, yalnızca pakedi açılacak." Yoongi her zamanki gibi sessiz kalmayı tercih etti ve karşımda duran sandalyeye yerleşti.

"Diğerleri kalktı mı demiştim?" Kafamı kaldırıp önüme gelen tutamların arasından ona baktığımda çoktan bana bakıyor olduğunu anladım.

"Hayır."

"Gideyim de uyandırayım o zaman, senin yardım edeceğin yok." Doğrulup yukarıdaki odalara çıkmak için merdivenlere yöneldiğimde beni durdurdu.

"Jungkook." Arkamı döndüm ve tırabzanlara tutunurken cevapladım.

"Boşver şimdi onları, saat daha erken. Gelsene biraz konuşalım." Yoongi'nin ciddi sesiyle kurduğu şu iki cümle beni anında yerime mıhlamayı başarmıştı.

"Ne konuşacağız?" Arkamı döndüm ve dün tıpkı Jimin'in yaptığı gibi sırtımı tırabzanlara yasladım.

Ah, aklıma düştü işte yine.

Saatlerce onu izlememin ardından ayaklarımı sürüye sürüye odama geri dönmüştüm, çünkü lanet olası güneş doğmak üzereydi ve ben bir gram uyuyamıştım. Birine yakalanmak da tercihlerim arasında değildi tabii.

"Ne olduğunu tahmin ediyorsun bence?" Kaşlarını kaldırdı ve dudaklarını ıslatarak direklerini ahşap masaya yasladı.

"Öyleyse başka bir konudan bahset ya da hiç konuşma Yoongi. O konu hakkında konuşmak istemiyorum."

"Konunun adını birde senden duymak isterim." Oynadığı oyunlar ve kullandığı çetrefilli laflarla aramızdaki en kurnaz kişiydi Yoongi. Üç kere düşünür, bir kere konuşurdu. Gereksiz cümleler kurmaz, boş cevaplar vermez ve her espriye gülmezdi. Ciddi birisi de değildi fakat kıyaslayacak olursam asla Hoseok gibi biri de değildi.

"Oyun oynayacak havamda değilim, Yoongi."

"Oyun oynarsam inan ki bunu anlamazsın Jungkook, sadece kendine dürüst olmanı istiyorum." Oflayarak kafamı arkamdaki beton duvara vurdum.

"Peki ya sence buna gerek var mı? Gerçekten mi Yoongi? Hepiniz tek tek mi geleceksiniz? Beni yoruyorsunuz."

"Sadece senin üzülmeni istemiyorum. Ben sen aşk acısı çekiyorsun diye sana sarılacak bir tip değilim ya da ağla diye sana omzumu uzatacak bir arkadaş. Fakat yüzüne doğruları vurmak için canını acıtacak kadar da dostunum." Sessiz kalarak kafamı yukarı kaldırdım ve beyaz tavanı izlemeye başladım.

"Eğer onu hâlâ atlatamıyorsan, ki göründüğü kadarıyla öyle, onunla konuş. İçini dök, beynini yiyip duran şey bırak biraz da onu yesin. O biraz da çıldırsın." Kafasını iki yana sakladığını hayal meyal gördüm. Daha sonra ağzından tok bir 'hah' sesi çıktı.

"Ona nasıl baktığını görüyorum. Ondan nasıl kaçtığını, ona nasıl korkak cevaplar verdiğini... Onun hâlâ senin zayıf noktan olduğunu biliyorum. Fakat..." Duraksadı ve ben kafamı indirip ona bakana kadar da konuşmadı.

apego ¦ jikookWo Geschichten leben. Entdecke jetzt