22.Bölüm-Aşk-(M)

7.9K 404 113
                                    


"Kris!" Sehun odasından bağırdı. Ayağa kalkmış, masanın üzerindeki ölü yılana olabildiğince uzak durmaya çalışıyordu. Boğazından bir öğürme sesi daha geldiğinde karnını tuttu. "Kris!" Sehun boğazının gerisinden gelen bir sesle neredeyse çığlık atmıştı. Diğer adam nefes nefese kapısını açtığında Sehun'u odanın ortasında garip bir şekilde dikilirken gördü.

"Efendim bir şey mi oldu?"

"Şu yılanı derhal odamdan çıkarın!"

"Yılan?" Sekreter, Sehun'un parmağıyla gösterdiği kutuyu gördüğünde adımlarını masaya yöneltti. Gördüğünde korkuyla geriye sıçramıştı.

"Tüm korumaları çağır." Sehun sinirden çenesi kasılırken söyledi."Bana bakıp durma Kris git dediğimi yap. Gitmeden önce şu yılanı da çıkarmayı unutma."

Kris titrek ellerle yılanın kutusunun kapağını kapatıp eline aldığında aceleci adımlarla dışarı çıktı. Sehun koltuğuna oturduğunda yığıldı.Yüzünü avuçlayıp derin nefesler aldı. Kim onunla uğraşıyorsa Sehun'u gerçekten iyi tanıyor olmalıydı çünkü Sehun'un korktuğu tek şey yılandı. Sehun'un aklına küçükken yaşadığı bir anı geldiğinde titredi. Üniversitenin ilk yılıydı. Babası ona üniversiteyi kazandığı için araba hediye etmişti. Sehun ehliyeti yeni aldığı için arabayı kullanmakta biraz güçlük çekiyordu. Han nehrinin kenarına park etmek istediğinde yanlışlıkla frene basmak yerine gaza bastığında araba hızla Han nehrine uçmuştu. Araba yavaş yavaş suyla dolarken Sehun şok içerisindeydi. Kapıyı açmaya çalışmış ama basınç yüzünden açamamıştı. Sehun araba tamamen suyla dolduğunda nefes alamıyordu. Panikle camlara vurmaya başladı ama hiçbir etki etmiyordu. Sehun'un kolları yavaşça düşmüş, gözleri kapanmıştı. Hayatının hiçbir yeri ve zamanında bu kadar korktuğunu hatırlamıyordu. Uyandığında hastanedeydi. Bir adam arabasının nehre uçtuğunu görünce atlayıp Sehun'u kurtarmıştı ama o günden sonra Sehun boğulmaya karşı bir fobisi olmuştu. Denize giremiyor, Han nehri yakınlarında gezmiyordu. Adam onu bayıltırken ağzını ve burnunu kapatıp nefes almasını önlemişti bu yüzden Sehun boğulduğunu düşünmüş ve şok geçirmişti. Olduğu durumdan daha kötü olmasının sebebi buydu. Yani kimse bu adam, Sehun'u ne ile korkutacağını çok iyi biliyordu. Sehun sertçe başını ovuşturdu. Başı deli gibi ağrımaya başlamıştı.

Bir oda dolusu koruma içeri girdiğinde Sehun koltuğunda omuzlarını dikleştirdi. Kaşlarını çatmış ellerini masanın üzerinde yumruk yapmıştı.Hepsi elleri önünde içeri girdiğinde son giren ardından kapıyı kapattı.

"Buyrun efendim bizi çağırmışsınız." Adam başı önünde söyledi.

"Ben canımı size emanet edemeyecek miyim? " Sehun'un ses tonu yüksekti. Diğer adamları korkutmuştu. "Sizi ne diye tutuyorum burada ağaç mısınız siz?" Sehun elini masaya vurarak ayağa kalktı. "Adamlar odama kadar giriyor sizin ruhunuz uyuyor!" Sehun hepsini azarladı. Dışardaki sekreterler bakan odasından gelen sesle korkmuşlardı. Korumaların ise başı önde utançlarından yerin dibine girmek ister gibi bir halleri vardı.

"Efendim biz..."

"Siz ne?"

"Üzgünüz efendim bundan sonra daha dikkatli olacağız."

"Hepiniz çıkın dışarı!" Sehun bağırdı ve koltuğuna geri oturdu. Ne kadar özür dilerseler dilesinler yine bir şekilde yapmaya devam edeceklerdi. Sehun artık adamların ne kadar gözünün kara olduğunu anlamıştı. İki gün önce otel odasına kadar girip onu bayıltıp bir de hiçbir şey olamış gibi elini sallaya sallaya gitmişti. Şimdi ise bakanlığa ölü bir yılan sokmuştu. Sehun nasıl yaptığını anlamamıştı ama artık daha fazla dikkat etmesi gerektiğinin farkındaydı. Kai ve kendisinin dışında kimse yoktu. Onu Kai ve kendinden başka koruyacak kimse yoktu.

The Minister (M)-(SeKai)Onde histórias criam vida. Descubra agora