o n y e d i

1.1K 79 47
                                    

  Son olarak çantamı aldığımda, odamda bulunan kitaplığa dönerek rastgele bir kitap seçtim arasından ve çantamın içine atarak odadan çıktım.

Korumalar bavulumla birlikte önden inerken merdivenlerden, ben de arkalarından onları takip ediyordum. Japonya’ya kısa süreli vedam vardı bugün ve buradan ayrıldığıma hiç de üzülmüyordum.

Bu evden çıkabildiğimde nefes alabileceğimi hissediyordum. Boğucu o gri bulutlardan kurtulabilir, herkesin garip bakışları altında ezilmekten kaçabilirdim.

Ben de öyle yapmayı tercih ettim. Hiçbirine sarılmadan, samimiyetsiz bir şekilde hafifçe eğildim önlerinde ve arkamı dönerek çıktım evden. Kapının önünde, derin bir nefes çekmiştim içime, boğuluyor hissettiğim o saniyelerde, sonunda kafamı o okyanustan çıkarabilmiş gibi hissediyordum.

Ciğerlerime dolan suları kusmak istiyordum.

Arabaya bindiğimde, elimdeki telefonun bulduğu tek isim Jackson oldu. Onu aradım tereddütsüzce ve ağlamaya başladım.

Ağladım ve birine daha, belki de beni yerle bir edeceğini bildiğim hâlde anlatmaya başladım. Bazı nefesler fazla gelirdi, bazısı ise az. Fakat sonuç asla değişmezdi, siz boğulmaya devam ederdiniz.

Ve o yardım elini oraya atan ilk yabancıya kaptırıverirdiniz kendinizi.

Benim yıllar önce, odamda ağlarken pencereme tırmanan Bambam’in yaptığı gibi.

-

9 Aralık 2004

Yatağımın altına girmiş bir şekilde uzanırken orada, o gece. Abimin yurt dışına gittiği gündü. Çok küçüktüm ve bana birkaç güne geri döneceğini söylediğini hatırlıyordum.

Birkaç günü, birkaç saat sanmıştım ve saatler ilerledikçe şiddetlenen ağlamamla odama kapanarak yatağımın altına sığınmıştım.

“Neden kimse sözünü tutmuyor?” Deyişimle, açık olan balkon kapımdan bir bedenin geldiğini hissettiğimi hatırlıyorum. Zihnime doluşan o yalnızca çorap olan ayaklar, elini yatağın altına doğru uzatmış ve beni yanına çağırmıştı.

love story | bambamWhere stories live. Discover now