10. Bölüm -Öldün-

5.8K 492 144
                                    


"Silah kullanmayı öğrenmek ister misin?"

Kai'nin kendine yönelttiği soru karşısında Sehun birkaç saniye şaşkınlıkla diğerinin suratına bakakaldı.ilk önce şaka ya da ona benzer bir şeyler yaptığını düşünmüştü ama diğer adam gayet ciddi görünüyordu.

"Sen ciddi misin?" Sehun arabanın içinde sordu.

"Ne zaman şaka yaptığımı gördün."Dedi Kai. Suratında Sehun'u şaşırttığı ve birazda korkuttuğu için hınzır bir gülücük asılıydı. "Aşağı inecek misin yoksa tüm gün orada oturmak mı istiyorsun?" Kai arabanın içinden çıkmayan Sehun'a sordu.

"Şuan içişleri bakanını kaçırdığının farkındasındır umarım." Dedi Sehun arabadan inerken. Kai arkasından kapıyı kapatırken umursamaz bir şekilde konuştu. "Hı-hı"

"Ne hı-hı.Şuan isteğim dışında beni hiç bilmediğim bir yerde tutuyorsun." Sehun,Kai'ye döndüğünde söyledi. Kollarını göğsünde çaprazlamıştı. Hafif bir gülümseme suratına yayılmıştı. Söylediklerinde ciddi olmadığı belliydi.

"Hı-Hı" Dedi Kai tekrardan, iki elini belinin yanlarına yerleştirirken yüzünde Sehun'unki gibi bir ifade vardı.

"Neresi burası?" Sehun etrafına meraklı bakışlar atarken sordu.

"Burası bana ailemden kaldı."Dedi Kai ve adımlarını kulubeye yönlendirdi. Sehun'da Kai'yi ağır adımlarla takip ediyordu. Adımları ürkekti. Hiç tanımadığı ve daha önce hiç böyle bir ortamda bulunmadığı için, her şey onun için yabancıydı."Hava kararmadan başlamamız lazım." Dedi Kai. Tahta kulubenin verendasına gelene kadar kısa bir yürüyüş yaptılar.

"Gerçekten bana silah kullanmayı öğretmek mi istiyorsun?" Diye sordu Sehun. Kai verendaya vardığında Sehun'a döndü. "Bak Sehun." Dedi Kai. "Ben her zaman yanında olamayabilirim." Kai alt dudağını yaladı. "Kendinden başka kimseye güvenemezsin. Umarım düşündüğüm gibi bir durumda kalmazsın ama öyle bir durumda karşı karşıya kalırsan elin bağlı oturmayacağından emin olmam gerek." Kai bir elini Sehun'un omzuna koydu ve hafifçe iki kere sıktı. "Anlıyorsun değil mi?" Kai sorduğunda Sehun altdudağını ısırarak başını aşağı yukarı salladı.

"Ama uyarmam gerek daha önce elime bir kere bile silah almadım."

"Bunun için burdayız."Kai Sehun'a imalı bir şekilde kaşını kaldırıp geri indirdiğinde bu Sehun'u güldürmüştü. Kai'yle aralarının tekrardan iyi olması tüm ruh halini düzeltmişti.

"İlk önce üzerimizi değiştirelim" Dedi Kai anahtarla kulubenin kapısını açarken. Sehun ilk defa düzgünce incelediğinde kulubenin gerçekten güzel olduğunu düşündü. Dağ evi havası vardı ama biraz daha küçük görünüyordu. Kai içeri girdiğinde Sehun içeri bir adım attı gözleriyle evin içini meraklı gözlerle taradı.

"Ayakkabıyla mı giriyoruz?" Diye Sordu Sehun. Kai'nin ayakkabıyla halıya bastığını görünce.

"Bu eve geçen yıldan beri kimse ayak basmadı. Eğer fare dışkıları ve böcek kalıntılarına özel bir ilgin varsa ayakkabılarını çıkarabilirsin." Kai dediğinde Sehun somurttu. Kai birkaç odaya girip çıkarken Sehun odanın ortasında dikilmeye devam etti. Evin içi dışından daha soğuktu. Tenine soğuk hava temas ettiğinde titredi Sehun. Bir elini koluna koyup ovuşturdu. Sonbahara yeni girmiş olsalarda dağın başında sıcaklık şehir merkezinden çok daha soğuktu. Üzerindeki mevsimlik takım elbisesi onu soğuktan korumak için yeterli kalınlıkta değildi.

Sehun şöminenin üzerindeki tozlanmış çerçevelere baktı. Birkaç av fotoğrafı ve Kai'nin ailesine ait olduğunu düşündüğü aile fotoğrafları vardı. Sehun odanın içindeki eşyaları incelerken yüzünde meraklı bir ifade vardı. Dışardan kulube küçük duruyordu ama içerisi geniş ve ferahtı. Kulubenin içi bol güneş ışığı yüzünden aydınlıktı. Camdan sızan güneş ışınları odada uçuşan tozları gözle görülebilir bir hale sokuyordu.

The Minister (M)-(SeKai)Where stories live. Discover now