~bölüm elli bir~

5.2K 442 472
                                    

Evrim
Ertesi sabah

"Al bakalım,"dedi Çağıl ağzıma kurabiye tıkarak. Onu ittirmeye çalıştım ancak bir kolunu belime sarıp beni durdurdu.

Beşinci portakallı kurabiyeyi de çiğnedim.

"Doydum... Gerçekten,"dedim yalvarırcasına.

Belimde olan koluyla tutuşunu sıkılaştırdıktan sonra eğilerek beni öptü.

Gülümseyerek dudaklarına karşılık verdim. Ellerimi boynunda birleştirdim, tenlerimiz birbirine değiyordu ve sıcacık olduğumuzu hissetmiştim.

Dudaklarımız sesle birbirinden ayrıldı. Çağıl da gülümsüyordu.

Son kurabiyeyi de o ağzına attı. "Çıkalım mı?"

"Ben kendim giderim, gerek yok."

"Bebeğim zaten benim de evinin orada işlerim var. Beraber çıkalım işte. Hadi, hadii!"dedi neşeyle. Montunu aldı.

"Tamaam,"dedim salak salak.

Beraber otobüse bindik.

"Ee... Dün rahat uyudun mu?"diye sordu.

Öpüşüp kitap okuduktan sonra uyuyakalmıştık.

Kollarımı kaldırıp esniyor gibi yaptım. "Çook."

Beni taklit etti. "Ben dee."

Gülmeye başladık.

"Bir dahakine sarılarak uyuyalım, iki ayrı tarafta değil,"diye mırıldandı.

Başımı sallayarak gülümsedim. Rahat edemeğimden çantamı dizlerime koydum.

"Çalışacak mısın?"

"Evet ama önce Kenan'a uğrayacağım." Burnumu sıktı. "Tabii bu tatlı tavşanı evine bırakmalıyım. Önceliğim o."

"Alvin beni özlemiştir,"derken gülmekten yüzüm acıyordu. Öyle çok gülümsüyordum ki mutluluk sarhoşu olmuştum, mutluluk bir şişe alkol gibiydi, dibini görmek istemiyordum. Sürekli onu içmek istiyordum.

Önceden de mutsuz değildim, sadece aşk bambaşka bir mutluluk yapıyordu.

Kötü şeyler yaşayabilirdik ancak gülümseyerek bunları aşmaya çalışmalıydık. Başka şeylere odaklanmalı, kötülüğü kenara itmeliydik.

O uçurumdan düşene kadar.

Biz düşmemeliydik.

Düşersek tırmanmalıydık. Çünkü umutsuzluk, insanı bitirirdi. Yaşadıkları değil, yaşadığımız her şeyden sonra gelen bu his insanı bitirirdi.

"Ne düşünüyorsun öyle?"dedi Çağıl kulağıma.

"Senin ne kadar çekici olduğunu,"deyip dil çıkardım.

Bakışlarını kaçırarak güldü ve saçlarını karıştırdı.

Utanmıştı.

Kulaklığımı çıkardım. Tekini ona uzattım. "Müzik dinleyelim mi?"

"Bakalım bu sefer nasıl aşık olacağım sana?"diye fısıldadı. Kulaklığı elimden aldı.

"Ne?"

"Her hareketinle beni kendine aşık ediyorsun diyorum. Şimdi ne yapacaksın acaba?"

"Şey... DKTT ile?"

Gökyüzü dinlediğini söylemişti. Fazla tarzım olmasa da fena değildi.

"Uh... İyice sana aşık oluyorum."

Gülerek başımı omzuna yasladım. Biraz sonra Çağıl çantanın arkasından, insanların göremeyeceği şekilde elini çıkarak elimi tuttu. Kalbim göğüs kafesimi teklemedi, beynim çığlık çığlığa haykırdı. Kesik bir nefesi içime çektim.

Sonra ben de parmaklarımızı kenetledim.

El ele ineceğimiz yere kadar müzik dinledik.

"Burası mı?"dedi Çağıl evime bakış atarak.

İki katlı, bahçeli, dışı sarımtrak renklerle döşenmiş eve bakış attı.

Onu kapı arasına çektim.

Elleri belimi bulurken "Eğil eğil,"diye güldüm.

Dediğimi yaptı.

Dudaklarımızı buluşturdum. Çağıl öpüşüme karşılık verdi, nefeslerimiz birbirimizinkine karışıyor, kalplerimiz sanki birbirine çarpıyordu.

Alt dudağını sertçe kavrayarak ellerimi saçlarına çıkardım.

Çağıl beni kapıya yaslayarak dudaklarım üstünde mırıldandı. Hoşuna gitmişti.

O da beni taklit etti.

Saçlarını parmaklarım arasına alarak kendimi ona bastırdım. Dilini dudaklarıma sürttü. Dudaklarımı yavaşça araladım.

Dillerimiz birbirine sürtündü, sanki yapboz gibiydiler, birbirilerini tamamlamakta hiç zorlanmamışlardı.
Saçlarını sıkarak her inleyişimde beni daha çok kapıya bastırıyor, ya dilini sürtmeye devam ediyor, ya dilimi emiyordu.

Kulaklarım uğulduyordu.

O yüzden duyduğum bağırışı anlamdıramadım.

"Evrim!"

Çağıl da beklemediğinden hemen geriye çekildi.

Ondan önce arabasından inmiş babamı görmem bir oldu.

"Baba?"dedim kuru bir sesle.

Babam "Sen... Sen... Hemen içeri geç!"diye kükredi.

Bir şey dememe kalmadan kapıyı yüzüme çarparak beni eve kilitledi.

Böylece Çağıl ve babam baş başa kalmış oldu.

Olum kendimi öyle kaptırdım ki bir baktım hala öpüşüyorlar, smuta gidiyordu, sonunu böyle planlamadım falan dedim napiyorum aq

Şerefsizim burada bırakıyorum hadi eyv.


Vulcanus [bxb]Où les histoires vivent. Découvrez maintenant