1.5

1K 121 29
                                    

✾

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


"Naeun, beni zorluyorsun. İnat etmeyi bırak da seni içeriye bırakayım."

"Kesinlikle hayır. İlkokul çocuğu değilim ben."

Babam sabırla kafasını geriye yasladığında omuzlarımı silktim. Arabayı okul bahçesinin girişine durdurmuştu ama içeriye kadar bırakmak için ısrar ediyordu. Zaten topallayan ayağım ve değneğimle yeterince dikkat çekecektim, bir de babamın her sabah kapıya kadar bırakması eklenmesin istiyordum.

"Kimse sana ilkokul muamelesi yapmadı. Nereden çıktı bu laf?"

Kaşlarımı çattım. "Çıktı işte bir yerden. Cidden gerek yok baba. İstemiyorum."

Babam derin bir nefes vererek bana döndüğünde "Çok inatçısın," diye mırıldandı. "Bir insan her hareketinde bu kadar annesi olabilir."

Bir an gözlerimiz buluştu. Dudaklarımı birbirine bastırdıktan sonra yanağına öpücük kondurmak için uzandım. "Seni seviyorum baba."

"Ben senden daha çok."

İkimizde arabadan çıkarken babam yetişerek değneği tutmam için uzattı. Tam bu arada büyük bir çığlık duyduğumda Jihyun ile Nayeon'un bana doğru koştuğunu gördüm.

Babama döndüğümde gözlerimi devirdim. "Keşke beni kucağında taşısaydın, daha az dikkat çekerdik."

"Size emanet." Kızlara el salladıktan sonra arabaya binip gözden kayboldu. Nayeon değneği çekerek kolumun altına girdiğinde Jihyun da aynısını taklit etti.

"Ne yapıyorsunuz? Bu kadarına gerek yok."

"Evde tek kaldıkça daha da huysuzlaşmış bu."

Nayeon, homurdanan Jihyun'u onayladıktan sonra devam etti. "Bizi bir hafta boyunca eve almadığına inanamıyorum. Hem de her seferinde elimizde frambuazlı pastayla geldik."

Yaptığımın ayıp olduğunun farkındaydım ama tepkim sadece gözlerimi kaçırmak oldu. Merdivenlere geldiğimizde sınıfımın en üst katta olmasına içimden küfrederken, Jihyun açıkça sövmüştü. "Nasıl çıkaracağız şimdi seni?"

"Öğretmenlerin asansörünü kullanabiliriz," diye fikrimi söylediğimde geçen insanlara engel olmamak için kenara çekilmiştik.

"Maalesef," dedi Jihyun. "Hafta sonu müzik klubü ağır yük taşıyıp bozmuşlar."

Kafamı arkaya duvara yaslayıp hayatı sorgulayacakken, Nayeon bir anda öne atıldı.

"Jungkook, bir bakar mısın?"

Jungkook yanında Taehyung ve Bobby ile birlikte koçun odasından çıktıklarında Nayeon'un seslenmesiyle duraksadı. Ne yapacağını anladığımda Jihyun'a dönerek "Ben çıkıyorum." dedim ama çıkamadım.

"Efendim?"

"Rica etsem biriniz Nana'yı sırtına alabilir mi? Ayağını fazla zorlamaması gerekiyor ve asansör bozuk. Şu sapıklarla dolu okulda bir tek size güvenebilirim."

Nayeon, son cümleyi ellerini havaya kaldırarak abartılı bir şekilde söylediğinde kendimi tutamayıp alnıma şaplak attım. Jungkook sorun olmadığını söyleyip önümde diz çökecekken Taehyung onu durdurdu.

"Sırtını incittiğinin farkındasın, değil mi? Bir hafta antrenmanlara bile katılman yasak."

Jungkook duraksayarak bana özür dilercesine baktığında hemen "Sorun değil," diye atıldım. Zayıf değildim ve çocuğu hastanelik edebilirdim. Sonuçta o takım kaptanıydı ve önlerinde önemli bir maç vardı.

Taehyung, Jungkook'u kenara çektikten sonra arkasını döndü ve önümde diz çöktü. "Ben alırım."

Gözlerimin şokla açılmasını engelleyemezken bir adım geriye atarak ayağımın üzerine ağırlık verdim. Ağzımı açtığımda itiraz yerine büyük bir inleme çıktığında Nayeon arkamdan destek oldu. "Eğer diretirsen ağzının ortasına geçiririm, Nana. Derse geç kalacağız. Çabuk."

Bunu demesiyle daha kötü hissettim. Midem hem bulanıyor, hem de burkuluyor gibiydi. Taehyung gözünün ucuyla bana baktığında dudaklarımı birbirine bastırarak öne eğildim ve kollarımı boynuna doladım.

Aman Tanrım! Burnumun ucu, ensesine değmişti ve teninin kokusu direkt ciğerlerimi gasp ediyordu.

Jihyun herhangi bir kaza ihtimaline karşı ceketini belime sardığında, Taehyung da bacaklarımı kavrayarak beni bir kez sırtında hoplattı. "Rahatsan..." diye mırıldandığında yanağımız değmesin diye hafif geriye kaçarak başımı salladım.

Düğün konvoyu gibi en önde biz, arkamızdan diğerleri çıkarken koridorda kalan tek tük öğrencinin dikkatini çekmiştik ve ben, dedikodumuzun ders esnasında bile herkese yayılacağından emindim. Okulun en ters insanının sırtında, sınıfının tam tersi istikametine doğru gidiyorduk ve yandan görebildiğim kadarıyla Taehyung'un yüzü her zamanki gibi asık değildi. Tabii ki milletin diline malzeme olacaktım fakat onların bilmeyip benim bildiğim bir şey vardı;

Taehyung, Nayeon istediği için beni sırtına almıştı.

Bu düşünce zaptetmeye çalıştığım kalbimi -sonunda- yavaşlatırken, 11. sınıfların olduğu kata geldiğimizde Taehyung nazikçe yere eğildi. Jihyun'un yardımıyla yere bastığımda teşekkür etmeye çalıştım ama sesim içime kaçmış gibi çıkmıştı. Taehyung gülümseyerek kafasını salladığında Nayeon'un yanına gittiğini gördüm. Aniden önüme dönerek Jihyun'u çekiştirip sınıfa girdiğimde, hiçbir şeyden haberi olmayan arkadaşım sorun edecek bir şey olmadığını, borçlu hissetmemem gerektiğiyle ilgili beni rahatlatmaya çalışıyordu.

Çünkü ben birine borçlu kalmaktan nefret ederdim.

Ve bugün Taehyung'a değil, Nayeon'a borçluydum.

Bana -bir kez bile olsun- nefes aldırdığı için...

✾

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
look at me | TaehyungWhere stories live. Discover now