#1

11.1K 285 54
                                    

"Hadi S/A, açıkla artık hangi üniversiteyi kazandığını!" diyen annene gülerek baktın. Onun yanında yayılarak oturmuş çok da sonuçlarını önemsemeyen salak bir abin vardı.  "Ne olacak saçma sapan bir üniversiteyi kazanmıştır, Tanrı bilir. " dedi. Annen onu dürttü ve sen de ona dil çıkarttın. Ardından o da sana annenin göremeyeceğini bir açıdan orta parmak çekti.

Umursamadın ve annene döndün. "Kolombiya Üniversitesi'ni saçma sapan olarak adlandırıyorsanız siz bilirsiniz." dedin. Annen çığlıklar içinde ayağa kalktı sana sarıldı. "Canım kızım benim! Aferin sana! Ah Tanrım çok şükür!" dedikten sonra yüzünü avuçlarının içine aldı. Senin kahverengi gözlerin ile onun ela gözleriniz bakışırken annenin gözlerinde parıltı hissettin. Ağlıyordu...

"Ya saçmalama ya. Ağlama be! Ah yeter bu kadar duygusal." dedin anneni hafif şakacı bir şekilde iterken. "Tamam sustum. Sadece seninle gurur duyuyorum." dedi ellerini kendi ellerinin içine alırken. "Teşekkür ederim." dedin kocaman otuz iki diş sırıtırken.

Koltukta oturan abin ayağa kalktı. Aslında abin öyle çok da serseri biri değildi. İşi gücü de vardı. Sadece su sıralar biraz aşk acısı çekiyordu. Sana elini uzatarak ciddi bir şekilde konuştu: "Tebrikler." Sen de aynı şekilde oyuna ayak uyduruyormuşçasına elini sıktın. "Teşekkür ederim." dedin. Elleriniz sallarken bir anda ikiniz de gülmeye başladınız ve abin seni kendine çekerek sarıldı. "İşte benim kız kardeşim."

Gülerek ayrıldıktan sonra birbirinize bakıyordunuz. Üçünüzün de suratında kocaman gülümseme vardı. Annenin suratında gurur gülümsemesi, abinin suratında şaşkınlık gülümsemesi, senin suratında ise herkeste olan en içten gelen mutluluk gülümsemesi vardı. En sonunda üçünüz bir arada sarıldıktan sonra abin bir anda çıkıştı.

"Tamam yeter bu kadar duygusallık! Hadi yemek vakti. Açlıktan ölmek üzereyim." dedi. Kafanı sen de onaylarcasına salladın.  "Katılıyorum. Kurt gibi açım. " Annen yüzünden silinmeyen gülümsemesi ile konuştu. "O zaman size güzel bir yemek hazırlayayım ben. Siz geçin oturun bakalım. "

İkiniz de kafanızı olumlu anlamda salladıktan sonra salona geçtiniz. Abin oturduğu gibi televizyon izlemeye koyuldu. Sen ise oturduğunda düşünmene engel olamamıştın. Ailen ile New York'da yaşıyordun. Tüm okul hayatın boyunca öğretmenlerin sana dahi demişti. Herkes seni çok zeki buluyordu. Hatta lisede sınıf atlaman gerekiyordu fakat sen kabul etmemiş ve yaşıtların ile okumayı seçmiştin. Zeki olduğun için böbürlenmez ve herkes ile çok iyi anlaşmaya çalışırdın. Kimseye de öyle nefret beslemezdin. Fazlaca geniş bir çevren vardı.

Bu sene girdiğin üniversite sınavı ile zekanı kullanmış ve Kolombiya Üniversitesi için hak kazanmıştın. Bunları düşünürken istemsizce sırıttığının farkında bile değildin. Yanında sırıttığını gören abin kolunu dürttü. Daldığın düşüncelerinden çıkıp ona baktın. "Ne o yoksa sevgilin Tony Stark'ı mı düşünüyorsun?" Suratına sahte bir gülümseme takındın. Bir de şu vardı: Şu sıralar fazlaca ünlü olan Tony Stark'dan çok da hoşlandığın söylenemezdi. "Kabul et, seviyorsun sen o adamı. Sadece bize söylemiyorsun."

Yanındaki yastığı aldığın gibi abinin suratına geçirdin. Acıyla inledikten sonra yastığı alıp kenara koydu. Onunla gerçekten ikiz gibiydiniz. Yüz şekilleriniz, gözleriniz, burunlarınız kısacası yüzünüzdeki her detayınız benziyordu. Özellikle küçükken çift yumurta ikizi gibi görünüyordunuz. Markette, orda burada sizin gülerek konuştuğunuzu gören veya ufak tefek tartıştığınızı görenler mutlaka ikiz olup olmadığınızı sorardı. Büyüdükçe bu değişmişti. Fakat ne zaman bir birinizin suratına baksanız aynaya bakıyor gibi oluyordunuz.

"Bunu sen benim suratıma nasıl yaparsın. Bu surat sen evde kalınca annem kötü hissetmesin de en azından biricik oğlu evlensin diye var." dedi yüzünü farklı açılardan gösterirken. "Ha demek o yüzden sevgilin yok yani?" diyerek kaşlarını kaldırdın ona karşı. Abin öylece kalınca anladın ki gizli bir sevgilisi yoktu. Ağzını kocaman açıp çığlık atacakken abin sus işareti yaptı. "Annemin öğrenmesine şuan gerek yok." dedi.

Kafanı tamam işaretinde sallayıp sinsice güldün. Bunu kullanmadan bırakmazdın. "Sen nerden anlarsın bu değerli yüzün değerini. Hadi onu geçtim, bari aynaya baktığın için acı! Kendini görüyorsun resmen."

İkinizde öylece ifadesiz bir şekilde bir birinize bakarken bir anda gülme krizine girdiniz. "Bu çok saçmaydı." dedin. Gülmekten konuşamayan abin de sana katıldığını belli eden hareketler yaptı. Siz bu şekilde gülerken anneniz sofrayı hazırlamış hatta size seslenmesine rağmen duymadığınız için size bakmaya gelmişti. "Ne oluyor burada? Yemek hazır iki saattir size sesleniyorum!"

Gülmen dinerken ayağa kalktın. "Eric'in saçmalıkları işte." dedin hala sırıtmaya devam ederken. Anneni öptün ve abinin vereceği tepkiden kaçmak için mutfağa koştun. Annen ne de olsa seni korurdu. Gülmekte olan abin, senin ona hitap şeklini duyduğunda bir anda gürleyerek ayağa kalktı. "Ne Eric'i? Ben senin abinim. Abi diyeceksin bana!" dedi. Annen onu göğsünden iterek tuttu ve konuştu: "Saçmalama Eric. Kendine gel, yedi yaşındaki çocukluğundan çık artık da yetişkin gibi yemek yiyelim."

Ardından hepiniz birlikte karnınızı doyurdunuz.

KOLOMBİYA |TONY STARK|Where stories live. Discover now