0.7

1.2K 118 38
                                    

"Dokunursan

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Dokunursan... dayanamam.
Sarılırım."

Dolaptan çıkardığım sütü bardağa doldurup tekrar yerine koyarken mutfaktan giren babam ile duraksadım. Gözlerimi üstüne diktiğimde ellerini kaldırdı. "Tamam Naeun, anladım. Kimse bilmeyecek."

"Kızlar bile."

"Tamam."

Babamın dövme dükkanı, işini titizlikle yapması ve kendine ait tasarımlarıyla meşhurdu. Önüne gelene dövme yapmazdı. Özellikle lise öğrencilerine karşı çok katıydı. Neyseki, kalıcı olmasa bile kendi kendime elimi, yüzümü boyamakta baya bir ustaydım. Vücudumda herhangi bir damgayla gezmeye hevesim yoktu.

Henüz.

Dişlerimi fırçalayıp kütüphaneye gideceğimi haber verdiğimde babam arkamdan geldi. "Herhangi bir sorun yok, değil mi?"

Hava yağmurlu olduğu için şemsiyeme uzandım. "Ne gibi?"

Babam omzunu silkti. "Yani son zamanlarda arkadaşlarınla buluşmalara gitmiyorsun. Telefonda bile nadir konuşuyorsun. Şimdi de çizimlerin sana ait olduğunu söylemek istememen... Ne bileyim... Nayeon ile konuşabilirim? Güvenini sarsacak bir şey mi yaptılar?"

Onlar yapmadı, ben yapıyorum.

Parmak uçlarıma basarak endişeden dolayı çattığı kaşlarına öpücük kondurdum ve gülümsedim. "Hayır baba. Sadece çizimlerimi kimseyle paylaşmak istemiyorum, o kadar. Sana yardımcı olmayı da seviyorum. Bu yüzden, orta yolu bularak kimliğimi gizli tutmaya karar verdim. En azından sene sonuna kadar."

Taehyung gidene kadar...

Babamı iyi olduğumuza ikna etmiştim. Gerçekten iyiydik. Sadece havalar soğumaya başlamıştı ve artık yarıyıl tatili yaklaştığı için sınavlarımız başlamıştı. Jihyun, sanat okulu için çalışmalara başlamıştı ve özel derslerini arttırmıştı. Yine de bize zaman ayırıyor, annesinin yaptığı kurabiye ve keklerden fazlaca getirip kantin sırası beklemekten bizi kurtarıyordu. Nayeon ise ileride ne olacağına karar vermeye çalışıyor, meslek belirleme sınavlarına girip rehberlik hocasıyla görüşüyordu.

Bunların haricinde onu birkaç kez Taehyung ile konuşurken görmüştüm.

Arkalarından, "Bu üçlü, çok güçlü." denilen çocuklar sınıfımdan çıkarlarken, tahmin ettiğim gibi Taehyung, Nayeon ile karşılaşmıştı. O zamandan beri, birbirlerini gördükleri her yerde küçük bir baş selamı veriyorlardı ve Nayeon'un anlattığına göre birkaç kere de hal hatır konuşmaları geçmişti.

Gerçekten her şey iyiydi.

Bense bu durumu bir perdenin arkasından izliyor gibiydim. Kütüphane görevlerini öyle bir ayarlamıştım ki, bırakın Taehyung'u, Jimin'i bile görmüyordum. Hava bulutlu olduğu için bahçeye çıkmayıp kendimce önlemler alıyordum. Teneffüslerim, Nayeon'un heyecanla anlattığı şeyleri gülümseyerek dinlemekle geçiyordu. Gerekli yerde saçma olduğu bariz belli olan yorumlar yapıyordum ve Tanrım... Resmen "Sizden çok iyi bir çift olur," demediğim kalmıştı.

