12

13.5K 894 215
                                    

Jongin telefonunu elinde çeviriyordu. Maç gününden bu yana üç gün geçmişti ve Sehun'u görememişti. Aile, şirket, okul derken onu görecek zamanı bile yoktu. Sadece mesajlaşıyorlardı ya da ara sıra telefonda konuşuyorlardı. O da çalışan bir insan olarak meşguldü ama onunkinin yanında kendi meşguliyeti bir hiçti.

İşleri bitmişti ve sıkıntı içinde ondan mesaj bekliyordu. Hala ilk mesajı atmıyordu. Henüz o adımı atacak kadar kendini cesur hissetmiyordu. Anladığı kadarıyla güçlü birini kendilerine düşman edinmişti. Onun için endişe ediyordu.

O derin düşüncelere dalmışken dünya üzerinde en çok nefret ettiği kişi kibirli adımlarla departmanlarına dalmıştı. Lee Dong Soo onun masasının önünde durdu ve bir dosyayı masasının üzerine fırlattı.

"Bu ne?" diye sordu soğukça Jongin.

"Dava dosyası. Fakat bir eksiği var. Davalının adı."

"Ne demek istiyorsun?" diye sordu Jongin.

"Bana bunu yapan adamın cezasını çekmesini istiyorum. Sevgilinin adını söyle? Söylemezsen sizinle olan anlaşmamızı fesh ederim ve tüm suçu sana yıkarım. O zaman burada çalışmaya devam edebileceğini mi sanıyorsun?"

"Bunu sana o mu yaptı?" diye şaşkınlıkla sordu Jongin.

Aslında mümkündü. Daha bir kaç gün önce sırf Chanyeol bir kaç sıyrık aldı diye güçlü bir sürüye savaş ilan etmişti. Buna pervasızlık denebilirdi ama bu Jongin'e göre çok karizmatik bir hareketti. Jong Dae'nin sürekli söylediği gibi Sehun havalıydı.

"Bilmiyor muydun?" diye sordu küçümseyerek Lee Dong Soo.

"Hayır ama yapmıştır. İnanırım." dedi ve departmandaki sessiz fısıldaşmaların başlamasına sebep oldu.

"Önce onu aramalıyım." dedi. Derin bir nefes alarak arama tuşuna bastı. İlk kez onu arayacaktı. Tam da bu nedenle Akakage'ye karşı girecekleri ihale için önemli bir toplantının tam ortasında olan Sehun toplantıyı durduracak ve toplantı odasından ayrılacaktı.

Sehun telefonu büyük bir gülümsemeyle açtı. "Merhaba. Bir şey mi söyleyeceksin? Yoksa sırf sesimi duymak için mi aradın? Umarım ikincisidir."

Jongin dudadığını ısırdı. Sehun giderek ona daha yakın davranmaya başlıyordu ve bu onu utandırıyordu. Bu heyecanlı ve utangaç halinin iş arkadaşlarını ve Lee Dong Soo'yu ne kadar şaşırttığının farkında bile değildi.

"Maalesef ilki. Lee Dong Soo geldi. Senden davacı olmak istiyormuş." dedi.

"O kim?" diye sordu Sehun kaşları çatık. "Ne davası?"

"Önce sakin ol, tamam mı? Hani benim fenalaştığım gece vardı ya, barda."

"Seni öpen şerefsiz mi!?" diye sordu Sehun dişlerinin arasından tıslayarak. "Senin hastalanmana sebep olduktan, seni taciz ettikten sonra neyin davasıymış bu!?"

"Şey... Kolunu kırmışsın." Jongin Sehun'un hırladığını duydu.

"Oraya geliyorum." dedi Sehun.

"Ne!? Neden!?"

"Derdi neyse yüzüme karşı söylesin." dedi ve ekledi. "Hem fena mı? Bu bahaneyle seni görürüm. Özledim." dedi çapkın bir ses tonuyla.

"Peki." dedi Jongin fısıltıyla.

**

Aslında Lee Dong Soo o geceki alfanın geleceğini öğrenince biraz ürkmüştü ama yanında avukatı olunca ve işleri resmi mercilere taşıdığı için korkusu geçmişti. Avukatının ve bunca şahidin gözü önünde tekrar ona saldırmazdı, öyle değil mi? Şimdi sabırsız bir şekilde aylarca peşinden koştuğu omeganın masasının önünde bekliyordu. Omega ona karşı koymaktan çekinmediği için ilgisini çekmişti ve bu sert cevizi kendisinin yapmak istemişti ama elbette, ondan hoşlandığı falan yoktu. Omeglar basit yaratıklardı. Alfalardan biraz ilgi görünce kendini bir şey sanıp alfanın omegası olabileceğini sanıyorlardı. Aptal yaratıklar...

Alfa'mWhere stories live. Discover now