3.Bölüm

6.7K 530 104
                                    

Sehun, Kai’nin içeri geçmesi için kenara çekildiğinde duvara yaslandı. “Bugün yaptığın şey için teşekkür ederim.” Ellerini göğsünün üzerinde birleştirmişti.

Kai antredeki tüm odalara tek tek bakarken bakanın sözüyle duraksadı. Arkasını döndü ve basit kelimelerle konuştu. “Ben sadece işimi yapıyordum efendim.” Tekrar önüne döndüğünde salonun ışıklarını yaktı görünürde tehtid olabilecek hiçbir unsur yoktu. Perdeleri çekti ve evi bakan için güvenilir bir ortama sokmaya çalıştı.

Sehun ise Kai’nin istikrarlı ve disiplinli bir şekilde işine odaklanmış suratını inceliyordu. Bu adam tanıdığı hiçbir adama benzemiyordu. Daha önce çok kişiyle birlikte çalışmıştı. Diğer herkes kendi işini sağlama almaya çalışan ve ya terfi peşinde koşan, sırf Güney Kore içişleri bakanı olduğu için ona yalaklanan, işini sadece para kazanmak için yapan kişilerdi. Herkes menfaat peşindeydi. Fakat bu adam farklıydı. İşini sadece bir iş olarak görmediği kesindi. Saygılıydı ama içişleri bakanına ‘Siz kendi işinizi yapın bende kendiminkini’ diyecek kadarda  özgüvenli.  Üstü olduğunu biliyordu bu yüzden ‘evet efendim’ demekten geri durmuyodu  ama aynı saygıyı kendine de duyulmasını istiyordu.  İşini gerçekten önemsiyordu.

 Sehun yavaş adımlarla salona yürüken  düşüncelere dalmıştı.  
“Biliyorsun. İşin beni, bana suikast düzenlemek isteyen adamlara karşı korumak. Sırf bulunduğum ortamda mutlu olmadığım için beni kendi  işimden korumak değil. Ama sen bunu yaptın. ” Sehun tek kaşını kaldırdı.

“Yanlış anlamışsınız efendim.” Dedi Kai. Tüm kontrolleri yaptığı için silahını beline koyuyordu.

“Amacım sizi korumak. Ruhsal problemlerinizle ilgilenmek değil. Eğer bunu bekliyorsanız  koruma tutmak yerine bir pisikoloğa görünmek  işinize daha çok yarar.”  Kai ciddi bir surat ifadesiyle söylediğinde Sehun bir anlığına şaşırdı.  

“Karşında bir bakan olduğunu biliyorsun değil mi ?”

“Evet efendim. Az önce söylediniz.”

“Biraz küstahsın galiba ? Bu küstahlığın sebebi  kendini vazgeçilmez sandığın için olabilir mi? Unutma Güney Kore’deki tek koruma sen değilsin.”  Sehun kaşlarını çatmıştı ama Kai’nin yüz ifadesi çok rahattı. Kai cevap vermedi. Ağzını kapalı tutmayı seçmişti. Sehun kravatını gevşeterek  önünden çekilmesi için Kai’ye baktı. “izin verirsen odama gideceğim.”

 Kai bir adım geriye çekilerek bakan gitmesi için yer açtı.

Sehun ise diğer taraftan sinirliydi. Hayır Kai küstah değildi. Sadece biraz fazla dürüsttü. Bir sözü dolaylı yoldan anlatmak onun tercihi değildi. Direkt, doğrudan söylemeyi seçiyordu. Sehun’un kızdığı bu olabilir miydi? Çünkü daha önce kimse ona bu kadar dürüst olmamıştı...
**
Sehun üzerindeki daraltıcı takım elbisesinden kurtulduktan sonra düz gri bir eşofman ve beyaz bir sweat giydi. Yatağın üstüne bıraktığı gömleği göz ucuyla süzdü. Kai’nin gömleği.. Daha sonra kurutemizlemeye  verdikten sonra Kai’ye geri vermeyi aklına not ederek   geri salona döndü.

Kai’yi pencereden dışarı bakarken gördü. Adamı es geçerek mutfağa girdi. Dünden kalma pizzayı mikrodalgaya attıktan sonra kendine bir kadeh şarap doldurdu. Tüm günün stresini atmak ve biraz gevşemek için her gece bir kadehde olsa içerdi.

Mikrodalga pizzanın ısındığını belirten bir sinyal verdiğinde mutfak tezgahına yaslanmış bekliyordu. Pizzayı ve elindeki kadehiyle birlikte sanki salonda kendinden başka kimse yokmuş gibi kanepeye oturdu.  Saate baktığında onu yirmi geçtiğini gördü. Kadehinden bir yudum alırken diğer adama sordu. “Ne zaman beni yalnız bırakacaksın ?”

The Minister (M)-(SeKai)Where stories live. Discover now