~bölüm seksen beş~

3.8K 323 136
                                    

Evrim
Aynı gün, 02:43

Buz kesmesi uzun sürmeyen ellerimle kapıyı araladım.

Başımı kapıdan çıkardım ve etrafı kolaçan ettim.

Bahçenin kapısına düşen gölgeyi gördüğümde gülümsedim. Orada bekliyordu.

Kapıyı arkamdan kapattım. Ellerimi ceketimin ceplerine sokup yavaş yavaş karanlığa yürüdüm.

O karanlılığın en dibinde olsa, sırf o var diye yürümekten asla korkmayacaktım.

Paranoyak tarafım, babam veya başka birisi camdan görecek diye başımı eğmeme sebep olmuştu. Ceketimin içine giydiğim kapüşonluyu sonunda başıma çektim ve kendime insanları-bu-saatlerde-bıçaklıyorum, kafayı-çekiyorum imajı verdim.

Çağıl tellere yaslanmış telefonuyla oynuyordu.

Beni gördüğünde "Me-Merhaba,"dedi.
"He-Heyy..."

Soğuktan konuşamıyorduk.

Telefonunu cebine soktu. Bir şey demeden belimden beni nazikçe kendisine çekti.

Başımı göğsüne gömdüm.

Ellerini belimde birleştirdi. Ben de sırtına kollarımı uzatarak sessiz kaldım.

Şampuanın kokusu ciğerlerime dolmuştu, vücudum tatlı bir uyuşmayla gevşedi.

Boynumu öptü ve kokumu içine çekti.
İstemsizce mırladım, kendimi kedi gibi hissediyordum.

Bu sefer saçlarımı öptü. Tutuşunu sıkılaştırırken kendimi kollarına atmak istedim. Hayatımda böyle bir his yaşamamıştım. Sadece rahatlatmıyordu, içimi huzurla dolduruyordu.

"Aşkın size verebileceği en değerli şey nedir peki?*"diye mırıldandı Çağıl.

"Huzur."

Hafifçe güldü. "Bizim okumadığımız bir kitap var mı acaba?"

"Ben okumadım, Gülin okuyordu. Ondan görmüştüm."

"Tüh, varmış. Kitabı sevdi mi peki?"

"Evet, Gülin kadın erkek demeden haklara çok önem verir. Cinsiyetçilikten iğrenir."

"Deli gibi de Virgina Wolf okuyor olmalı o zaman."

"Doğumgününde tüm kitaplarını almıştık. Bir saat sevinçten ağladı."

İkimiz de güldük.

Başımı arkaya atarak gözlerine baktım. "Sen de sevmiş gibisin."

"Feniçka'yı mı?"

Başımı salladım.

"Tabii. Bir erkek cinsiyetçiliğe hala devam ediyorsa, Evrim, o dünya üzerinde acınacak insanlardan ilkidir."

"Haklısın ama aslında erkeklere bu öğretiliyor. Çocukken bize bu aşılanıyor."

"Bundan kurtulmak bizim elimizde sevgilim. Kendi görüşlerimiz olmadıktan sonra hayat bomboş olmaz mı sence de?"derken gülümsüyordu.

"Keşke fikirlerimizi yaşatabilsek."

"Düşüncelerimiz ölmez ki."

Başımı tekrar göğsüne yaslayıp iç çektim. "Üniversitede nasıl?"

"Ne nasıl?"dedi tatlı bir sesle.

"Farklılıklar."

"Cinsel yönelimimi önemsemeyen bir sürü insanla arkadaş oldum. Bunu mu sormuştun?"dedi eli belimde gezinirken.

"Evet, tam da bunu sormuştum. Lisede üzerimize böcek gibi basıyorlar."

"Biliyorum meleğim. Ben de yaşadım,"dediğinde meraklı bakışlarım tekrar ona yöneldi. "Sen bunu neden sordun birden? Rahatsız mı ediyorlar?"

Zeki oluşu sinirimi bozuyordu.

"Evet... İbne dedi ve ben de sanırım belli ettim. Yani öğrensin, sıkıntı değil ancak bir sürü hocayla uğraşmak istemiyorum. Hele din hocalarını görmek dahi istemiyorum. Bana yanacağımı söyleyecekler. Lut Kavmi'ni anlatacaklar."

Göz devirdim.

"Sen seviyorsun Evrim. Bunda utanılacak bir şey yok. Dedikleri Tanrı varsa ve sevmeyi yasakladığını iddia ediyorlarsa Tanrılarını bilmiyorlar demek."

Uzanıp dudaklarını öptüm.

Çağıl beni arkamdaki arabaya yaslayarak dudaklarıma karşılık verdi.

"Babana yakalanacağız tekrar,"dedi nefeslerinin arasından.

Dilimi burnuna sürterek güldüm. "Horul horul uyuyor."

Öpücüğü diliyle alevlendirdi. "Lise bittiğinde bu aptallarla uğraşmayacaksın."

"Beni kaçıracak mısın?"dedim kesik nefeslerle.

Boynumu öptüğü an sessiz sokakta öpücüğün sesi yankılandı, gülerek başımı arkaya attım. Vücudum arabaya eğik duruyordum.

"Evet, Uzaklara götüreceğim seni."

"Şu an götürdün,"dedim fısıltıyla.

Derin bir nefes çekti. "Bayılıyorum sana, Tanrı'm..."

Bedenimi kaldırıp arabaya oturdum. Üzerime eğilerek tekrar beni öpmeye başladı. Dudaklarım şimdiden sızlıyordu.

Dudaklarımızı ayırdı. Karnıma ve dizime ufak öpücükler bıraktı.

"Seni kimsenin bilmediği bir yere götüreceğim. Kimsenin aşkımıza dokunamayacağı bir yere götüreceğim,"dedi fısıltıyla.

Dizlerimden aşağı öpücüklerle gezindiğinde rahatlamanın verdiği o uyuşma hissiyle inledim.

"Hoşuna gidiyor mu sevgilim?"

Kapattığım gözlerimi araladım. Gülümsüyordu.

"Yaramazlığa değmiş,"dedim sırıtarak.

Beni kucaklayarak etrafında döndü, ikimiz de kahkahalarımızı bastıramadık.

"Şimdilik yakın bir diyarda yetinelim mi?"

"Nereye gidiyoruz?"dedim şaşkınlıkla.

Beni kucağından indirmezken güldü.

*Feniçka kitabından alıntı. Geçen bitirdim, kadın erkekte eşitliğe inananlara öneririm :')













Vulcanus [bxb]Where stories live. Discover now