༲ 11 ༲

11.9K 995 676
                                    

Yoongi oflayarak ortada dönen muhabbeti dinliyordu. Hoseok'un az işi olduğu için dışarı çıkmıştı ve yanında durması için Jungkook'u çağırmıştı. Jungkook'un yanında Taehyung da gelmişti. Fakat ikili derin bir tartışmanın içindeydi. Yoongi ise ikiliyi izleyip duruyordu.

"Onunla konuşmamanı söylemiştim."

"Ne yani kızı geri mi çevirseydim Jungkook?"

"Evet?"

Yoongi ikiliye bıkkın bakışlar atmış çaktırmadan koltuktan inmişti. İkili hala derin bir tartışma da olduğu için Yoongi'yi görmemişlerdi. Halbuki küçük çocuğa bakmaya gelmişlerdi.

Yoongi sessizce odasına doğru ilerledi. Kapıyı da aynı sessizlikle aralayıp odasına girdi. Koşarak bilgisayara oturdu ve araştırmasına devam etti.

Bir süre sonra Hoseok kapıyı çalmış, açılmasını bekliyordu. Açılan kapıyla etrafa kısa bir bakış atmıştı. Jungkook geriye çekilerek Hoseok'un içeri girmesini sağlamıştı.

"Yoongi nerede?"

"Buradaydı."

Jungkook etrafa bakarak konuşmuştu.

"Hyung biz artık gidelim görüşürüz."

Hoseok sinirle kafasını salladı ve Yoongi'nin odasına doğru ilerlemeye başladı. Küçük çocuk onu çileden çıkartıyordu. Küçük bedenin yine bilgisayar başında olduğunu görünce ona ilerlemeye başladı.

Yoongi adım seslerinin yaklaştığını duyunca hızlıca her şeyi kapattı ve arkasına döndü. Sinirli bir Hoseok'la karşılaşmayı asla ama asla beklemiyordu.

Hoseok gencin kol altlarından tutarak havaya kaldırdı ve yüzlerini sabitledi.

"Amacın ne Min Yoongi? Ne planlıyorsun? Sana defalarca yasakladım şu bilgisayarı. Önemli olan ne?"

"Sahip ben.."

"Sen ne?"

Hoseok küçüğün yüzüne iyice eğilmiş sinirle fısıldamıştı.

"Sinirimi bozuyorsun küçük. Sınırımı aşmamı sağlama."

Yoongi ilk defa büyüğün gözlerinde bu kadar yoğun bir ifade görüyordu. O gözler sanki ona bir şeyler anlatmak ister gibiydi.

"Sana göstermeme izin ver Hoseok."

"Neyi göstereceksin?"

"Sadece izin ver."

Hoseok genci yere bıraktı ve ona bakmaya başladı. Yoongi gencin bileğinden kavrayarak yatağına çekti ve oturttu. O da büyüğün kucağına oturdu. Kuyruğunu Hoseok'un ensesine sürttü.

"Gördüğün şeylere müdahale etme sahip."

"Neyden bahse-"

Hoseok dudaklarına kapanan dudaklarla şaşkınlıkla gözlerini araladı. Aniden zihnine dolan görüntülerle kaskatı kesildi.

Burası bir yetimhaneydi ama az önce ev de değil miydi? Zihni ona oyun mu oynuyordu? Ne olduğunu çözememişti. Durduğu karanlık yerden hemen pencerenin önünde küçük bir beden görmüştü.

Bu küçük bedenin beyaz bir kuyruğu vardı ve sakinlikle sağa sola sallıyordu.

"Kimşe yok buyaya gey."

Küçük bedenin sesini duymasıyla nereden tanıdık geldiğini çözmeye çalışıyordu. Küçük beden yüzünü pencereye doğru çevirdi. Ayın ışığı şimdi küçüğün yüzüne vuruyordu. Hoseok onun Yoongi olduğunu anlamıştı.

"Buyaya geyebiyiysin koykma."

Karanlık yerden sarı saçlı bir beden daha çıkıp Yoongi'nin yanına gelmişti. Yoongi onun küçük elini tutup parmağıyla ayı göstermişti.

"Bak çok güzey."

Sarışın olan kıkırdamış Yoongi'ye sarılmıştı.

"Buydan ne yaman gideceyiz hyung?"

"Biymiyoyum."

Küçük beden tekrardan Yoongi'ye sarıldı. Hoseok ise neler olduğunu çözmeye çalışıyordu. Şuan Yoongi'nin küçüklüğünü görüyordu ama Yoongi bunları neden ona gösteriyordu? Gelen sesle düşüncelerini bir kenara itip olduğu yerden büyük kapının önünde ki bedene baktı.

"Siz iki sıçan ne bok yiyorsunuz?"

Yoongi korkuyla gözlerini araladı ve sarışın bedeni arkasına aldı.

"Hiç biyşey."

"Yalan söyleme seni sürtük!"

İri beden hızlıca elini havaya kaldırmış ve bir tane tokat vurmuştu. Tam da o tokat sesiyle beraber Hoseok'un dudaklarından Yoongi'nin ismi dökülmüştü.

"Yoongi!"

Hoseok ne yaptığını sonradan anlayınca eliyle ağzını kapatıp biraz daha geriye çekildi. Yoongi'nin dedikleri aklında yankılandı. 'Gördüğün şeylere müdahale etme sahip.'

Hoseok tekrardan bakışlarını Yoongi'ye kaldırdı. Ay ışığının altında parlayan yüzünde o kırmızı izi görebiliyordu. Dudağı patlamıştı ve küçük beden sesini bile çıkarmıyordu.

"Şu arkanda ki sürtüğü almaya geldim çık şuradan!"

"Hayıy oymaz."

"Sana çık dedim."

Karanlık odanın içinde bir tane daha tokat sesi duyuldu ve küçük beden Hoseok'un az önüne düştü. İri adam sarışını kucakladı ve ilerlemeye başladı.

"Hyung!"

"FELİX!"

Hoseok'un duyduğu son bir isimdi. Bir an da gerçek dünyaya dönmüştü. Kapattığı gözlerini araladı ve Yoongi'nin yaşlı gözleriyle karşılaştı.

"Sahip."

Yoongi mırıldanarak bakışlarını Hoseok'un göğsüne dikti. Hoseok küçüğünün çenesinden tutarak yüzlerini sabitledi. Elini küçüğün yüzünde dolaştırdı ve parmağıyla göz yaşlarını sildi.

"Güzelim bunu söylemeliydin bana. Söylemiş olsaydın yanlış anlaşılmalar olmayacaktı."

"Üzgünüm sahip. Sadece korktum."

"Korkacak hiçbir şey yok."

Hoseok gülümseyerek küçüğüne baktı. Yoongi ise sakinleşmiş, bakışlarını Hoseok'un yüzünde dolaştırıyordu. Küçüğünün böyle şeyler yaşadığını bilmiyordu ve yakın gördüğü birisini aradığını hiç bilmiyordu. Hoseok'un düşüncelerini Yoongi'nin ağzından dökülen kelimeler böldü.

"Seni seviyorum sahip."

Hoseok gülümseyen Yoongi'nin yanaklarına ufak öpücükler bıraktı.

"Ben de seni seviyorum güzelim."

~°~

Az çok ne olduğunu anlamışsınızdır artık. Felix çok minnoş ağlayacağım tam bir bebek :')

 Felix çok minnoş ağlayacağım tam bir bebek :')

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
CàtBoy ༲ Sopè ༲Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin