~bölüm otuz~

5.9K 604 261
                                    

Evrim
00:30
Salı

"Evrim canım..."

Fatma köşede Jale'yle beni izlerken tekrar tekrar iç çekiyor, Gülin bize yemek yapıyordu.

Jale ise kırmızı tırnaklarıyla yüzümü okşarken beni sakinleştirmeye çalışıyordu.

Saatlerdir ağlıyordum.

"Sonunu bilerek insan neden ateşe atlar ki?"diye fısıldadım.

Jale saçlarımı okşadı. "Bilmiyorum yavrum."

"Beni sevmemesinden çok kendine bunu yapması..." Sesle hıçkırdım, sesim evde yankı yaptı.

"Kuzum,"dedi Gülin. "Türkiye'de LGBTI bireyi olmak çok zor. Onu da düşün... Dostu olarak olsa bile Furkan'ı bir şekilde yanında istiyor."

Fatma sızlandı. "Pisliğin teki o!"

"Çağıl görmüyor aşkım. Biliyorsun. Çoğumuz aşık olunca... o insanı melek zannetmez miyiz?" Gülin üzgün bir bakışla bizi izledi.

"O homofobik pi-pislik kazandı... Neden hep onlar kazanıyor ki?"

"Kazandığı yok. Çağıl seni kaç kere aramış bak. Onu biraz dinle derim."

Hıçkırarak başımı iki yana salladım.

"Kuzum çok ağladın bak,"deyip Alvin ve Nane'yi gösterdi. "Onlar da hissedip üzülüyor."

"Ben Çağıl'ı seviyorum,"dedim nefes alamazken. Peçeteye burnumu sildim. "Ben ilk defa bir erkeğe aşık oldum... Sanki onsuz bu... iğrenç sızı geçmeyecek gibi. Nasıl bitecek?"

Nane omzuma konarak bana baktı.

Elimle ağzımı kapattım.

Fatma da burnunu çekti. Onun benim yüzümden ağlamasını istemiyordum. Kollarımı açarak ona baktım, yavaş adımlarla gelerek kollarım arasına girdi ve sarıldık.

"Benim yüzümden ağlama ne olur..."

"Duygulanacak yer arıyorum. Boş versene,"dedi kısık sesle.

"Olsun. Üzülüyorum."

Gülümsedi.

"Korkak it,"dedi Jale. "Sinirlenmemeye çalışıyorum ama..."

"Aşkım sen içme,"dedi Gülin. Jale birayı masaya bıraktı.

Aramızda tek o içerdi.

Ben biranın kokusunu duyduğum an kusmuştum.

"Acılar gecesinde miyiz?"dedi Fatma. "Herkesin sevdiğiyle arası bozuk."

"Bizim değil." Gülin ona göz kırptı.

Fatma gülerek kalktı ve tabakları masaya koydu.

"Börek yiyoruz. Haydi."

"Midem bulandı amına koyayım,"dedi Jale.

"Sarhoş bir Jale istemiyoruz. Bırak onu kadın. Ben sana iyi gelirim."

"Bir bardak, son olsun güzelim. Maltana* koysana."

Gülin iç çekti. Biranın üstüne Maltana döktü.

"Eyvallah hatun."

"Bu illette ne buluyorsun bilsem."

"Ne bulmuyorum ki?"

Telefonumun çalışmasıyla yerimde sıçradım.

"Kanka kurban olayım aç, kaç kez aradı bak."

Telefonu titreyen elimle kulağıma götürdüm.

"Ne istiyorsun?"derken bile sesim acı çeker gibiydi.

"Nihayet..." Sesi öyle rahatlamış geldi ki daha çok ağlamaya başladım. Ona bunu yapmak istemiyordum, onu kırmak istemiyordum ancak o da böyle davranmamalıydı.

"Beni bir daha arama... aramasan iyi olacak yani..."

"Evrim, lütfen. Dinle beni."

"Dinlemek istemiyorum. Yeterince dinledim,"dedim titrek bir sesle.

"Ağlama... Özür dilerim ağlama..."

"Sen... Ben sana... İnanamıyorum."

"Evrim, yapma,"dedi kuru bir sesle.

"Zincirlerinden kurtulursan konuşabiliriz Çağıl."

Jale bana kafa salladı.

"Anlamıyorsun...beni anlayacak tek kişi sensin... Öyle sanıyordum. Lütfen..."

"Onu seviyor musun?"dedim pat diye.
Sustu.

Nefesim boğazımda takıldı. Sesimin son işitilebilir yanını ona harcamaya çalıştım. "Seviyor musun?"

"Ben... Sanırım..."

"Umarım zincirlerine değer."

"Evrim lütfen Evrim,"dedi ağlamaklı bir sesle.

Telefonda ağlıyordu... Anlamıyordum. Neden ağlıyordu ki? İstediği Furkan'dı. Sevdiği kişiye dönmüştü. Beni umursaması absürt değil miydi?

"Konuşmak istemiyorum,"dedim ben de kendimi tutamayarak.

"Bırakma beni..."

Jale'ye telefonu uzattım.

"Ne olur kapat Jale... Ben kapatamam."

"Evrim-"

Jale telefonu kapattı.

Hıçkırarak koltuğa uzandım.

Hikayenin sonunda ağlayan bendim. Tam da tahmin ettiğim gibi.

Hikaye bok gibi ilerliyor, farkındayım ama Furkan homofobik diye Çağıl birden ondan soğuyacak değildi. Kötülüğü ile kabul ederiz bazen insanları, öyle aşık oluruz.





Vulcanus [bxb]Where stories live. Discover now