XXV/end: apego

9.7K 727 493
                                    

Geçen zamanın gerçekten de bir değeri yoktu. Bunu geçtiğimiz bir ay su gibi akıp gittiğinde çok daha iyi anlamıştım. Temmuzun ortasında herkes sıcaktan söylenirken gezmekten de eksik kalmıyordu. Herkes hayatından memnundu, herkes çalışmaya başlamadan önceki son tatilinin keyfini sürüyordu, aslında herkes deli gibi iş arıyordu fakat bu ayrıntı canımı sıkan bir sır olarak kalmalıydı, herkes keyfine bakıyordu işte.

Sabahları geç kalkmak, istediğim kadar yatakta oyalanmak ve bunu da sevdiğim adamla yaparken tek bir çekince bile duymamak harikaydı. Düzensiz beslenmek, gece geç saatlerde uyumak hatta bazen sabahlamak, yaramazlık yapmak ve kan ter içinde kalana kadar sevişmek harikaydı. Sabahları kahvaltı bahanesiyle mutfağı batırmak, birbirimizi suçlamak ve toplamak için ufak tefek iddialara girmek, hatta onunla kavga etmek bile harikaydı.  Belki sinirlenince biraz annesine benzediğini itiraf etmek gerekirdi fakat onun içindeki o vahşi yanı görmek beni heyecanlandırıyordu işte. Ona bazen bilerek sataşıyor, onu bilerek kıskandırıyor ve onunla zıtlaşıyordum. Onu sinirlendirmek şu son bir ayda hayatımın en zevkli aktivitesi olabilirdi. Elbette bu konuda yatak ayrıntılarını atlıyorum, çünkü onlar listede numaralandıramayacak kadar mükemmeldi.

Şimdi bir akşam, Taehyung'un evinde hep beraber toplanmışken Taehyung'ların bahçesinde en sevdiğim koltukta oturup tatlı rüzgarın yüzümü yaşamasına izin verirken düşünüyordum. Düşünüyordum da, çok şey yaşamıştık. Üniversitede teker teker tanışmamız ve sonra bir araya gelmemiz, Jimin ile başlayan flört dönemi ve birlikteliğimiz, çalkantılı ilişkimiz ve iniş çıkışlı diyaloglarımız, ayrıldığımız, cehennem gibi geçen bir ay ve sonra yeniden bir araya gelmemiz... Bazen doğru hissettirmiyordu, dürüst olmak gerekirse. Bazen gerçekten de doğru hissettirmiyordu. Belki de şu an burada olan insanlar hayatımdaki doğru kişiler değildi, beraber yaşadığım adam belki de tüm ömrümü beraber geçireceğim kişi değildi. Belki de bağlılığı aşk sanıyordum, belki de, belki de, belki de... Kafamı iki yana salladım ve beni böyle düşünmeye iten her şeyden uzaklaşmaya çalıştım.

Elbette yıpranmıştım, yıpranmıştık. Çok büyük yükler altında kalmamıştık, çok büyük şeyler kaybetmemiş ya da çok büyük sınavlardan geçmemiştik. Sadece sevmiştik işte. Birileri isterse buna gençlik heyecanı desin, isterse uzun soluklu bir ilişki... Artık bir şeylere ad koymayı bırakmıştım. Çünkü ben sınır çizdikçe, ben belirledikçe o bir şeyleri çıkmaz her zaman daha yakın oluyordu. Akışına bırakmıştım. Hayatımın en çılgın döneminde, hayatımın en güzel ayını geçirirken, hayatımın aşkıyla birlikteydim. Güzel dostlara sahiptim, çok görüşmesem de her zaman beni destekleyen güzel bir aileye. Umuyordum ki ileride iyi bir mesleğe, Jimin ile geçireceğim çok uzun yıllara sahip olacaktım. Yıpranmışlıkları geride bırakmanın tek yolu buydu. Üzerine temiz, serin, yumuşak bir çarşaf çekmek... Sonra da sevdiğin kişinin elinden tutarak o çarşafın üzerine uzanmak... İşte benim de tam olarak yaptığım buydu.

Bu yüzden hızla iyileştim, iyileştik. Jimin'in yanıma taşınmasından sonra ilk iki hafta hep annesinin onu araması ve kavga etmeleriyle geçti. Hatta beni bile aradı, kapıya dayandı, neredeyse polis çağırıp oğlunu zorla evde tuttuğuma dair şikayette bulunacaktı. Oğlunun reşit bir birey olup kendi kararlarını verebiliyor olmasına alışkın değildi artık. Fakat en sonunda Jimin'in babasının müdahalesiyle biraz olsun yatışmış, en azından kapıya dayanmayı bırakmış ve psikolojik destek almayı kabul etmişti. Tabii kabul edene kadar babasının yüzünü kaç kere tokatladığından pek bahsetmek istememişti, Jimin. Bunlar yalnızca babasından telefonda dinlediği ayrıntılardı. Babasına göre zor bir dönemden geçiyordu ve eskisi gibi saldırgan olmayacaktı, ilaçlar yüzünden halsiz düşüyordu ve annesinin oğullarına ihtiyacı vardı. Jimin onu geçiştirip durmaktan başka bir şey yapmıyordu. Bu benim için de oldukça rahatsız edici bir durumdu çünkü kendimi ister istemez suçlu hissediyordum. Benimle bir alakası yoktu elbette, yalnızca sevilmemek hoş bir duygu değildi.

apego ¦ jikookTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon