14. Bölüm: "Geçmişin Mumuna Üfleyen Kadın"

876K 31.6K 231K
                                    

14. Bölüm: "Geçmişin Mumuna Üfleyen Kadın"

Cem Karaca, Sen de Başını Alıp Gitme
Fatih Ermetin, Çünkü Sen
Leyla The Band, Yokluğunda 
Kalben, Al Beni

O gece şehre bir yabancı geldi.

Kadın uykusunda devamlı sayıkladı, yüzsüz bir beden gördü, bedenin sırtında iki kırık kanat, ayaklarında zincirler vardı. Rüzgâr o gece Tanrı'nın sesi gibi sokaklarda dolaştı, yağmur Tanrı'nın gözyaşları gibi yeryüzünü yıkadı. Melekler, ruhlarını ufaladı, Tanrı'nın gözyaşları olan yağmurlara dupduru kar taneleri karıştı.

Yabancının elinde kahverengi bir valiz, valizin içinde gittiği her yere taşıdığı anıları vardı.

Geçmişin içinde küçük bir kız çocuğu koşmaya başladı, sırtında ondan koparırlarken tenine ektikleri pençe izleri ve kanatlarının kanlı kökleri vardı. Küçük kızın ayakları çıplaktı, yere serpiştirilmiş her bir anı bir kırık cam parçası gibiydi ve küçük ayaklarına batarak ondan geçmişin kanını akıtıyordu.

"Gittiğin yerde aradığın kim?" diye sordu bir ses, uzaklardan geliyordu, küçük kız koştukça kendi nefes sesi zihninde yankılar oluşturuyordu. Saçlarını savurarak etrafa baktı, uzun saçları yaşlar ve terle örülmüş yanaklarına yapışmıştı.

"Tanrı," dedi küçük kız, ayaklarından akan kanlar yerde tıpkı mürekkep gibi ilerleyerek bir göl oluşturmaya başlamıştı. "Tanrı'yı arıyorum."

"Sen Tanrı'yı bulamazsın, seni o bulur," dedi derinlerden gelen ağrılı ses. "Hiç şeytandan yardım istedin mi?"

Kız, sesin geldiği yöne bakmak istedi ama ses sanki her yerdeydi; sesin özü karanlıktı, karanlıktaydı.

"Ben Tanrı'ya inanıyorum," dedi kız. "Şeytan kötü."

"Tanrı," dedi o ses, sanki acılar içindeydi. "Sence çok mu iyi?"

"Evet, beni kurtaracak."

Sesin sahibi karanlıkların arasından kendini gösterdiğinde, geçmiş ve gelecek burada, bu gece şehre gelen yabancının cebinden çalınmış bir çakmakla, ona ait olmayan bir ateş var edilerek yakılmıştı. Şeytan, küçük kızın karşısında duruyordu. Bir gözüne ok girmiş, gözünü kör etmişti, yara bere ve siyahlar içindeydi. Topallayarak karanlığın içinden çıkarken gözleri küçük kızdaydı. Uzun, siyah kanatlarından biri yolunmuş, koparılmıştı ama diğeri üzerinde yanıklar da olsa sırtında asılı duruyordu. Şeytan, dizlerinin üzerine düştü, teki hâlâ görmeye devam eden viski rengi gözlerini kaldırıp küçük kıza baktı.

"Peki şeytan, hiç senden yardım istedi mi?"

Küçük kız, kalbinde yok edemediği korkuyla bir adım geri atınca, geçmişe ait bir cam kırığı daha ayağına saplandı, acıyla inleyerek şeytanın tek gözüne baktı. "Yay kullanmayı bilmiyor olman, oku saplandığı yerden çıkaramayacağın anlamına gelmez," diye fısıldadı, sesi karanlıkları var edenin sesiyken, bedeni güçsüz ve aciz görünüyordu. "Bu oku, gözümden çıkarır mısın?"

"Neden bunu yapayım ki?"

"Çünkü görebilmek için, benim gözlerime ihtiyacın var."

🌬

Zaman, kaburga kemiğini içe göçertmek için göğse atılmış bir yumruk gibiydi.

Zaman, söneceğine kesin gözüyle bakıldığı için ilgi görmemiş, sonunda ormandan ayrılarak tüm dünyaya yayılmış bir yangındı.

VAVEYLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin