o n s e k i z

1K 69 27
                                    


Billie Eilish ~ you should see me in a crown🎶

“Uyanamamış gibi duruyorsun,”

Dediğinde okulun girişinde duruyordum. Buraya neden geri dönmüştüm bilmiyordum ama ailem bir kez daha böyle bir talepte bulunursam beni Japonya’ya kadar sürükleyerek götürecekti.

“Çünkü uyanamadım.” Dedim. Bir ay boyunca gittiğim okul, geri döndüğüm okulumdan yarım saat sonra başladığı için vücudum çoktan o tempoya alışmıştı. Ama nedense... Geri dönmek istemiştim buraya. Artık Alice olmadığı için değil. Yalnızca.. Zaten Japonya’ya gidecektim. Kalan son yılımı da, en azından aşina olduğum yüzlerin arasında geçirmek istiyordum.

Bir yandan da şirkete gidip çalışmalar yapıyordum, hatta oradaki kızlardan birkaçı ile önceden, Japonya’dan tanıştığımı da fark ettim. Momo ve Sana’ydı isimleri. Onlarla biraz konuşmam olmuştu ama genel olarak ikisi daha yakındı.

Yanımda duran Yugyeom, “Bambam’de bugün döndü,” dedi. “Onunla konuşacak mısın?”

Onunla konuşmayı düşünmüyordum. Hatta elimden geldiğinde gördüğüm yerde ondan koşarak kaçabilirdim çünkü o gün de onu orada, öylece bırakmıştım. Küçük ve kısa bir öpücüktü, engel olana kadar bitmişti ama devamını getirmemiştim. Ona arkamı dönerek otoparktan çıkmış, bir taksiyle eve dönerek hemen yatmıştım.

“Hayır,” dedim net bir dille. Alice’in yokluğunda, hemen Bambam’e koşacak değildim. Seviyor olabilirdim ama nasıl biri benim yüzümden üzgünken, mutlu olabilirdim? Birinin üzüntüsünün üstüne bilerek mutlu bir hayat çizemezdim.

Çünkü o da bilerek yapmamıştı, bu yüzden ayrılmayı tercih etmişti. Her ne kadar birbirimize her şeyimizi anlatmasak ve çokça tartışsak da, onu kaybetmiş olmak beni yaralamıştı. Bu yara da kolay kolay kapanmazdı.

Yugyeom’la birlikte konuşarak okuldan içeri girdiğimizde, o Bambam’i ve Youngjae’yi görerek bana veda edip onların yanına ilerlemişti. Ben de kimseyle göz göze gelmeden okuldan içeri girmiştim.

Hayat zaten zordu, ama okul... Çok daha zor. Üstelik yalnızken.

İnsanlar olayı bilmese de, bir anda hepimizin kopup gitmesi onlara dünyanın en garip şeyi gelmiş olacak ki, nerede görseler dik dik bana bakıyorlardı. Yanımda Alice olsa, büyük ihtimalle onları patak-

“Hey, neye bakıyorsunuz siz öyle?!” ellerimi kurularken arkamı döndüğümde, gördüğüm kişinin Alice olması pek inandırıcı gelmemişti.

Öyle ki, özlem ve üzüntüden şizofren olduğumu düşünecek duruma gelmiştim.

Tuvaletteki bütün kızlar şaşkın bir şekilde çıkarken, hâlâ fısıldaşarak onun neden geri döndüğünü söylediklerini duyabiliyordum. Yalnızca ikimiz kaldığımızda, üzerindeki her zamanki giydiği okul forması ile birlikte, yüzündeki o özgüven benim bile şaşkınlığa düşmemi sağlarken, nasıl olur da geri döner diye düşündüm.

Sanırım bunu ona sormak, daha doğru olurdu.

Tuvaletin kapısını arkasını dönerek kapattı çünkü kapının önünde tam bir izdiham oluşmuştu. Pekâlâ, ben olmasam bile Alice ve Bambam’in büyük bir kitlesi vardı okulda.

“Geri dönmüşsün,”

“Görünüşe bakılırsa, sen de öyle.” İkimiz de üzerimizdeki okul formasına baktığımızda, onun gülmesiyle ben de gülümsedim. Ona bir adım atmak istiyor ama çekiniyordum. Hâlâ hakkımda tam olarak ne düşünüyor bilmiyordum, belki nefret ediyordu belki de buraya beni dövmek için bile gelmiş olabilirdi.

love story | bambamWhere stories live. Discover now