Mühürlenmişsin bana.

3.8K 328 138
                                    

Jongin~

Gel gör ki kötüyüm bugün.

Her zamankinden birazcık daha fazla kırgın, kızgın ve çokça tükenmiş. Kavruluyor yüreğim, elimden bir şey gelmiyor. Çaresizce bekliyorum.

Bilirsiniz. Hissedilen yoğun karmaşık duygularla bir mucize anı beklemek kadar insanı kahreden, doğduğuna pişman eden başka bir şey de yoktur zaten. O anlar ki insana batar, canını acıtır, kanatır.

Merak etmek, ulaşamamak, konuşamamak, dokunamamak, hissedememek, değiştirememek, bitirememek... Yine de... sadece beklemek; zamanı durduramadan, geri alamadan ya da ileri saramadan...

5 gün olmuştu... herkes önünde diz çökmüşken gözleri benimkilere kilitleneli. Tam da o an... Kendimi buldum ya gözlerinde, şimşek çaktı gönlümde. Bir baktım ki elim kalbimin üzerinde, bense dizlerimin. Nefesim birkaç kez tekledi, gözlerim nemlendi. İçimdeki alfa haykırmak istiyordu. Mühürlendiğini ve önünde diz çöktüğü bu eşsiz varlığın ona ait olduğunu. Bütün dünya öğrenene kadar haykırmak...

Öyle ki, göğsüm patlayacak kadar şişti, gözlerim her an kıyısından damlalar düşecekmiş gibi doldu. Yine de ben, dişlerimi birbirine geçirip, sustum. Orada öylece yandım, kül oldum. Odağını kaybetti gözleri. Sonra da gitti. Arkasına bir kez olsun bakmadı. Kavruluyor yüreğim o andan beri. Yine de alışmıştım, mutluluğumun bile kursağımda kalmasına. Bu yüzdendir ki yapmam gerekeni yapıp, baş alfa olarak kontrolü ele almış, ancak güneş battığında Sehun'a kavuşabilmiştim.

Ona daha önce de gösterdiğim saklı kubbedeydi. Zaten gidebileceği başka bir yer de yoktu. Kurt formuyla volta attı gece boyunca. Benimle iletişime geçmek şöyle dursun, orada olduğumun farkında olduğundan bile emin değildim.

2. Gün yorgun görünüyordu. Çeşmenin hemen yanında uzanmış uçan kuşları izlemişti. Bense onu.

3. Gün tek yaptığı uyumaktı. Gözlerini gözlerimle bir saniyeliğine dahi buluşturmamıştı.

4. Gün kurt bedenini yerden yere vurmuş, ağır hasarlar almıştı. Dönüşmeye çalışıyor ama bir türlü başarılı olamıyordu. Onu durdurmaya çalıştığımda beni tek bir bakışıyla olduğum yere çivilemişti. Üzerimde inanılmaz bir kontrol kurmuştu ve kemiklerini kırışını sonuna kadar izlemek zorunda kalmıştım. Sonunda ise yorgun düştüğünde üzerimdeki baskıdan kurtulmuş ve ıslak gözlerimle onu izlemeye devam etmiş, gün doğana ve kemikleri iyileşene kadar hiçbir tepki verememiştim. Bu süre zarfında hava oldukça soğumuştu. Kasvetli hava aydınlanır aydınlanmaz onun için getirdiğim pelerini kurt bedeninin üzerine örtüp oradan ayrılmıştım.

Şimdi ise yağmurun yıkadığı penceremden ormana bakıyordum, damlalar kadar hızlı akmıştı zaman. Oysa canımın acısı bir gram azalmamıştı.

Sahi, elden bir şey gelmemesinin acısını ne çok tatmıştım. Ama biliyordum, isyan etme zamanı değildi. Bu yüzdendir ki kabullendim yine, acı çekecektim. Acı çekmeye alışmıştım zaten.

Bir keresinde 'Kabullenmek kendi mezarına toprak atmak gibidir...' demişti Chanyeol. Sonra da hiç konuşmamıştık. Chanyeol sarhoşluğun etkisiyle mayışıp deliksiz bir uyku çekerken ben onun sarhoş kafayla ettiği birkaç kelimenin beni gece boyunca derbeder edişiyle uykusuz kalmıştım. Şimdi sorsam hatırlamayacağından emin olduğum bu söz benim aklımdan hiç çıkmamıştı. İçinde bulunduğum vaziyeti tekrar tekrar gözden geçirip, kabullenmekten, beklemekten başka bir çarem olmadığını düşündükçe kendi mezarıma toprak attığımı biliyordum. Chanyeol ise sürekli beni kontrol ediyor iyi olup olmadığımdan emin olmaya çalışıyordu. Gözlerimin içine uzun uzun bakıp kendimde olup olmadığımı ya da kendi mezarıma toprak atmaya başlayıp başlamadığımı çözmeye çalışıyordu belki de.

White Wolf ~ SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin