II/i've lost everything

11K 1K 710
                                    

"Cidden burada olduğuma inanamıyorum." Kendi kendime söylenirken yüksek müzik sesinden duyulmayacağımı düşünmüştüm. Pekala, yanlış düşünmüşüm.

"Bana ne kadar dayanabilirsin ki?" Kulağımın arkasındaki saçlarla oynayan Taehyung, gevşek gevşek gülerken boşta kalan eliyle de birasını içiyordu.

"Sen benim elime düşeceksin, Tae." Elini saçımdan çekerek kulağının etrafında salladı.

"Ne dedin, duyamadım?" İkimiz de duyduğunu bal gibi biliyorduk. Çünkü az önceki ses tonumu kullanmıştım. Yalnızca işine gelmiyordu.

"Diyorum ki, yazdım bir kenara." En azından iyi yanından bakacak olursak Jimin henüz gelmemişti. Belki de gelmekten vazgeçmişti. Midesini üşütmüştü? Başka bir programı vardı? Belki biriyle randevusu vardı?

Pekala, gözümün önündeki hayal sahnesine yazılan listede sonuncusunun üzerini kara kalemle karalamıştım bile. Ben başka seçenekler aramaya çalışıp, kendimi onun gelmeyeceğine ikna etmek için çabalarken Taehyung yanımdan içki almak için kalktı. Ben de bu sayede onun nihayet gözünün üstümde olmamasını fırsat bilerek Hoseok'un üzerine delici bakışlarımı diktim. Karşımda oturduğundan mıdır yoksa kendi ağına düşürecek biri olmadığından mı, bakışları hemencecik benimkileri buldu. Dudaklarını büzüp bana öpücük yollayarak el salladı.

"Piç." Diyerek ağzımı oynattım. Kaşlarını çattı, işaret parmağını alayla bana salladı. Benimle resmen dalga geçiyordu. Her şey onun başının altından çıkmıştı. İstediği o notları ona asla vermeyecektim, göt biti gibi dibimde dolaşsa bile.

"Oh tanrım, burası neden bu kadar sıcak?" Taehyung elinde ağzına kadar dolu olan Arjantin bardağıyla geri geldiğinde ceketinin yakasını silkiyordu.

"Çünkü haziran ayındayız ve ceket giyiyorsun, geri zekalı." Bağıra bağıra söylediğimde bardağını cam masaya vurarak bıraktı ve elini enseme çarptı.

"Sussana sen biraz. İçtiğim birayı bile burnumdan getirdin ya. Memnun ol biraz, memnun."

"Ne memnun olması ya? Zorla buraya getirildim resmen! Hem de niye? Bayan Lee'nin bir dersini kaçırdım ve notları sende var diye. Ben gerçekten akılsız bir varlığım." Taehyung dişlerini göstererek her zamanki o iğrenç gülüşünü yaptığında bana laflarımın geri dönüş yapacağını anlamıştım.

"Yeni mi anladın?" Geri dönüş yaptığı gibi cevap da verememiştim. Çünkü Hoseok kahkaha atarak ayağa kalkmış ve masadaki herkesin ona dönmesini sağlamıştı.

"Sonunda!" Masadan uzaklaşarak sağ elini havaya kaldırarak coşkuyla adımlarını attı. Sanırım çoktan kafayı bulmuştu ama benim için sorun olan şey asla bu değildi.

Sorun, az önce kapıdan içeri giren Jimin'in yanımıza doğru geliyor oluşundandı.

Hızla yürüdü, yalnızca Hoseok'a baktı. Tüm samimiyetiyle gülümsüyordu, bu biraz canımı yaktı. Beni görmüyor oluşu değil, böylesine içten gülebiliyor oluşu canımı yaktı çünkü ben gülemiyordum. Çünkü ben bir başkasının gözlerine bakıp onu görmezden gelemiyordum. Adım kadar emindim ki, Jimin mekana girip bizi gördükten sonra masada oturan herkese bakmıştı. Çünkü bunu hep yapardı. Beraber el ele gittiğimiz bir yerde buluşacağımız insanlar tanıdık dahi olsa önce onları kısa bir süre inceler ona göre insanları karşılardı. Yani biliyordum ki, Jimin burada olduğumu görmüştü yalnızca umurunda değildi.

Hoseok'un havaya kaldırdığı eline kendi elini hızla çarptı. İkisindeki bu coşkulu özlemin sebebi neydi, hiçbir fikrim yoktu. Halbuki daha bu sabah görüşmüşlerdi. Kısaca sarıldılar, ayrılıp masanın etrafındaki rahat koltuklara yan yana, tam karşıma oturdular. Bakışlarımı ikisinin üzerinden çekerken Taehyung'un oturduğu yerde doğrulup kafasını sallayarak Jimin'e selam verdiğini gördüm. Taehyung'un arası biz Jimin ile ayrıldığımızdan beri pek iyi değildi. Çünkü şahit olmasam da biliyordum ki Taehyung, Jimin beni terk ettiği için onunla hararetli bir tartışma yaşamıştı. Bu yüzden ikisinin arası da bir nevi benim yüzümden açılmıştı. Fakat açık konuşmak gerekirse bu durumdan biraz bile suçluluk duymuyordum. Çünkü Jimin'in biraz olsun benim hissettiğim yalnızlığı hissetmesini istemiştim.

apego ¦ jikookWhere stories live. Discover now