Lanet

4.2K 402 125
                                    

Çok sevdiğiniz birinin size yalan söylediğini anladığınızda yaşadığınız hayalkırıklığını tek bir hareketle anlatmak zorunda olsaydınız ne yapardınız?

Ben derin bir iç çekerdim. Küçük kardeşim Luhan, Baekhyun'un sarı saçlarına hayranlıkla bakarken de yaptığım tam olarak buydu.

"Kimin gibi?" Baekhyun Luhan'a doğru adımladığında burnunu kırıştırmış ve gözlerini de kocaman açmıştı. Luhan'ı kokluyordu, çünkü üzerine sinen yabancının kokusu ona hiç de yabancı değildi.

"Şey... hiç. Sen kimsin?" Luhan sorduğunda gözleri hala sarı saçlarda gezinip duruyordu.

"Luhan bu abinin adı Baekhyun. Bir süre yanımızda kalacak ama bu biraz gizli olduğu için şimdilik kimseye söyleme olur mu?" Chanyeol konuştuğunda Luhan gözlerini biraz daha büyütmüştü.

Baekhyun Wohun sürüsüne aitti ve daha kötüsü ölüme mahkum edilmişti. Onu sadece sınırlarımın içinde barındırdığım için bile saldırıya uğrayabilir hatta savaşa girebilirdim. Olası bir saldırıdan zaten yeterince korkarken bir savaşa girmek hatta bunu düşünmek bile bizim için çok tehlikeliydi çünkü kendimizi savunamayacak kadar savunmasız, saldırıya geçemeyecek kadar da güçsüzdük. Tüm bunların farkında olmama rağmen onu göndermememin tek nedeni Chanyeol'du.

Mühürlenmişti ve bu da Baekhyun'u ister istemez ailemin bir parçası haline getiriyordu. Gerekirse ölecektik. Chanyeol'un mührü için. Hep birlikte. Sadece şimdilik bu kaosu biraz erteliyor ve Baekhyun'u herkesten saklıyorduk.

"Yani iki tane mi var?" Luhan neredeyse çığlık atmıştı ama bir yandan da ağzını kapatmaya çalışıyordu.

"Neyden iki tane mi var?" Sonunda dayanamayıp sorduğumda Luhan gidip koltuğa oturdu. Konuşmayacaktı. Bu onun tipik hareketiydi. Görmezden gelmek istediğinde orada değilmişiz gibi uzaklaşıp tek başına otururdu.

"Çok saçma. Eğer bir şeyden iki tane olursa nasıl en güçlü olan tek kişi olabilir? Hani efsaneydi? Hep kandırmışsınız beni?" Luhan kendi kendine konuşmaya devam ettiğinde bu sefer şaşıran bendim çünkü tamamen içine kapanmasını bekliyordum. Daha fazla konuşmasını değil.

Gidip yanına oturduğumda diğer ikisi de gelip karşımıza oturmuştu.

"Luhan saçları kimin gibi? Seni getiren adamdan mı bahsediyorsun? Onunkiler de sarı mıydı?" Pelerinli adamın Wohun sürüsünden olup olmadığını anlamak için sormuştum ama Baekhyun'un hareketleri zaten kokunun sahibini tanıdığını ele veriyordu.

"Söylemeyeceğim." Luhan inatla konuştuğunda tekrar derin bir nefes aldım. "Luhan. Sinirleniyorum. Hemen şimdi anlatacaksın yoksa sana her şeyi yasaklarım." Sonunda tehdit ettiğimde kararsız bir şekilde gözlerime baktı ama susmaya devam etti. "Tavşan avlamaya bile göndermem seni." Son kozumu oynadığımda gözleri doldu.

Onu böyle görmek beni paramparça ediyordu ama yine de öğrenmek zorundaydım. Dudaklarını araladığında işe yaradığını biliyordum. Luhan'ın asla vazgeçemeyeceği tek şeydi avcılık.

"Öyleyse... b-ben de bir da-ha tavşan... avlamam." Luhan hıçkırıklarına karışmış sesiyle konuştuğunda bu sefer şaşkınlıktan donan tek kişi değildim.

"Hadi ordan." Chanyeol dilinin ucuna kadar gelen küfürleri zorla yuttuğunda Luhan'ı kucağıma almıştım. "Neden anlatmıyorsun bana?" Saçlarına öpücükler kondurarak sorduğumda bir süre sonra ağlamayı kesmişti.

"Kürkün ne renk senin?" Aniden sorduğunda Baekhyun sorunun kendisine sorulduğunu bildiği halde bir süre bekledi. Bir süre sonra Chanyeol'un dik dik baktığını fark edip, el mahkum cevap verdi. "Kahverengi."

White Wolf ~ SekaiOù les histoires vivent. Découvrez maintenant