~bölüm altmış altı~

3.7K 372 358
                                    

Evrim
Birkaç saat sonra

"Sana inanmıyorum Cemal."

"Ben... Ben fark etmedim gerçekten Leyla."

"Sus."

"Ne yapacağız?"dedi babam üzgün bir sesle.

Annemin verdiği o derin nefes tamamen uyanmamı sağlamıştı.

"Ben söylerim. Sen karışma yeni uyudu zaten."

Yataktan güçlükle kalkarak soğukla yüzleştim.

Kapıyı yavaşça araladım. "Anne, ne oluyor?"

"Hiç kuzum. Uyu hadi, yarın okulun var."

Bakışlarım ikisi arasında gidip geldi.

"Nane ve Alvin de uyudu mu?"

Annemin onları ben yokken besleyip uyuduklarını söylediğini anımsadım.

"Kuzum onlar uyudu ya çoktan."

"Ben bakayım."

Babam ağzı aralansa da bir şey söylemedi, sadece beni takip etti.

Nane beni görür görmez bana uçtu. Gülümsedim.

"Buraya yeşilim buraya,"deyip parmaklarıma konmasını izledim.

Onu öptüm.

"Okulda uykusuz kalacaksın,"dedi babam kısık sesle.

Bir konuda haklıydı.

Naneyi bir kere daha öperek "İyi geceler,"dedim.

Kafesine girdi.

Ben de odama yürümeye başladım.

"Alvin? Alvin'e bakmadım,"diye hatırladım. Onu da öpüp yatmalıydım.

"Uyanır,"dedi babam kapıyı kapatıp.

Göz devirdim.

"Onları düşünüyor gibi davranma."

Bir şey demesine fırsat kalmadan kapıyı açtım.

Işıkları da.

Alvin yoktu.

"Nerede?"

"Belki babanın odasında uyuyordur, sürekli geziyormuş ya."

"Peki, bakayım."

"Yok!"

Babam arkamdan öyle bir bağırdı ki olduğum yerde öylece kaldım.

"Ben... Veterinere götürdüm."

"Ne? Neden? Bir şey mi oldu?"dedim dehşetle.

Babam cevap vermedi.

Dolu gözlerle "Ne oldu?"diye yineledim.

"Ben evden en son... çıkmıştım."

"Ee? Nerede?"

"Ze-Zehirlenmiş."

"Ne?"

"Götürdüm ama çok geçti. Ölmüştü..."

Gülmeye başladım.

Bu son damlaydı.

"Neyden?"dedim kahkaha atarak.

"Evrim annecim-"

"Karton kutum vardı..."

"Üzeri boyalı ve rengarenk olan mı?"diye bağırdım.

Sustu.

"Geçen seni bunun için uyarmıştım! İlgisini çektiğini biliyordun!"

"Oğlum ben-"

"Oğlum mu?"deyip ona yürüdüm. Bulanık duygular yaşıyordum, sanki ne yaptığımı ben yönetemiyordum.

İçime oturan tek bir his vardı: Yoğun acı. O, beni yönetiyordu.

Onu sertçe ittirdim. "Sen bu hayatta neye önem veriyorsun söyle!"

"Evrim-"

"Sen onun ölmesine izin verdin! Ne var biliyor musun? Sen hepimize bunu yaptın. Tek fark biz hala yaşıyoruz ve bizi ölüden etmeye çalışıyorsun!"

"Yemin ederim fark etmedim."

"Siktir git!"

"Terbiyeli konuş."

"Konuşmazsam ne olur?"deyip güldüm.

Beni ittirdi. "Evi hayvanat bahçesine çeviren sensin."

Kapıya tutundum.

"Sen zavallının tekisin! Senin için tek önemli şey para, değiştiğin yok! Kendini kandıran bir acizsin, duydun mu?"

Sustuğunda güldüm.

"Ne var biliyor musun? Ben buna katlanmak zorunda değilim. İstediğin davayı aç, mahkemede nasıl bir ebeveyn olamadığını, sevgilime nasıl vurduğunu anlatacağım."

Tüm nefretimi kusarken çantamı toplamaya devam ettim.

"Bu da ne demek şimdi?"

Gülümseyerek çantamı omzuma astım.

"Annemle Çanakkale'ye dönüyorum demek."

Neler olacaak?










Vulcanus [bxb]Where stories live. Discover now