BU KİTAP YAVBAH HAYRAN KURGUSU OLUP, YAVBAH FANDOMA İTHAFEN YAZILMIŞTIR.
Obsesif kişilik bozukluğu olan, bu hastalığı kendine pek dert etmeyen iki genç, kısa bir süre sonra hayatlarının hastalıkları yüzünden karardığı gerçeği ile yüzleşirler.
Tedav...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
11. B Ö L Ü M
✏Merhabalar efendim. Yeni bir bölümle daa birlikteyiz🙏.
6811 kelime, kitap formatı ile 39 sayfa.
BU ARADA LÜTFEN BÖLÜMLERİ OKUYUP GEÇMEYİN, EN AZINDAN OY VERİN. KÜÇÜCÜK, MİNİCİK BİR YILDIZ SADECE, BASINCA BİR ŞEYCİK OLMUYOR. EN AZINDAN EMEĞE SAYGI OLARAK BASIN ŞU YILDIZ'A LÜTFEN🙏
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yazar’ın anlatımı;
Birçok efsanelere göre yıldız kaymasının farklı hikayesi vardır. Bazılarına göre yıldız kayması ölümün, bir grup insanlara göre ise yeniden doğumun habercisidir.
Genç adam intikam ateşi ile kavrulan gözlerini yağmakta olan yağmura dikmeye devam etti. Parmaklarını doladığı alkol dolu şişeyi kaldırdı ve başını dolgun dudakları arasına yerleştirdi. Alkollu sıvı dudakları arasından ağzına süzüldü. Gıda borusunu yakarak damarlarına nüfuz etti, oradan kanına karıştı. Son damlasına kadar gözlerini yağmurdan çekmeden içkiyi içti ve boşalan şişeyi umursamadan ahşap verandanın zeminine fırlattı.
Kışına Bahar olan kadın tam olarak üç gündür gözlerini açmıyordu. Doktorlar hiç bir şey söylemiyordu, söyleyemiyordu. Kadın hem ruhsal, hem de fiziksel olarak çöküşte olduğu için iç dünyasındaki savaşına devam ediyordu onlara göre. Uyanıp uyanmaması mehçuldu. Ve bu mehçulluk adamı diri-diri ateşe atıp, bedenini kavuruyordu.
Genç adam kadının kanına boyanan baş parmağını gözlerinin altına bastırdı ve göz pınarından dökülen birkaç damla göz yaşını kenara ittirdi. Üç gündür kadının kanı ile kaplanan kıyafetlerini değiştirmiyordu. Üç gündür o bembeyaz gömleği kurumuş, kahvemsi leke ile kaplıydı. Ellerini bir kez bile olsun suya sokmamıştı. Kan kuruyup tırnak aralarına toplanmıştı. Olabildikçe dikkatli davranmaya, ellerinde kuruyup kalan kanın akmamasına özen gösteriyordu.
Ahşap verandadaki gıcırtı sesi ile Yavuz kafasını sağa çevirdi. Mücahit koyulaşan gözlerini onun okyanus mavisi koyu gözlerine dikti. “Hazır, kardeşim..” dedi sakince. Yavuz sertçe yutkunup, “Sen ve ben olacağız. Diğerleri dışarıda beklesin! Hatta Kopuğa söyle, hastaneye gitsin. Ateş’lere bir faydası dokunur..” dedi.