Pazar günü, okul kütüphanesi normalden daha kalabalıktı ve ben asıl görevli olarak yardıma gelmiştim. Boş olan tek tük masa vardı, üzerinde bırakılan kitapları alarak ait oldukları yerlere yerleştirip cam kenarındaki tekli masaya yerleştim.

Yaklaşık yarım saat sonra, yanlış çözdüğüm soruları tekrar çözmekten sıkılıp yüzümü test kitabına gömdüğümde sağ tarafımdaki sandalyenin çekildiğini hissettim.

"Rezil olmak umurunda değil, değil mi?"

Taehyung'un fısıldayan sesini duyduğumda gözlerimi açmamıştım, rüyada olduğumu düşünüyordum. Fısıldadığına göre gerçekten rüyada olmalıydım, uyanmayayım diye sessiz konuşuyordu. Düşünceli çocuk.

"Sana diyorum, yine karaladığın tarafa yatmışsın ve kalktığında insanlar, yüzünden trigonometri çalışabilirler."

Rüyada olmadığımı kesinleştirdiğimde hızla gözlerimi açtım ve karşımda, rahat bir oturuşla duran bereli çocuğu gördüm.

"Senin ne işin var burada?" Sorum sertti ama iyi kıvırırdım. "Yani bugün antrenmanın olduğu için nöbetini Salı gününe yazmıştım. Şimdi tekrardan ayarlamam gerekecek ve herkes sırasını geçirdiği için yanıma kimseyi yazamam. Yine tek kalacağım."

Bir an, bu kadar ayrıntıyı niye verdiğimi anlayamadım. Sanırım elime ilk defa onunla konuşma fırsatı geçiyordu ve ben aptal aşıklar gibi, evdeki perdeyi bile anlatacak kıvama gelmiştim.

Taehyung -normal olarak- söylenmeme göz devirirken, bakışlarını bir süre etrafta gezdirse de gerçekten cevap beklediğimi gördüğünde dudaklarını yaladı.

"Beni sen çağırdın."

Seni bekliyorum.

Asla geri gelmezsen ne olacak?

"Nasıl yani?"

Kalçasını hafif kaldırarak cebinden telefonu çıkardığında İnstagram uygulamasına girdiğini gördüm. Karnıma ani bir yumruk inmişcesine midem çalkalanırken telefonunun ekranını gösterdi.

"Bunları yazan sen değil misin?"

Ben değildim.

Ard arda atılmış bir sürü mesaj vardı ve sonunda "Müsaitsen pazar günü okulda görüşelim." yazıyordu. Neyseki ben değildim, ama kim olduğunu da biliyordum.

"Adım Naeun."

Bakışlarımı gözlerine sabitledim. "Nayeon değil."

Kaşlarını çattığında yüzünde yakalayamadığım bir ifade geçti. Büyük ihtimalle ismi önceden duyup duymadığını kontrol ediyor olmalıydı. Bir an "Neredeyse her gün bakışıyorsunuz," demek istesem de kendimi tuttum. Onun yerine "11-F sınıfından, arkadaşım." dedim.

Taehyung gergin bir ifade ile sandalyeden kalktığında boşuna rahatsız ettiği için üzgün olduğunu mırıldanarak etrafına baktı. Ortamı daha fazla değişik bir hale getirmemek için önemsiz olduğunu belirterek kafamı salladım. O da, aynı geldiği gibi hızlıca kütüphaneden çıkıp gözden kayboldu.

Birkaç dakika öylece önümdeki sayfaya baktığımda cebimden telefonu çıkararak ortak gruba girdim ve Nayeon'un attığı en son mesaja baktım.

naye0n_: sanırım hasta oldum ve evde sex and the city izleyerek yarın için hayatta kalmaya çalışacağım. Size kolay gelsin~~~~

Ömrümden ömür almak için mi doğdun sen acabaaa?

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Ömrümden ömür almak için mi doğdun sen acabaaa?

Tekrar ve tekrar... İyi ki! 🎆💜

look at me | TaehyungWhere stories live. Discover now