~bölüm elli dört

4.3K 440 241
                                    

Çağıl: Çok özür dilerim

Çağıl: Kahretsin ya of çok endişelenmişsin özür dilerim meleğim gerçekten

Çağıl: Babanla kavga ettik ve burnum kanadı sinirlendiğim için

Çağıl: Doktora gittim oradan Gökyüzü'nün yanına derken oradan oraya yine kanadı

Çağıl: Kenan zorla uyuttu beni

Evrim: babam sana vurdu mu

Çağıl: Hayır

Evrim: yakan söyleme

Çağıl: Arayabilir miyim?

Evrim: bana yalan söyleme

Çağıl: Yumruk vurdu bir kere o kadar ama burnuma değil gerçekten sert değildi zaten

Evrim: ondan nefret ediyorum

Çağıl: Şşh olur öyle

Evrim: ya ne olur öyle yumruk vurmuş yumruk

Çağıl: Evrim

Evrim: sus

Çağıl: Yazıyorum zaten?

Evrim: he aynen bir akıllı sensin

Çağıl: Özür dilerim

Evrim: ben de özür dilerim öyle demek istemedim 00:35

Çağıl: Biliyorum çok yoruldun

Evrim: çağıl

Evrim: biz ayrılacak mıyız

Çağıl: Hayır tabii ki

Evrim: gerçekten mi

Çağıl: O kadar kolay değil

Evrim: ben seni seviyorum bırakmaj istmeyrjm

Çağıl: Uhh tavşancık ağlama artık 🐇

Evrim: ne yapccağız

Çağıl arıyor...

"Ça-Çağıl..."

"Şşh..."

"Beni bırakma ne olur..."

"Bırakır mıyım sanıyorsun?"

"Öyle diyen herkes bırakıyor,"dedim elimi ağzıma götürüp kapayarak.

"Ben herkes değilim, biz farklıyız,"derken sesi titremişti.

"Annem geldi, babamla konuşuyor. Beni odama yolladı. Saatlerdir ses yok."

"Biliyor mu?"dedi çatlak bir sesle. Ağlamamak için kendini zor tutuyor gibiydi. "Hepsi benim yüzümden."

"Değil, söylemem gerekiyordu, söyledim... Babama kızdı."

"Kabullendi demek..."

"Fark etmiş ancak emin olamamış."

"Ah Evrim, sesin çok kötü geliyor."

"Bayağı ağladım, galiba ses tellerim koptu,"dedim gülerek.

O da kısık sesle güldü. "Annenle gidecek misin?"

"Bilmiyorum,"dedim afallayarak.

Sustu.

"Belki..."

İç çekti. "Evrim... Şey..."

Mırıldanarak devam etmesini bekledim.

"Gitme,"dedi titrek bir sesle. "Ben... Seni etkilemek istemiyorum ama lütfen... uzun süre kaybolma buradan. Ben... Ben sensiz uzun süre burada durabileceğimi sanmıyorum."

Ve ağlamaya başladı.

"Ağlama ama... ağlamasana."

Hıçkırdığı an duymayayım diye telefonu uzaklaştırdığını, gelen hışır hışır seslerden fark ettim.

"Sevgilim,"diye seslendim. Göğsüm yanıyordu. Şaşkın, üzgün, yorulmuş, kısaca duygularım karman çorman olmuş hissediyordum.

"Evrim..."

"Ağlama..."

İçini çekmeye devam etti.

"Ben sana fena kapıldım, Vulcanus,"dedi hıçkırıkları arasından.
"Ben de, seni seviyorum, çok seviyorum,"diye mırıldandım.

"Gitme nolursun..."

Ağlamamak için dudaklarımı kemirmeye devam ettim.

"Baban kabullenir, konuşuruz tekrar... Sen gitme..."

"Çağıl önce bir su iç. Sonra beni dinle-"

"Gidecek misin?"

Her konuşmasında daha çok ağlıyordu ve ne diyeceğimi bilemiyordum. Onun beni sakinleştirdiği gibi onu sakinleştiremiyordum. Bu da hıçkıra hıçkıra ağlama isteğimi körüklüyordi.

"Aptal!"diye bağırdım Firdevs Hanım'ın Bihter'e bağırışı gibi.  "Gitmeyeceğim! Sakin ol..."

"Ev-Eve kilitlendiğin zamanki hıçkırıkların kulaklarımdan gitmiyor. Ağlamana dayanamıyorum Evrim, hiç böyle değişik bir acı tatmadım."

"Çağıl,"diye fısıldadım. "Bu yüzden ağlamayı kesmen gerek. Ben de aynı şeyleri hissediyorum."

Bir süre sustu.

"Su içtim,"dedi sonra. Sesi daha iyi geliyordu.

"İşte benim piercinglim,"dedim kıkırdayarak.

O da güldü.

O an karar verdim. Annem babama ne derse desin, konuşma nasıl biterse bitsin bu çocuğu bırakmayacaktım.

Ani bir cesaretle "Ölürüm de senden gitmem!"dedim gülerek.

"Beraber ölürüz o zaman sevgilim, çünkü yokluğun yaşıyor gibi hissettirmez bana."

Hadi bir dahaki bölüm final olsun ve Evrim'in babası Çağıl'ı vursun falan,

Şaka şaka kimsenin babası kimseyi öldürmeyecek, çok klişe ):

Görüşmek üzere 🐣

Vulcanus [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin