16

12.6K 838 60
                                    

Jongin Sehun'a bebeklerini söylemeye karar vermişti. Sadece nasıl söyleyeceğini bilmiyordu. Bunu öylesine söylemek istemiyordu. Hatırlayacakları güzel bir anı olsun istiyordu. Artık Sehun'un tepkisinden korkmuyordu. Sehun onu bu zamana kadar hiç hayal kırıklığına uğratmamıştı. İnanıyor ki yine uğratmayacaktı.

Bebeği ona nasıl söylemesi gerektiği konusunda kardeşlerinin fikrini alıyordu. "Akşam yemeğine çıkıp o zaman söylemeye ne dersin?" diye tavsiye etti Junmyeon Hyungu.

"Koskaca şirket başkanını nereye yemeğe götüreceğim. Mümkünse maaşımın ay sonuna kadar cebimde kalmasını istiyorum. Ayrıca Sehun garip bir tepki verirse millete rezil olmak istemiyorum."

"Onu seviyorsun, o da seni seviyor. Birbirinizin ruh eşisiniz. Her şey iyi olacak." dedi ve ekledi Min Seok. "Sadece söyle. Sizin için zaten eşsiz bir an olacak, onu daha fazla mükkemleştirmeye çabalamana gerek yok. Sadece onunla birlikte olun yeter."

Jongin gidip Min Seok'a sarıldı. "Sehun'dan önce fark etmemiştim ama sen tam bir ilişki Buda'sısın."

Min Seok omuzlarını silkti. "Senin kardeşine kalsak asla evlenemezdik."

"Hey!" dedi Jong Dae. Fakat kapının çalmasıyla söyleyecekleri ağzına tıkılmıştı.

"Min haklı. Git kapıya bak." dedi Junmyeon.

Jong Dae homurdanarak kapıyı açtı. Dış kapı salondan görünüyordu. Jongin akşamın o saatinde Sehun'u içeri girerken gördüğünde çok şaşırmıştı. Bir şeylerin yolunda olmadığı gergin yüz ifadesinden belli oluyordu.

Sehun hiç oyalanmadan direk lafa girdi zira acelesi vardı. "Jongin, Kanada'ya gidiyorum."

"Ne!?" diye bağırdı ve ayağa kalktı Jongin.

Sehun onun yanına ilerledi ve ellerinden tutarak tekrar oturtturdu. Ardından kendisi de hemen yanına oturdu.

"Kanada'daki ana fabrikamızda yangın çıkmış. Aldığımız bilgilere göre kasıtlı bir yangın. Gidip oradaki işleri düzene sokmalıyım."

"Ama Kanada çok uzak." diye mırıldandı Jongin.

"Biliyorum ruhum ama gitmek zorundayım. Ailemiz için."

"Ne zaman döneceksin peki?" diye sordu Jongin. Onun gidecek olması onu rahatsız etmişti.

"Bilmiyorum." dedi Sehun. Ondan ayrılacak olmak Sehun'u da rahatsız ediyordu. "İşler ne zaman düzene girerse o zaman. Biraz uzun sürebilir."

"Buradayken seni her zaman göremesem bile telefonla konuşuyorduk. Oradayken onu bile yapamayız. Saat farkı çok fazladır."

"13 saat. Birimiz için gece iken diğeri için gündüz olacak." dedi Sehun onu onaylayarak.

Sehun, Jongin'in yüzünün biraz daha düştüğünü görebiliyordu. "Ne zaman gideceksin?" diye sordu Jongin.

Sehun alt dudağını ısırdı. Söyleyeceği şeyin onu biraz daha üzeceğini biliyordu ve onu üzmek onu da üzüyordu. "Bu gece. Özel uçakla gideceğim." diye mırıldandı.

Jongin onun ellerini sıkarken söyledi. "Hemen mi?"

"Hemen gitmek zorundayım."

"Yani veda etmek için geldin."

"Veda etmek ve senden bir şey rica etmek için geldim. Ben yokken benim evime taşınır mısın Jongin?"

Jongin kaşlarını çatarak sordu. "Neden?"

Sehun onun kaşlarını çatarken ne kadar tatlı olduğunu düşünürken sorusunu cevapladı. "Yangının kasıtlı olduğunu söylemiştim. Bu işte Akakage'nin parmağı olduğunu düşünüyoruz. Beni buradan uzaklaştırmak için yapılmış olabilir ve ben burada değilken en tehlikede olan kişi sensin. Bir alfanın ruh eşi en zayıf noktasıdır, sebeplerini biliyorsun. Beni seni koruyamayacağım kadar uzaklaştırıp sana zarar vermeye kalkabilirler. O kadar alçalmamalarını umuyorum ama Chanyeol'un başına gelenleri biliyorsun. Onlardan her şeyi bekliyorum. Jahwa'nın korunaklı bölgesinde olursan içim rahat bir şekilde işe odaklanabilirim."

Alfa'mWhere stories live. Discover now