༲ 13 ༲

11.6K 1.4K 722
                                    

"Yine onlar buraya mı gelecek?"

"Sanane Jimin."

Jimin sıkıntıyla oflamış Yoongi'ye bakmıştı. Haftanın başından beri Jimin'i dışlamış onunla takılmaz olmuştu. Jimin ise bu duruma üzülüyordu. Takıldığı kişiler ise küçükken onu sürekli sıkıştıran kişilerdi. Nasıl onlarla beraber durabiliyordu aklı almıyordu.

"Beni terslemesen olmaz mı Yoongi?"

"Çeneni kapatmaya ne dersin?"

Jimin siyahlar içinde olan Yoongi'ye kısa bir şekilde baktı. Hadi ama o en iyi arkadaşıydı onu bırakmak istemiyordu.

"Neden benimle takılmıyorsun? Onlardan eksiğim ne?"

"Jimin artık git."

"Sorumu cevapla Min Yoongi."

"Ben de sana git dedim Park Jimin!"

Yoongi, Jimin'e dönerek onu ittirdi. Bir yandan da sinirle nefes alıp veriyordu. Jimin ise itilmenin etkisiyle dengesini toparlayamayıp kalçasının üstüne düştü. Dudaklarından acı bir tıslama döküldü. Dolu gözlerini yerden kaldırıp arkasına hiç bakmadan giden Yoongi'ye baktı.

Dolu gözlerini akıtmamak için kendisini sıktı.

"Aptalsın Jimin aptal. Herkesi kendin gibi zannediyorsun."

Jimin ayağa kalkarak ters istikamete doğru yürümeye başladı. Bir yandan ise hala söyleniyordu. Evinin önüne gelmesiyle kapıyı 2-3 kere tıklattı. Beyaz şortu kirlenmişti ama bu umrunda bile değildi. Açılan kapıyla bakışlarını yukarıya doğru kaldırdı.

"Neredeydin Jimin? Hem sen iyi misin? Eline ne oldu?"

Jimin, Namjoon'dan gelen soruyla bakışlarını ellerine yönlendirmişti. Sağ elinin avucu soyulmuş ve kanamıştı.

"Hiçbir şey sahip."

Jimin elini yumruk yapıp içeriye doğru girdi. Ayakkabılarını çıkarıp salona adımladı. Koltuğa oturdu ve bakışlarını boş duvara yönlendirdi. Gelen seslerle kafasını soluna doğru çevirdi. Namjoon elinde ki ilk yardım kutusuyla gencin yanına oturdu.

"Yalan söyleme bana Jimin. Eğer bir sorun varsa bunu söylemelisin. Bu küçük gözler yalan söylediğine dair kendini ele veriyor."

Namjoon, Jimin'in gözlerine dokundu ve elini geriye çekti. İlk yardım kutusunu açıp gerekli malzemeleri çıkardı.

"Yoongi, sorun o. Arkadaşız ama beni tanımıyormuş gibi davranıyor. Hep o çocuklarla beraber. Sürekli bağırıyor, üzüyor, gitmemi söylüyor. Sadece kalbim kırılıyor. Sonuçta o benim en yakın arkadaşım."

Namjoon anlayışla kafasını salladı ve ilk yardım kutusunu kapattı.

"Güzelim, Yoongi hatasını anlayacaktır. Sen de onun en iyi arkadaşısın. Sadece ikinizde küçüksünüz ve bazı şeylerin yanlış olduğunu anlayamıyorsunuz. Ama emin ol Yoongi elbet bir gün anlar. Bu yüzden o güzel canını sıkma ve kendini üzme yoksa seni güldürene kadar gıdıklarım."

Jimin, Namjoon'un sözleriyle küçük bir kıkırtı bırakmıştı.

"Şimdi benim bir telefon görüşmesi yapmam lazım hemen geleceğim."

~°~

Hoseok sıkıntıyla oflamış elinde ki telefonu masaya bırakmıştı. Yoongi'nin bu hareketleri artık sinirini bozuyordu ve bir başkasından duymak onu daha da sinirlendiriyordu. Bakışlarını duvarda ki saate dikmişti. Yoongi'ye saat 8 olduğunda ev de olması gerektiğini söylemişti ama şuan saat 10'du.

Kilit sesiyle kafasını kapıya doğru çevirdi. İçeri giren siyah giyinmiş bedeni süzdü. Bu zamana kadar hatalarını sürekli affetmişti ama bu onun için son damlaydı. O bardak çoktan dolmuştu ve dökülmesine ramak kalmıştı.

