17. Bölüm: "Şeytanın Dört Büyük Günahı"

513K 32.6K 90.8K
                                    

17. Bölüm: "Şeytanın Dört Büyük Günahı"

Soen - Lucidity

Kelimeler, önce onu yazan insanın parmaklarını yakardı.

Sonraysa, onu okuyan insanın kalbini...

Kelimeler, kan dökmeden de yara açabilen silahlardı. Kelimeler, asıl kanı duyguların akıtmasını sağlardı.

Dudaklarının dudaklarımda bıraktığı izler, geçmişin içinde kalmış hiç yaşanmaması gereken bir an gibiydi ve bu an öyle bir andı ki, tüm geleceği etkiliyordu. Dudaklarıma dudaklarıyla bıraktığı her iz, gelecekte onun bendeki yerinin ne kadar büyük olacağını hissetmeme neden oluyordu. Zaman nasıl ilerleyecek olursa olsun, fark etmiştim, Kartal Alaşan benim bu dünyada aldığım en büyük yaraydı ve izi hiç geçmeyecekti.

Beni mahvetmesine ihtiyacım varmış gibi hissediyordum.

Ama beni mahvetmesinden ölesiye korkuyordum.

Parmaklarım tenine kaydı, yanağına korkuyla dokundum fakat dokunduğum anda güvenin gölgesi üzerime devrilerek içimi huzurla doldurdu; oysa en huzursuz olduğum anları da onun gözlerinin içine baktığım zamanlar yaşamıştım. Gözlerindeki ölüm çukurlarında bir ruh bırakmıştım, o ise o ruhun elini tutarak onu yeni ölümlere doğru yola çıkarmıştı.

Dudakları ısrarcı bir yağmur gibiydi, aniden bastırmıştı ve hiç durmayacak gibi yağmaya devam ederek şehrimi sel altında bırakmıştı. Şimdi yüreğim o selin içinde kaybolmuş bir yetim gibiydi, boğulmaya çeyrek kala yüzmeyi öğrenmişti ama artık yüzmeyi bilmesinin bir anlamı yoktu çünkü şehir, ağzına kadar dolduğu suyla taşıp yerkürenin dibine batmıştı.

Sevginin en büyük silah olduğunu öğrendiğim filmdi Leon. Sevgi çok büyük, çok güçlüydü; aşk çok ölümcül bir plandı. Kartal'ın dudakları dudaklarımdan ayrıldığında, gözleri gözlerimde kaza süsü verilmiş bir cinayetti ve duygularımı silahıyla tarayan gözler duygularımın ellerine intihar ipleri iliştiriyordu.

Direnmekten bir anlığına vazgeçmiştim, ona yenilirim sanmıştım ama kendimi bıraktığım an anlamıştım ki, bana yenilen oydu.

Kartal'a yana yıkıla çekilmenin cezasını ağır ödeyeceğimin farkındaydım.

Ayaklarım yere bastığında bakışlarım ondan bir dalga misali geri çekildi, onunsa gözleri benim kıyıma atılmış bir çapa gibiydi. Bir şeyler söylemek istedim, konuşmak... Ona kendimi ifade edebilecek kelimeleri yan yana getirerek anlamlar çıkarabileceği cümleler kurmak... Ama bunu yapamadım.

"Bu söylediğini unutma," dedi, sesi bir dalga gibiydi, ayaklarıma çarpan soğuk sular gibi... "Unuttuğun yerde hatırlatan ben olacağım."

Yutkundum, ağzımı açacak halim olmadığından sadece zemine baktım ve Kartal bunu fark etmiş gibi usulca geri çekilip, silahla doldurduğu gitar çantasının ağzını kapatarak odadan çıktı. Arkasından baktığımda kalbimde bir ağırlık vardı, kaç yaşına gelirsem geleyim bu ağırlığa alışamayacakmışım hissi ensemde duran karanlık bir gölge gibiydi.

Evden ayrıldığımızda konu hakkında herhangi bir konuşma geçmedi aramızda. Araca binişimizi, evin olduğu sokaktan ayrılışımızı, belirli aralıklarla sokağın kenarında bekçilik yapmayı sürdüren sokak lambalarının altından geçtiğimiz anları hatırlıyordum. Araç, mekâna yakın bir yerlerde yavaşlamıştı, artık Kartal arabayı daha yavaş sürüyordu, sokak lambalarından dökülen ışık aracın karanlığını anlık bastırsa da araba hareket ettikçe ışık sık sık karanlığı kesip ardından silinip gidiyordu.

VAVEYLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin