17. Bölüm -Cehennem-

5.8K 489 145
                                    

Siwon telaşlıydı. Aklı öyle karışıktı ki tek düşünebildiği kaçmaktı. Onun için tek karışık olan şey aklı değildi her zamanki yerli yerinde duran eşyaları bile sanki yer değiştirmişti ve o yerlerinde bulamıyordu. Odasındaki dolapları, çekmeceleri açıp içlerindekini, çoğunun yere dökülmesini umursamadan valizine doldurmaya çalıştı. Valize özensiz yerleştirdiği eşyaları bir yığın kümesine benziyordu. Şuan düzenli olmak umursadığı son şey olabilirdi. Valizi zorla kapatıp rüşvet alarak kazandığı paralarını kasadan çıkarmak için diz çöktü. Bilindik şifreyi girip sırt çantasına doldururken alnından terler akıyordu.

Siwon onu sattıklarına inanamıyordu. Tüm hayatını onların verdikleri emirleri ikiletmeden geçirmişti. Yaklaşık on dakika önce rahat rahat oturmuş televizyon izlerken bir numara onu aradı. Kayıtların Kai'nin eline geçtiğini hemen ülkeyi terk etmesini söyledi. Kayıtlara asla ulaşamayacağını söylemişlerdi. Şimdi Siwon'un kaçmaktan başka bir şansı yoktu. Yaşamak için kaçmalıydı çünkü ne Sehun ne de Kai onu yaşatırdı. Siwon son deste parayı da çantasına koyduğunda kapının arkasından açıldığını bile görmemişti.

"Nereye kaçıyorsun Siwon." Kai arkasından söyledi. Sesi ağırdı. İçerisinde gizli bir öfke barındırıyordu. Siwon sese dönmeden önce yutkundu. Kai'nin kendisine silahla nişan aldığını gördüğünde korkuyla kalbi hızlıca çarptı. Gözleri deliciydi. Siwon delici gözlerin üzerinde bıraktığı hisle titredi.

Tek düşünebildiği kaçmaktı. Sağ tarafındaki açık pencereye hızla yöneldiğinde odanın içinde duyulan güçlü silah sesiyle yerinde zımbalandı.

"Tı- Tı.." Kai onaylamayan ses tonuyla dalga geçti. "Seni ziyarete gelen insanlara her zaman böyle mi davranırsın? Kırıldım biraz doğrusu."

"Lütfen. Lütfen beni öldürme." Siwon yalvardı. Kai başına geldiğinde Siwon duvara doğru sindi. Kai'nin silahı tam alnının üzerinde duruyordu.

"Diz çök şerefsiz." Kai kaşlarını çatarak söylediğinde dişlerinin arasından sinirle tısladı. Hemen orada adamın beynini duvara çıkartmamak için kendini zor tutuyordu.

Siwon hemen Kai'nin dediğini yaparak dizlerinin sertçe yere çarpmasını umursamadan diz çöktü. Ölüm korkusu etrafında kol geziyordu.

"Şimdi seni öldürmemem için bana bir sebep söyle." Kai eliyle silahını daha sıkı kavrarken söyledi. Çenesini kasmaktan dişleri titriyordu.

"Eğer.. Eğer beni öldürürsen ölene kadar hapisten çıkarmazlar seni. Polis bizden yana." Siwon terettüdle söyledi.Sesi titriyor, gözlerini kaçırıyordu. Bu saatten sonra yaşamak için her şeyi yapardı.

"Sence bu benim ne kadar sikimde olur?" Kai kafasına silahının ucuyla vurduğunda Siwon acıyla inledi.

"Ama sen içeri girersen Sehun'u ve aileni koruyacak kimse kalmayacak. Sen de biliyorsun Sehun'u öldürene kadar asla durmayacaklar." Siwon acıyla kıvranırken zor konuşmuştu. Yanağından sıcak kanın süzüldüğünü hissedebiliyordu. "İkimizde böyle olmasını istemeyiz değil mi Kai?" Siwon ellerini iki yana kaldırdı. "Hem teslim oluyorum. Sonuçta sen de askersin teslim olan birine zarar veremezsin." Siwon söylediği anda Kai silahını Siwon'un bacağına doğrultup ateşledi. Siwon'un pantolonu delinip kan sızmaya başladığında acıyla bağırdı. Kai'nin yüzü ruhsuzdu.

"Seni şerefsiz. Teslim olduğumu söylemiştim sana!" Siwon acıyla tısladı.Yüzünde acı gölgeler oluşmuştu. Bacağını tutuyordu. Kanı durdurmak için üzerine sertçe bastırdı ama kurşun yakın mesafeden edilen ateşden dolayı çok derine girmişti.

"Unuttun mu artık asker değilim." Kai düz bir sesle söyledi. "Ayağa kalk orospu çocuğu!" Kai,Siwon'u yakasından çekiştirip ayağa kalkması için zorlarken konuştu. Siwon sendeleyerek ayağa kalktığında Kai onu beklemeden peşinden sürüklemeye başladığında Siwon'un ayakları yürümekte zorlanıyordu. Kai onu sürüklerken zemin Siwon'un kanıyla kirleniyordu.

The Minister (M)-(SeKai)Where stories live. Discover now