3

11.5K 334 86
                                    

Düzenlenecek.

*  *  *

Dudaklarımı birbirine bastırarak dün geceden beri ateşini düşürmeye çalıştığım Kıvanç'ı izlemeye devam ettim. Ateş sinirlenip evden çıktıktan sonra bir daha gelmemişti. Beni bir başıma Kıvanç'la bırakmıştı. Kıvanç'ın ateşi düşmüş olmasına rağmen hala tedirgindim. Yanakları dün gecenin izini taşıyordu fakat hafif bir kızarıklık haricinde bir şey yoktu.

Oflayarak alnına koyduğum bezi sirkeli suya sokup güzelce sıktım ve alnına yerleştirdim. Aynı uygulamayı dün geceden beri bilmem kaç kez yapmıştım fakat bir faydası dokunmamıştı. En sonunda ateşi 38,5 gösterdiğinde, ılık suyla duş aldırmıştım. Ateşi normale döndüğünde bile başında beklemiştim sabaha kadar. Gözlerim uykusuzluktan yanıyordu. Tabii Ateş gittikten sonra sinirden biraz ağlamış olabilirdim. Onunda etkisi vardı.

Odası sıcak olduğundan salondaki koltuğa yatırmıştım duş aldırdıktan hemen sonra. Üzerinde sadece 'Yavru Kartal' yazan bir zıbın vardı. Ateş'le birlikte almıştık fakat o en ihtiyacım olduğu zamanda ortalıkta yoktu. Çok korkmuştum Kıvanç'a bir şey olacak diye. Ateşini düşüremeseydim havale geçirebilirdi. Doktor olmama rağmen konu kendi çocuğum olunca telaşlanıp ne yapacağımı unutabiliyordum.

Dış kapının açılma sesi geldiğinde gözlerimi Kıvanç'tan ayırıp duvarda asılı olan büyük saate çevirdim.

08.25

Kapının önünde belirdiğinde, yorgun gözlerimi dağılmış görüntüsünde gezdirdim. Saçları, onu tanımasam 'dün gece biriyle yattım' havasında dağılmış, gözaltları çökmüş ve üzerindeki tişörtü kırışmıştı. Elinde tuttuğu kot ceketi koltuğa atarak yanıma geldi. Bana hiç bakmadan Kıvanç'a eğildi ve dudaklarını ateşini kontrol etmek adına alnına bastırdı. Bu haline burukça gülümsedim ve oturduğum parkenin üstünden kalktım.

Kafamı iki yana sallayarak yanından geçip merdivenleri tırmandım ve odamıza girdim. Direkt üstümdeki beyaz atleti çıkarıp attım ve altımdaki şortu katlamadan dolaba savurdum. İç çamaşırlarımla banyoya yürüdüm. Duşa kabine girdim ve soğuk suyun altında yaklaşık yarım saat bekledim. Kendime geldiğimde bornoza sarılıp odaya dönüş yaptım.

Kıyafet dolabımdan iç çamaşır takımlarımı çıkardım. Günlük bir tişört ve bir pantolon alıp onları giydim. Saçlarımı kurutup yüzüme renk vermesi adına hafif bir makyaj yaptım. Gözaltlarım dün gece uyumadığım için mosmor gözüküyordu. Zorla da olsa kapatıcıyı güzelce yedirerek morlukları  yok ettim.

Son kez odaya göz gezdirdikten sonra kapıyı kapatarak merdivenlerden aşağı salona indim. Ateş, kafasını geriye yaslayarak gözlerini dinlendiriyordu. Bakışlarım yanında yeni uyanmış olan Kıvanç'a döndü. Gülerek babasına sarıldığında yüzümde ufak bir tebessüm belirdi. Acaba dün gece yanında olmadığını bilseydi böyle sarılır mıydı?

Derin bir nefes alarak onu kucağıma aldım. Ateş mavi gözlerini mavi gözlerime arşınladığında yorgun haline bir kez daha baktım.

"Nereye?" Dedi merakla kafasını dikleştirerek.

"Hastaneye" dedim boş bir sesle. Ellerini dizlerine koydu ve doğrularak dibime kadar girdi.

"Ateşi düşmüş zaten gerek yok hastaneye gitmesine" dediğinde sinirle gülerek kafamı iki yana salladım.

"Burada seninle mi kalsın istersin?" Dedim ciddileşerek. Değişen ruh halime şaşırdığı yüzünden belli oluyordu. Kaşlarını kaldırarak kucağımda her şeyden habersiz kendi halinde konuşmaya çalışan Kıvanç'a uzandı. Bir adım gerileyerek Kıvanç'ı daha da kendime çektim.

oyun bozan | tamamlandı Where stories live. Discover now