22. Bölüm

109 8 0
                                    

Oğlumuz bugün on beş yaşına giriyordu. Hayatımıza girdiği günü daha dün gibi hatırlıyordum. O küçük melek şimdi genç bir adamdı.

Yıllar içinde işimizi de fazlasıyla büyütmüş, ünlü bir marka olmuştuk.

Sehun'la aramdaki bağ her gün daha da güçleniyordu. Ona olan aşkım azalmak şöyle dursun, daha da büyüyordu. Hayatımdaki en büyük mutluluğumdu.

Jongin ve Tao birlikte büyüyorlardı. Arkadaşlarımız da hala bizimleydi. Yıllardır kocaman bir aileye sahiptik.

"Sevgilim, Tao oğlumuzu yeteri kadar oyalamıştır. İstersen artık çağıralım hm?"

Sehun hala yemek yapmakla ilgilenmiyordu. Fakat oğlumuzun doğum günlerinde her şeyi özenle hazırlıyordu. En azından benim aldıklarımı masaya tek tek kendisi yerleştiriyordu. Ona hediye seçerken saatlerce geziyor, beğeneceğini düşündüğü her şeyi alıyordu.

Biz titizlikle yiyecekleri hazırlarken onlar Jongin'in odasında ders çalışıyorlardı. Mükemmel eşimin isteğiyle yukarı çıktım. Nihayet her şey hazırdı.

Basamakları sessizce çıkıp odanın kapısına geldim. Arkalarından sessizce yaklaşıp ikisini de korkutmak istiyordum. Bunu ne zaman yapsam ikisi de çığlık atardı. Bu yüzden kapıyı yavaşça açtım. Gördüğüm manzara karşısında donup kaldım. Öpüşüyorlardı..

"Şey.. Ben de seni seviyorum Tao."

"Yani sevgilim olmayı kabul ediyor musun?"

"E-evet.."

Tao beni fark ettiğinde panikle geri çekildi. Kızarmış yanaklarıyla bana bakıyorlardı. İkisi de ne yapacaklarını bilemeyerek birbirlerine döndüler.

"Bunu görmemiş gibi yapacağım."

Aşağı inip gelmelerini bekledim. İkisi de gözlerini kaçırıyordu.

Jongin mumları söndürmeden önce Tao'ya baktı. Gülümsediğinde o da oğlumuzun yanına geçti ve birlikte üflediler. Dakikalar önce yakalanmışken hala devam ediyorlardı. Tanrım..

Yiyecek ve içeceklerini tepsiye koyup onları odaya gönderdik. Tabi ki aklım oradaydı. Bir şeyler daha götürme bahanesiyle diğer tepsiyi alıp mini pizzalarla dolu bir tabak hazırladım. Birkaç kurabiye ve meyveli soda koydum.

"Sen otur Minseok. Ben götürürüm."

Sehun tepsiyi elimden kapıp yukarı çıktı. Sonra da tepsiyi bırakıp aynı hızda aşağı indi.

"T-tanrım.. Onlar sevgililer!"

"Ne? Ben sana demiştim değil mi?"

"Haklısın Baek ama ben yine de emin değildim."

"Şey.. Ben de bu akşam öğrendim."

"Araya girdiğimde ikisi de aynı anda bana dönüp bağırdılar."

"VE BİZE SÖYLEMEDİN?!!"

"Onlar itiraf edene kadar bilmiyormuş gibi yapın."

Durumdan çok da şikayetçi değildim aslında. Çünkü birbirlerini sevdiklerini görebiliyordum. Tıpkı yıllar önce Sehun'un annesinin gördüğü gibi.. Üstelik bu durum bizi gerçekten kocaman bir aile yapacaktı. Aşk varsa her şey güzelleşiyordu. Bu da onun bir kanıtıydı. Dostlarımız artık gerçek ailemizdi.

Housemate 2 ✓Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon