o t u z a l t ı

760 43 28
                                    

“Nav evribadiii bauns!” Bambam ile Yugyeom, Jinyoung ve Jb’nin önüne geçmiş kafasını sallayarak jj project yıllarındaki şarkılarını söylerlerken, iki yaşlı adam duygusuz bir şekilde onlara bakıyorlardı.

Taa ki, kalça sahnesini yapana kadar. Odadaki herkes gülmeye başladığında, aslında girerken çaldığım ama onların duymadığı kapıyı, beni fark etmeleri için tekrar çaldım.

“Minarii~” Jackson üzerime atladığında sırtım duvara yapışmıştı doğal olarak. “Kızı öldüreceksin lan, yavaş,” Mark yanıma geldiğinde gülmeye başladım çünkü sinirim bozulmuştu.

“Aptal,” Bambam’in bana bakarak söylediği şeyle gülmem dururken, kenardaki koltuktan bir yastık aldım ve kafasının ortasına fırlattım. Neyse ki oldukça ağır bir yastıktı da, saniyesinde o küçük kafası beyin kanaması geçirebilirdi.

Ama anında öldürmezdi. Bu da benim için en iyisiydi, çünkü kafasını klozete sokarak boğmak istiyordum onu.

“Bok.” Yastıkla birlikte yanıma gelip saçımı çekerek beni bulunduğumuz odanın içindeki küçük kayıt odasına aldı ve kapıyı ardımızdan kapattı. “Hayırdır, huysuz keçi? Ters tarafından kalkmışsın bugün,” ilk defa üzerime doğru gelmeyip bilgisayara yöneldiğinde şaşkınlıktan tepki verememiştim.

Bu düzeliyordu ya..

Bilgisayardan birkaç şey yaptıktan sonra yanıma geldi ve az önce yapmadığı için mutlu olduğum şeyi yaparak düşüncelerimi haksız çıkardı. Duvarla onun arasında kalmıştım ve nefesim içime kaçmıştı.

“Soruma cevap vermedin,”

“Soru neydi?” o güzel gözleriyle, gözlerimin içine parıltılarını saçan bir şekilde baktı ve gülmeye başladı.

“Başını mı döndürüyorum yoksa?” gözlerine odaklanmaktan geç aldıladığım sorusuna karşılık göğsüne bir tane geçirdim ama yine de gerilemesini sağlayamamıştım.

“Aptal!”

“Ben de seni çok özledim,”

“Geri zekâlı!”

“Ben de seni öpmek istiyorum,” bir hışımla onu üzerimden itip odadan çıktım ve sert bir şekilde açtığım kapı yüzünden herkesin şaşkın bakışları arasında kendimi çalışma odasından dışarı attım.

Geri dönüşleri için hazırlandıkları sıra yanına gitmem tamamen benim hatamdı. Aslında onu da geçtim, yanına gitmem, yanında olmak istemem başlı başına benim hatamdı.

3 yıl geçmesine, hiçbir şey söylememesine rağmen, sevgili olmamamıza rağmen ona izin veren bendim. Bu, kesinlikle benim hatamdı.

Ve artık bitmeliydi.

Şirketten çıkıp korumalarla birlikte şirketteki arabalardan birine bindim ve beni aslında eski evime getirmelerini istedim. Orası hâlâ, benim olarak duruyordu ve neyse ki hiçbir sasaeng ya da herhangi bir fan bulamamıştı burayı. Çünkü şirketten buraya gelen yol çok karmaşıktı, kimse denese bile bizi takip edemiyordu.

  Sıkılmıştım bu hayattan. Babamdan kaçabilip, bir idol olarak çıkış yapmak ilk başta güzeldi. Bir şeylere, birilerine ulaşmak için her zamanki gibi birilerinin emirlerine uymam gerekiyordu. Yaptığımız temalar, giydiklerimiz, gittiğimiz programlarda dahi söyleyeceklerimiz, sevgilimiz... Her şey kontrol altına alınıyor, planlanıyordu ve üstelik en son söylediğimin olma ihtimali bile yoktu.

Bir de şirketin ceosu Park Jin-Young, Twice ve Got7’ın birbirleriyle sevgili olmasını istemediğini söyleyerek, aslında bize oradan olmamızın yasak olduğu bir mesaj vermişti. Bambam’de bir ihtimal bundan adım atmıyordu.

Ya da kalbi başka şeyler söylese de, aklı ona karşı çıkıyordu.

İkisinden birinde Alice vardı.

Eve girip ışıkları açtığımda, bıraktığım hâlde olmasını seviyordum. Derli topluydu, şuan içimin karmakarışıklığını rahatlatıyor gibiydi ve kendimi yalnızca koltuğa atıp, yıllarca netflix izleyebilecek yorgunlukta hissediyordum.

Bırakmalı mıydım? Her şeyden, herkesten uzaklaşmalı mıydım?

Belki de ceo haklıydı. Aşk, insanı mahvediyordu.

Televizyonu açıp eve bir kutu pizza sipariş ettim ve polarımla birlikte uzanırken öylece kanallarda dolaşmaya başladım. Çıkış yapalı yaklaşık bir buçuk yıl oluyordu ama şuan promosyonlarımız bitmiş, tam olarak tatil moduna geçebilmiştik. Aralıksız bir şekilde çok çalıştırılıyorduk ve bu konuda bizim hiçbir sözümüz geçmiyordu.

Grup üyelerinin bir kısmı ailesinin yanına gitmiş, diğer kısmı ise tatile çıkmıştı. Ben ise hala Seul’deydim. Çünkü gidecek bir yerim yoktu. Babamın bir daha beni görmek istemediğini biliyordum.

Telefonum çalmaya başladığında saçma sapan bir yerlere fırlattığımı fark ettim ve sesten onu bulana kadar üzerimdeki polara dolanarak koltuktan düştüm. Tam da bu esnada çalan kapı bana hiç yardımcı olmazken, önce polardan kurtuldum, ardından telefonu alarak kimin aradığına bakmadan açtım ve kapıya koştum.

Açtığım kapının eşiğindeki kişi, elinde pizza kutuları ile bana gülümseyerek bakan Alice’di. Diğer elinde de telefon tutuyordu ve telefondaki kişinin de kendisi olduğu hakkında konuşarak gülüyordu.

Sanırım, kötü günlerimde bir paket çikolata bile yemeye korktuğum için, benim de bütün çikolata ihtiyacımı her seferinde gidermek için gelen bir en yakın arkadaşım vardı.

Sanırım, kötü günlerimde bir paket çikolata bile yemeye korktuğum için, benim de bütün çikolata ihtiyacımı her seferinde gidermek için gelen bir en yakın arkadaşım vardı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

hyuna’nın e-dawn
İle ilgili olan instagram
açıklaması ve show görüntülerinden sonra,
bir sonraki kitabım onların shipiyle oluşursa sakın
şaşırmayın

mükemmeller!😻😻

love story | bambamWhere stories live. Discover now