"Buraya gel Yoongi. Konuşmamız gereken şeyler var."

"Uyuyacağım."

Yoongi elinde ki anahtarı masaya fırlatıp üstünde ki ceketi çıkardı.

"Yoongi buraya gelir misin?"

"Uyuyacağımı söyledim."

Hoseok terslendikçe daha da sinirlendiğini hissediyordu.

"Min Yoongi hemen buraya geliyorsun."

"Bana emir verme."

Hoseok çoktan o bardağın taştığını hissedebiliyordu. Hışımla oturduğu yerden ayaklandı ve sinirle Yoongi'ye yürüdü.

"Kendini ne zannediyorsun Min Yoongi? Sen daha 14 yaşındasın kendine gel ve beni daha fazla sinirlendirme. O saçma salak arkadaş dediğin insanlarla da takılma."

Yoongi alay dolu bakışlarını karşısında sinirden kızarmış gence çıkarmıştı.

"Arkadaşlarıma karışma gibi hakkın yok. Ha evet 2 gün sonra da 16 yaşında olacağım. Yani anlayacağın bir dilde söylemek gerekirse yetişkinliğe doğru adım atıyorum. Siz yetişkinler böyle mi davranırsınız?"

Hoseok sabrının sınandığını tam olarak şuan da anlıyordu. Gencin her kelimesinden bir alay dökülüyordu ve bu Hoseok'un en çok sinirini bozan olaylardan biriydi. Karşısında ki insana ciddiyken onun alaylı bir şekilde davranması Hoseok için katlanılamazdı.

"Eğer ki benim olduğum evdeysen her şeyine karışırım. Ve evet ben bir yetişkin olarak böyle davranırım. Beğenemediysen yapacak bir şeyimiz yok. Elindekiyle yetinmen gerekir."

"Hah ne kadar komiksin. Canın cehenneme."

Yoongi alayla arkasını dönmüştü. Hoseok işittiği cümleyle şaşkınlıkla gözlerini aralamıştı. Şaşkınlığın hemen ardındanda vücudunu sinir ele geçirmişti. Odasına doğru yol alan bedene sinirle ilerleyip omzundan tutarak arkasında ki duvara çarpttırdı. Yoongi'den acı bir inleme duyuldu. Hoseok da yumruk yapmış elini gencin hemen kafasının yanına, duvara vurdu.

Yoongi şaşkınlıkla gözlerini aralayıp Hoseok'a baktı. İlk defa onu bu kadar sinirinden kudurmuş bir şekilde görüyordu. Hoseok ise sinirle derin nefes alıyor ve gözü karşısında ki bedenden başka hiçbir şeyi görmüyordu.

"Sakın Yoongi bana böyle cümleler kurma. Gözümde bir değerin var onu da böyle davranarak düşürme. Sana karşı olan sevgimi yok etme."

Hoseok sinirle geriye çekilmişti. Çünkü eğer kalırsa ağır konuşacağını çok iyi biliyordu. Seri adımlarla kapıya ilerledi ve ceketini alarak üstüne geçirdi. Yoongi uyuyunca geri dönecekti eve şuan burada durmak istemiyordu. Hışımla arkasında ki kapıyı kapattı ve yüzünü ılık hava okşayıp geçti.

Yoongi çarpan kapıyla az önce ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Dediği cümle rastgele ağzından çıkmıştı ve isteyerek olmamıştı. Yaptığı hatayla sıkıntıdan ofladı ve bakışlarını duvara çevirdi. Hoseok'un yumruğunu vurduğu yer kanla kaplanmıştı. Yoongi dakikasında pişmanlık duygusunun vücudunu sardığını hissetti. Ona böyle davranmaya hakkı yoktu en kısa sürede de özür dileyecekti.

~°~

Öncelikle şuraya klasik yazar notu bırakıp gidiyorum.
O kadar kişi bölümlere bakıyor ve hayalet okuyuculuk yapıyor. Eminim ki daha önce hiç görmediğim insanlar okuyor ama hiçbir şey yapmadan geçiyor. Eğer okuyorsanız oy verin. Sonuçta emek veriyorum ve bunu hakettiğimi düşünüyorum. Tutup da oy sınırı ya da yorum sınırı koymayacağım. Sadece oy verin ve yorum yapın. Yorumları gördükçe mutlu oluyorum ve yazma hevesim çoğalıyor. Diyeceklerim bu kadar eğer aksini düşünen varsa her şekilde tartışmaya açığım.
İyi günler.

CàtBoy ༲ Sopè ༲Where stories live. Discover now