Ayin

3.7K 399 167
                                    

Tehlikeli bir şey yapmak üzere olduğum anlarda içimde iki ses türer ve birbirleriyle çekişmeli bir kavgaya girerdi.

Biri beni gittiğim yoldan tüm gücüyle çekip çıkarmaya çalışırdı. Kendimi koruma içgüdüsüydü bu. Diğeri ise ne olursa olsun kafama koyduğumu yapma taraftarıydı. Korkusuz ve toydu. Çoğu zaman ikisi arasında kalıp bir seçim yapmak zorunda kalırken, konu Karin sürüsünün baş alfası olan Kim Jongin'e gelince, kafama koyduğumu anında yapıyor, ikinci bir ses duymuyordum bile.

İçten içe bana ihtiyacı olduğunu ve bu yüzden böyle hissettiğimi düşünüp kendimi kandırmaya çalışsam da birisi için ateşe yürümek bu kadar kolay bir mazeretle örtbas edilebilecek bir şey değildi. Baekhyun yanımda olsaydı, "Yürek yemişsin sen." derdi. "Ejderha yüreği."

Ne yazık ki ateşten çembere doğru sağlam adımlarla yürürken etrafımda beni durduracak hiçkimse yoktu. Cadı birkaç adım atıp engel olmak istese de Chanyeol onu sıkıca tutmuş, insan formunda olmasına rağmen yüzüne doğru hırlamıştı.

Sonunda çemberle aramda hiçbir engel kalmadığında diz hizama ulaşan alevlere bakıp, Jongin'e nasıl ulaşacağımı düşündüm. Üzerinden atlayabilirdim ama bütün gözler üzerimdeydi ve karizmamı yerle bir etmek istemiyordum. Jongin'in zihnine girmeyi düşündüm, ancak çember bir kalkan görevi görüyordu ve ona ulaşamıyordum. Kurt formuma dönüşsem alevler beni fazla etkilemezdi ama bu sefer de herkes kürkümü görmüş olurdu. Jongin'in sürüsüne güvenmeyi denesem bile arkamda beni dikkatle izleyen bir cadı vardı. Bu yüzden ister istemez saklanmaya devam etmek zorundaydım.

Aklıma başka bir çözüm gelmeyince derimin fazla yanmamasını, yanarsa bile çabuk toparlanmasını umarak, dizime ulaşan alevleri hiçe saydım. Birkaç adımla alevleri geçip çemberin içine ulaştığımda, canımın acısını arka planda tutmaya çalışıyordum. Tenim karıncalanmıştı. Çemberin içi dışarıya göre daha sıcak ama yine de serin sayılırdı. Pelerinimin yanan uçları kısa sürede söndü. Ayağımdaki ayakkabılar daha uzun süre yanmıştı ama en çok bacaklarım acıdığından gerisini düşünmeye vaktim olmadı.

"Jongin." Sesimdeki acıyı bastırıp söylediğimde gözlerini açıp bana dönmüştü. Kaşları çatılmış, gözlerindeki hırsla, derin nefesler almaya başlamıştı. Sonra önüne döndü. Böldüğüm ayini tamamlamak için sözleri baştan aldı.

"Kimi günahıyla yükselir. Kimi erdemiyle düşer."

Birkaç adım daha atıp önüne geçtiğimde ayakkabılarımdaki ateş de, esen rüzgar sayesinde sönmüştü.

"Jongin buna hemen bir son vermek zorundasın." Sesimin olabildiğince otoriter çıkmasını umarak söylediğimde gözlerim bir an için dışarıda bizi izleyenlere kaydı. O an dikkatim dağılmıştı çünkü etrafta kimseyi göremiyordum. Bomboştu. Çemberi bozmak zorundaydım ve bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum. Aklıma gelen tek şey Jongin'i çıkarmaktı ama ayini tamamlamak konusunda ısrarcı görünüyordu.

Karşısında durduğum için önümde diz çökmüş gibi görünüyordu ama eğer otursaydım yanan bileklerim beni yarı yolda bırakırdı ve tekrar kalkamazdım. Bu yüzden ona tepeden bakmaya devam edip, bu sefer sadece sözlerimle ikna etmeye çalıştım. Onu zorlamayacaktım. Kontrol kendisindeydi, seçim şansı da öyle.

"Bir kuş olsaydın, dünyaya tepeden baksaydın, şu an yaptığın şeye bir anlam verebilir miydin?"

Sorumla birlikte sekteye uğrayan sözlerini, yavaşça açılıp gözlerime dönen gözleri takip etti. Beni dinliyordu. Bu yüzden devam ettim.

"Anlam vermeyi bırak, bence bir şey yapmıyormuşsun gibi gelirdi, bu yüzden de kafanı çevirip bakmazdın belkide."

Dudakları birkaç kez açılıp kapandı. Söyleyeceği şeyleri iyice tarttı ve sonunda kararını verdi. "Bir kuş değilim. Ne yaptığımı biliyorum. Şimdi terk et burayı. Derhal." Gözlerini tekrar kapattığında acıyan ayaklarımı birbirine sürttüm. "Bir cadıyla anlaşma yapacak kadar kendinden geçmişsin." Kapalı gözlerini iyice sıktı. Konsantre olmaya çalışıyordu ama onu rahat bırakmaya niyetim yoktu.

White Wolf ~ SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin