~bölüm yetmiş altı~

3.6K 347 192
                                    

Evrim
Üç hafta sonra

"Bebeğim,"diye seslendi annem.

Telefonumu köşeye bıraktım.

Zaman geçmişti ve ben zamandan korkan bir aptaldım.

Çağıl'ı kırmıştım. Gökyüzü bana çok kızgındı.

Her şeyin içine etmiştim yani.

"Baak kim geldi,"dedi annem.

Heyecanla yerimde doğruldum. Aynada kendime baktığım an bir hüsranla karşılaştım.

Çağıl geldi zannetmiştim.

Annem elindeki gri şeyle odama girdi.
Miyavladığı an yataktan atlayarak anneme koştum.

Tüyleri gibi gri renkte olan gözleriyle bana baktı.

Aynı annesine benziyordu.

"Özür dilerim kuzum, söylemeyi unuttum. İki tane yavrusu var artık."

Heyecanla minicik kediyi kollarım arasına aldım.

Tanrı'm...Öyle masum ve güzel gözüküyordu ki, bu görüntüye karşı gözlerim doldu.

"Annesi de salonda, beraber haber izliyoruz. Gelmek ister misin?"

"Jale'nin doğumgününe gitmem gerekiyor."

"Anladım..."

"Ama geldiğim an anne oğul gecesi yapabiliriz!"

Annem beni öptü. "Seni böyle mutlu görmek çok güzel."

Ben de gülümsedim.

Mutlu mu?

Hayatımda duyduğum en güzel fıkra.

Annem babamla beraber yaşıyordu, yani sayılır. Buraya taşınacaktı. Okulum burada diye bahane sürse de babam için yaptığını biliyor, sinirden deliye dönüyordum.

Babam ise pek eve uğramıyordu, gelse dahi onunla konuşmuyor, yabancı gibi davranıyordum.

Geçmişi bir köşeye bıraksak, annemi tehdit eden adamlar, eve gelen adamlar... Gay oluşum, son yaptıkları yine aramıza duvarlar örmeye yetip artmıştı bile.

Buraya geldiğim ilk gün belki beni seviyordur diye düşünerek gelmiştim.
Beraber dizi izlemiştik. Netflix'ten açmıştı. O kırk dakika kanmıştım.

Bu sefer olduğunu düşünmüştüm. Aptalın tekiydim işte.

Artık olmak istese bile baba-oğul olmayacağımı biliyordum.

Üzerimdeki sarı spor ceketi düzelttim.

"Onunla gitsem olur mu?"

"Tabii,"dedi annem gülerek. "Kızlar bayılacaktır."

Elimdeki ufaklıkla çıkarken annem son anda hediyemi hatırlattı, pakedi de aldıktan sonra yürümeye başladım.

Hafif bir güneş vardı.

Caddeye çıktığım an karşı tarafa gözlerim takıldı.

Bu sinsiliği nerede görsem tanırdım!

Furkan!

"Naber ufaklık?"dedi alayla.

"Naber kaybeden?"dedim gülümseyerek.

Kovboylar gibi silahına uzanacakmışçasına durdu.

Sanki birbirimize ateş edecektik.

Gözlerimi kıstım.

"Kaybeden mi?"dedi burnundan bir ses çıkarıp. "Kaybeden sensin."

"Aa ne güzel, keşke haberim olsaydı."

"Anlamadığım tek şey bu kadar zırlamana rağmen Çağıl'ı başkasına bırakman."

"Ne?"

Kaşlarını kaldırdı. "Hadi ama eski sevgilini de mi stalklamazsın sen?"

"Ne?"

"Bilmiyorsun yani."

"Nee?"

"Yeter amına koyayım. Çağıl çakıyor arkandan işte."

"Sana neden inanayım?"dedim sinirle.

Ne saçmalıyordu?

Telefonundan Çağıl'ın attığı hikayeyi gösterdi.

Saf saf ekrana baktım. Kafe gibi bir yerdeydi, anlamamıştım.

"Of, aptal. Partide işte."

"Ne var bunda?"dediğimde göz devirdi.

"İbnelerin yaptığı bir parti."

Dehşetle suratına baktım.

Aşık olduğum çocuk elden mi gidiyordu?

"Artık kimin ya da kimin ellerinden toplarsın bilmem."

"Bana bunu neden gösteriyorsun?"

"Çünkü sizin gibi topların cezalandırılması hoşuma gidiyor."

Dik dik yüzüne baktım.

Gülerek "Kardeşimle aram sayenizde bozuk, siz de biraz birbirinizle ilgilenin hem, ha?"diyerek uzaklaştı.

Vakit kaybetmeden Simge'yi aradım.

"Söyle her şeyim!"

"Duyduklarım doğru mu?"

"Ne duydun ki?"

"Çağıl şu an..."

"Nefes al, ne oldu?"

"Gaylerin olduğu +18 bir partideymiş!"

"Hassiktir!"diye bağırdı. "Konum atsana!"

Konum attığım an kısa bir süre sessiz kaldı.

"Bu bir LGBT partisi. Sap olanlar mutlaka birini bulur. Gökyüzü bahsetmişti. Götüreceğini bilmiyordum."

"İnanamıyorum! O mu götürdü?"

"Uff,"dedi. "Story atmış, Çağıl'ın yanında bir çocuk var."

Ağlamak istiyordum.

"Tamam, sen sakin ol. Orada buluşalım."

"Ne?"diye kekeledim.

"Gökyüzü'nün sizin ilişkinize karışmaya hakkı yok. Bu sinsilik de fazla,"dedi sinirle.

Öyleydi.

Gökyüzü bir sinsiydi.

Ve sinsilere ceza vermek gerekirdi.

Tabii önce kollarım arasındaki ufaklığı eve bırakmalıydım.

Yürrü Evrim Babaa





Vulcanus [bxb]Where stories live. Discover now