57. Bölüm: "Akrep" part 1

2.1K 155 56
                                    

57

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


57. BÖLÜM / part1


     Ölmeyi bile beceremiyordum. Ölmeyi bile dileyemiyordum. En çok koyanı da buydu ya. Dilediğim hiç bir dilek kabullenmez, dilemediğim ne varsa yaşardım. Sanırım benim için biçilen kader de bundan ibaretti. Belki de acıya olan dayanıklılığım ölçülüyordu. Şaşırıyordum kendime. Ben nasıl olurda hala sapasağlam burada, bu kirli dünyada yaşıyordum? Nasıl oluyordu da, delirmiyordum? Bütün gün beynimde dolanan bu sorulardı ve ona cevap olarak, Sevdiğin adam burada, onsuz bir yere gidemezsin! diyen bir kadın yaşıyordu içimde. En azından o kadın vefalıydı. Hep yanımdaydı. Küçük kız gibi yapmamıştı mesela. Beni sırtımdan bıçaklayıp gitmemişti...

O günün üzerinden bayağı bir geçmişti. Kanamamı durdurup, istirahet etmeme müsaade etmişlerdi. Yavuz dahil olmak üzere kimseyi görmek istememiş ve bu yüzdendir ki tek kelime konuşmaksızın deliksiz bir uykuya dalmayı seçmiştim. Bazen uyanıp etrafıma baktığımda, Yavuz'un küçük bir kanepede kıvrıldığını, ya da yatağımın yanına diz çöküp elimi tutarak uyuduğunu görmüştüm. Onunla konuşmamak, onu incitmek istemiyordum ama yaşadıklarım yüzünden tenhalığa ihtiyacım vardı. Küçük kız için verdiğim bütün savaşların boş bir mücadele olduğunu hazmetmeye..

Şimdi ise, yarın Akrep'in evini basmaya hazırlanan kocam, önlemini almak için gerekli işlemleri yapmalıydı ama o, bunu reddetmiş, işleri diğerlerine devrederek benim yanımda kalmayı seçmişti. Bana olan sevgisine ömrüm boyunca minnettar olacaktım. Yavuz, beni dünyalar kadar sevdiğini söylemese de olurdu bundan sonra. Ben, yeteri kadar hissetmiştim bunu..

Benimle birlikte hastanenin pekte sevmediğim yatağına uzanmış ve beni göğsüne çekmişti. Elinde bir kitap vardı ve kitabın adı dahi umurumda değildi. Zaten gözlerim de kitapta yazılanlarda değil, pencerenin önünde duran taze şebboylardaydı. Yavuz her sabah bana demet demet şebboylar getirmeyi unutmuyordu. Basit bir hastane odasını adeta gül bahçesine çevirmişti. Hatta evdeki küçük gramafonu bile getirmişti. Geceler bana eski şarkılardan açıyordu. Bazen de filmler alıyordu. Hoş, filmler boş boşunaydı çünkü onları izlemek yerine yatmayı seçiyor ve onu defalarca kez kırıyordum.

"Bir varmış, bir yokmuş.." diye başladı Yavuz cümleye. "Bir adam varmış ve bu adam hiç mutlu değilmiş."

"Ve hiç mutlu olamamış.." diye homurdandım.

"Bak şimdi.." İç çekti. "Bir dinlesen?" diye devam etti, saçlarıma küçük bir öpücük kondurduğu sırada.

"Sesin güzel. Sırf sesini duymak istiyorum diye dinleyeceğim. Hikayeyi değil yani, sesini.."

Yavuz burnundan, güldüğünü belli eden sert bir nefes verdi. Saçlarıma kokusunu içine çekerek derin bir öpücük kondurdu. "Tamam."

"Oku hadi, sesini dinleyeceğim birtek." diye homurdamdım.

Senden Önce | Mavi Hilal | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin