XIX/try to facing

7.8K 818 123
                                    

"Bu iki salak barıştı mı yani?"

"Hepsi senin yüzünden oldu, göremedim."

"Benimle ne alakası var şimdi?

"Acaba şey yaptılar mı?"

"Saçmalama, kıyafetleri var. Ayrıca bize ne ya? İkisinin de çenesinden kurtulmuş oluruz işte. Barışsınlar."

"Ben Jimin'in kulağını çekmeden mi? Hayatta olmaz!" 

Gittikçe netleşen iki farklı kalın ses kulaklarıma dolmaya başladığında yüzümü buruşturdum. Ne dediklerini duyabiliyordum fakat hala uyuyor gibi hissediyordum.

"Kapayın çenenizi." Bu yüzden ağzımın içinde mırıldandım ve başımın altından kayan yastığı aramak için elimi rastgele yatağın üzerinde dolaştırdım. Diğer elimin nerede olduğu hakkında bir fikrim yoktu.

"Al işte, uyandırdık. Hadi gidelim, Tae."

"Uyanırlarsa uyansınlar, bana ne ya." Elim saçma sapan biçimsiz ve sıcak bir şeye çarpınca gözlerimi araladım ve hissettiğim gereksiz sıcaktan dolayı ofladım.

"Ne oluyor?" Diye sesimi yükseltince ikisinin de sesi kesildi. 

Jimin'in yüzünü uzun zaman sonra bu kadar yakından görmek, uyanır uyanmaz yaptığım ilk eylem olunca kendimi çığlık atmamak için zor tuttum. Daha sonra dün gece ki diyaloglarımız, onun bana sarılışı ve o şekilde uykuya dalışımız aklıma geldi. Tanrım, Taehyung ve Hoseok tepemizde dikiliyordu ve ben Taehyung'un gazabına uğramak istemiyordum.

"Ne mi oluyor? Siz kumrular azgınlık dönemine girmiş çiftler gibi birbirinize yapışmışsınız, bu oluyor." Bir ona bir de yanımda tüm bu seslere rağmen mışıl mışıl uyuyan Jimin'e baktım.

"İyi de sana ne bundan?" Dedim safa yatarak tüm umursamazlığımı oynarken.

"Ne demek bana ne?" Başımı hala altımda kalan Jimin'in koluna yaslarken kaşlarımı çattım.

"Evet sana ne. Ben sizin birbirinizin ağzına düşmenize bir şey diyor muyum? Sahi, evlenince mi haber verecektiniz yani?" Taehyung dudaklarını birbirine bastırarak gözünün ucuyla Hoseok'a baktı ve adeta ondan sessizce yardım dilendi. Eh, Hoseok şerefsizin tekiydi. Tabii ki sesini çıkarmadı, sırıtarak ikimizi dinledi ve kollarını göğsünde kavuşturdu. Ben ise gözlerimi dikmiş, Jimin'in tatlı kokusunu solurken bizi baskına gelmiş olan Taehyung'a hesap soruyordum. Garip bir sabahtı.

"Jungkook?" Derken onun çatallı, boğuk ve kırık sesini duydum. Baştan aşağı ürperdim ve sırıtışım dudaklarımda soldu gitti. Soluma döndüm ve tek gözünü açarak yüzünü buruşturmuş şekilde bana bakan Jimin'e dikkat kesildim.

"Ne oluyor?" Dedi tıpkı az önce benim dediğim gibi.

"Hiç, Taehyung ve Hoseok kahvaltının hazır olduğunu söylemek için gelmiş." Konuyu değiştirerek kafamı kaldırdım ve Jimin'in kolunu üzerine doğru attım. O da bundan şikayetçi olmadan kolunu ovuşturdu, uyuşmuş olmalıydı. Yatakta doğruldum ve kaşınan saç diplerimi adeta tırmalayarak boğazını temizleyen Hoseok'a döndüm.

"Şey, aslında kahvaltı hazır değil." Dudaklarını büzerek sırtını kapının pervazına yasladı.

"Niye geldiniz o zaman?" Jimin dirseklerinin üzerinde doğruldu ve esnedi.

"Sizi basm-"

"Hiç!" Hoseok birden bire bağırarak Taehyung'un tişörtünden tuttuğu gibi kendine çekti.

"Sadece sizi uyandıralım dedik. Kahvaltı hazırlamada yardımcı olmanız için." 

"Tamam, geliriz birazdan." Jimin üçümüzün arasındaki öldürücü bakışları henüz uyku sersemi olduğundan görmedi, anlamadı da. Boş boş odanın içine bakınırken konuştu öylece. Hoseok kafasını sallayarak onu onayladı ve Taehyung'u da çekiştirerek odadan çıktı, kapıyı kapatmayı da unutmadı. Hoseok'un ilk defa böyle olgun bir davranışta bulunduğunu düşünerek şaşırırken yanağımda hissettiğim sulu öpücükle bakışlarımı kapıdan çektim.

apego ¦ jikookWhere stories live. Discover now